25 Nisan 2011 Basın Özeti
Abone olYemen cumhurbaşkanı adli dokunulmazlık karşılığında iktidarı terk edecek ancak muhalefet durumdan mutsuz, Batı Suriye'deki ayaklanmaları desteklemeli ve Kraliyet düğününe gelmekten vazgeçen Bahreyn prensi
Arap baharının geniş yer tutmaya devam ettiği İngiliz gazetelerinde, bugün öne çıkan haberler Yemen cumhurbaşkanı Salih'in istifa koşulları ve Suriye'de hükümet karşıtı göstericilere Esad hükümetinin tepkisi.
Guardian gazetesinin Orta doğu editörü Ian Black tarafından kaleme alınan haberde, Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in adli dokunulmazlık karşılığında bir ay içerisinde iktidarı terk etme sözü değerlendiriliyor.
Haberde, Salih'in açıklamasının taktiksel olabileceği, cumhurbaşkanının muhalefetin içine el Kaide'nin sızdığı açıklamalarının da bu şüpheyi destekler nitelikte olduğu yazılıyor.
Black, muhalif grupların Salih'in 30 gün içerisinde iktidarı bırakmasının koşulları üzerinde hemfikir olmadığını, örneğin öğrenci gruplarının Salih'in dokunulmazlığının olmasına karşı çıktığını ve cumhurbaşkanının öldürülen 140 gösterici için yargılanmasını istediğini de ekliyor.
Independent gazetesi de, Amerika Birleşik Devletleri'nin Yemen'de olası bir iktidar değişikliği konusunda endişeli olduğunu yazıyor.
Salih'in Arap yarımadasındaki el Kaide örgütüne karşı yapılan operasyonlara destek verdiğinin hatırlatıldığı haberde, örgütün Yemen'de yalnızca 300 üyesinin olduğu söyleniyor.
Ülkede gerçekleşecek bir rejim değişikliği sonrası gelecek yeni iktidarın görece zayıflığının bu örgüte yaramasının olası olduğu da ekleniyor.
'Batı Suriyeli göstericileri desteklemeli'
Times gazetesi ise başyazılarından birini Suriye'deki hükümet karşıtı gösterilere ayırmış.
İktidarın göstericilere karşı kullandığı ölümcül gücün kaos ve daha fazla kan dökülmesi riskini yarattığını belirten yazıda öne çıkan cümleler şöyle:
"Suriye Cumhurbaşkanı Esad, genellikle eski rejimin inatçı unsurları tarafından engellenen bir reform yanlısı olarak tanımlanıyor. Ancak Esad'ın babasının konumunu devralmasından beri geçen 11 yılda bu umudun yerli olduğunu kanıtlayan hiçbir şey yaşanmadı. Geçtiğimiz günlerde güvenlik güçleri tarafından öldürülen onlarca gösterici ise bunun tam aksini kanıtlıyor."
Yazıda, Esad'ın karşısındaki iki seçeneğin ise ya reformlar konusunda geciktiğini kabul etmek ve bu süreci hızlandırmak ya da Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek gibi gecikmiş ancak barışçıl bir şekilde iktidarı terk etmek olduğu belirtiliyor.
Batının hem stratejik hem de ahlaki nedenlerle Suriye'deki protestoları desteklemesi gerektiğini savunan yazı şu cümlelerle sona eriyor: "Batı diplomasisinin Suriye konusunda karşı karşıya olduğu sorun yaptırım gücü olmaması değil, sorunu yanlış tanımlaması. Esad, amaçlarına ulaşmak için devlet terörünü kullanıyor. Bu suçu işleyenlere Batılı hükümetler ekonomik yaptırım uygulamalı, Kaddafi örneğinde olduğu gibi. Özgürlük bölünemez ve özgürlüğün Arap savunucularının dayanışmaya ihtiyacı var."
Esad Lübnan'daki mezhep gerilimini körüklüyor mu?
Robert Fisk Independent gazetesindeki Suriye analizinde ise, Esad'ın dikkati başka bir yöne çekmek için Lübnan'daki mezhepsel gerilimi körüklüyor olabileceğini yazıyor.
