28 Şubat 2012 Basın Özeti
Abone ol'Suriye'ye müdahale sonuç verir mi?', 'Esad'a destek anketi yanıltıcı' ve 'Suudi Arabistan da baharını bekliyor.'
Financial Times yazarı Gideon Rachman, "Suriye'ye müdahale
edilmeli mi?" sorusuna yanıt aradığı yazısında ülkede şiddet
arttıkça "uluslararası toplumun" tepkisinin daha da
çelimsizleştiğini belirtiyor.
Yazar şöyle diyor:
"Mesele sadece Rusya ve Çin'in Birleşmiş Milletler kararını veto etmesi değil. Esad yönetimini en sert dille kınayan Araplar ve Batı ülkeleri de tereddüt ediyor. Dış müdahalede esas sorun bunun ölümleri durdurup durduramayacağının dışında dengeyi belirleyici bir şekilde barışçıl ve sürdürülebilir bir siyasi çözümden yana kaydırıp kaydıramayacağı."
"Eğer bu sağlanamazsa yabancı müdahale Suriye'deki krizi daha da ağırlaştırır. Bazı durumlarda müdahale sonuç verdi. NATO o kadar oyalandıktan sonra Bosna savaşını durdurdu. 1999'da Doğu Timor'a müdahale başarılı oldu. Libya'da Bingazi'de korkunç bir katliamın önüne geçildi."
Yazısında Afganistan, Irak ve Somali gibi "başarısız" örneklere
de değinen yazar şöyle devam ediyor:
‘Suriye’ye müdahale sonuç vermez’
"Ne yazık ki Suriye de dış müdahalenin işe yaramayacağı ülkeler arasında görünüyor. Esad rejiminin güçlü bir ordusu var. Kaddafi'ninkinden daha fazla iç ve dış desteğe sahip. Suriye'de çatışmalar şiddetlenirse uzun sürecek bir iç savaş ihtimali artar."
"Suriye'de kontrolün kimde olacağı, İran'dan Suudi Arabistan'a, İsrail'e birçok ülkeyi yakından ilgilendiriyor. Dolayısıyla buradaki savaş bölgesel çatışmalara dönüşebilir. Batılı ülkeler Afganistan'da Taliban öncesindeki grupları silahlandırdığı akılda tutarak bu kez Suriye'de kimi desteklediği ve silahlandırdığı konusunda çok dikkatli olmalı."
‘Çok fazla ne kadardır?’
"Ancak barışçıl baskıyı savunanlar dürüst olmalı. Bu aşamada yaptırımlar ve BM'de kınama kararları alınması hayatta kalma mücadelesi veren bir rejimin estirdiği vahşeti durdurmada yavaş kalacak."
"Rahatsız edici bir başka gerçek de karar vericilerin 'Çok fazla ne kadardır?” sorusuna yanıt verecek olmaları. Bu bir Holocaust ya da 800 bin kişinin öldüğü Ruanda soykırımı gibi olsaydı müdahale zorunlu hale gelecek, sonuçla ilgili kaygılara baskın çıkacaktı. Suriye'de şimdiye kadar 7 bin kişinin öldüğü söyleniyor ve bu sayı artacak. Bu korkunç bir şey, ama bu haliyle büyük riskler içeren dış müdahaleyi haklı çıkarmaz."
‘Esad’a destek anketi yanıltıcı’
Independent gazetesi, Suriye halkının yüzde 55'inin Beşar Esad'ın görevde kalmasını istediğine işaret eden anketin yanıltıcı olduğuna dikkat çekiyor.
Gazetenin haberine göre, İngiliz araştırma şirketi YouGov'un Dubai kolu tarafından bin kişiyle internet üzerinden yapılan ankete katılanların sadece 98'i Suriye'de yaşıyor. Independent, Suriye'de halkın sadece yüzde 18'inin internet bağlantısı olduğunu, muhaliflerin önemli bir kısmının internet erişimi olmadığını belirterek, sık sık gönderme yapılan bu anketin ülkenin gerçeklerini yansıtmadığını belirtiyor.
‘Suriye lideri cezadan kaçamayacak’
Times yazarı Ben Macinytre, Birleşmiş Milletler'in İkinci Dünya Savaşı'nda işlenen savaş suçlarıyla ilgili arşivini 60 yıl sonra açmaya hazırlandığını belirterek, bu gelişmenin Suriye Lideri Beşar Esad'a korku vermesi gerektiğini savunuyor.
Yazar, "Ama Esad'ın kurbanları bu kadar beklemeyecek" diyor ve ekliyor:
"Çünkü suçlu şimdiden sanık sandalyesinde. İnsanlığa karşı işlediği suçlar saat başı artıyor ve savcılar toplanıyor. "
‘Suudi Arabistan baharını bekliyor’
Arabistan'da İslami Reform Hareketi'nin Başkanı Dr. Saad el Fakih, Guardian'daki "Arabistan Baharını Bekliyor" başlıklı yazısında "İnanılmaz derece yoz ve baskıcı Suudi Arabistan'da devrim zamanı geldi ama reformcular tereddütlü" diyor.
"Arap dünyasını kasıp kavuran devrimlerin Suudi Arabistan'a da gelmesi an meselesi. Arabistan'daki ayaklanmalara neden olan faktörlerin çoğu Suudi Arabistan'da mevcut. Çoğu haklarında dava açılmaksızın hapiste tutulan on binlerce siyasi tutsak var. Yolsuzluk korkunç boyutlarda. Son bütçede nereye gittiği belli olmayan 100 milyar dolar var. Muazzam petrol gelirlerine rağmen işsizlik artıyor, ortalama maaş 1300 doların altında ve nüfusun yüzde 22'si yoksulluk içinde yaşıyor. Kraliyet ailesi, ülkeye ve halka özel malıymış gibi davranıyor."
'Devrim neden gelemiyor?'
Batı medyasının sadece Suudi Arabistan'daki Şii'lerin ayaklanması ve kadınların durumuna odaklanmasının rejimin varlığını tehdit eden diğer sorunlardan dikkatleri uzaklaştırdığını belirten yazar şöyle devam ediyor:
"O zaman Suudi Arabistan'a devrim neden gelmedi. Rejimin değiştirilmesi gerektiğine dair yaygın inanca rağmen reformcular harekete geçmek bir yana görüşlerini açıklamaya bile tereddüt ediyor. Medyada değişimin kan ve kaos getireceği teziyle korku salınıyor. Daha da önemlisi muhalifler arasındaki güvensizlik toplu halde eyleme geçilmesini engelliyor. Ama bu değişimin imkansız olduğu anlamına gelmiyor. Suriye'de ibre değişimden yana"
"Bu çapta değişimler, genellikle kralın ölmesi gibi beklenen olaylar ya da Tunus'ta bir seyyar satıcının kendini yakması gibi beklenmedik olaylarla başlar. İki hafta önce Taif'te bir aşiret, Kral'ın emriyle topraklarına el koymaya gelen güvenlik güçlerini engelledi. Şimdi halk soruyor: Küçük bir aşiret barışçıl protestoyla hakkını aldıysa tüm ülke neden almasın?"