Fisk, Cuma günü Lübnan'ın kuzeyindeki Trablus kentinde Esad yanlısı ve karşıtı gösteriler düzenlendiğini, Lübnan hükümetinin gösterileri ayırmak için ordu ve güvenlik güçlerini kullandığını hatırlatıyor.
Lübnanlı siyasetçilerin Suriye'de yaşananlardan kendilerini uzak tutmaya çalıştıklarını da ekliyor Fisk.
İnsan Hakları Örgütü Human Rights Watch'ın Suriye uzmanı Nedim Huri ise Fisk'e yaptığı açıklamada, Suriye güvenlik güçlerinin gösterileri bastırmak için çok ileri gitmeye hazır olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Aralarında Suudi Arabistan, İran, İsrail ve Türkiye'nin de olduğu çoğu bölge ülkesi Beşar Esad'ın iktidarda kalmasından memnun olacak. Ancak asıl sorun, sonra ne olacağı."
Arap coğrafyasında sorun rantiye devletleri
Financial Times ise, Arap baharına ayırdığı başyazısında, halk ayaklanmalarıyla karşı karşıya olan ülkelerin farklı ekonomik ve siyasi yapılara sahip olmakla birlikte ortak bir ekonomik sorundan muzdarip olduğunu yazıyor.
Arap ülkelerinin temel sorunun rantiye devleti olduğunun vurgulandığı yazıda öne çıkan cümleler şöyle: "Petrol ve gaz zengini ülkelerde doğal kaynakları çıkarmak, bu kaynakların ekonomik getirisinden çok daha ucuz. Ekonomik rant, yani bu kaynakları ele geçirmek ve kontrol etmek asıl zenginlik kaynağı ve dolayısıyla iktidarın hem aracı hem de hedefi."
Rantiye devletlerinin nüfusun çoğunluğu pahasına, zenginliği birkaç kişinin elinde topladığını vurgulayan yazıda, bölgedeki siyasi devrimlerin başarılı olması için ekonomik dönüşümlerle paralel ilerlemeleri gerektiği söyleniyor.
Çok hızlı ve kapsamlı bir liberalleşmenin yarardan çok zararı olacağını savunan yazı, yoksul kesimlerin alım gücü artana dek gıda yardımı gibi sosyal politikaların uygulamada kalması gerektiğini de ekliyor.
Bahreyn prensi düğüne gelmiyor
Cuma günü gerçekleşecek Kraliyet düğünü de İngiliz gazetelerinde yer bulmaya devam ediyor.
Independent gazetesi, Kraliyet düğününe davet edilen ancak ülkesindeki gösterilerin medyaya yansıması sonrasında düğüne katılmama kararı alan Bahreyn veliaht prensi Salman bin Hamad el-Halifa'nın bu kararını sayfalarına taşımış.
Haberde öne çıkan noktalar şöyle: "Güvenlik güçlerinin en az 30 demokrasi yanlısı göstericiyi öldürdüğü Bahreyn'de son birkaç ayda yaşananlar gözönünde bulundurulduğunda, ülkenin en üst düzey ikinci temsilcisi olan vehiaht prensin kraliyet düğününe davet edilmesi son derece şaşırtıcıydı. Çünkü bu davet, kamusal bir kabul anlamına geliyor."
Eleştiriler karşısında düğüne katılmama kararı alan Bahreyn veliaht prensinin Prens Charles'ın eski bir arkadaşı olmasının yanı sıra, hükümetini Arap baharına karşı seferber etmiş bir despotun oğlu olduğunun vurgulandığı yazı şu cümlelerle sona eriyor: "İngiltere dışişleri bakanlığı yetkilileri İngiltere'nin diplomatik ilişkisi olan her ülkenin yetkililerinin düğünde temsil edilme hakkı olduğunu savunmaya devam edebilir. Ancak Bahreyn'deki baskının ardındaki kilit isimlerden birinin televizyonlarda en çok izlenen törenlerden biri olmaya aday düğüne davet edlmesi Arap ülkelerinin, batının Orta doğudaki reform çağrılarının samimiyeti hakkındaki şüphelerini artıracaktır."
Portekiz'in borç yükü yeniden hesaplandı
Guardian gazetesi, Portekizin borç yükünün ilk açıklamalardan daha ağır olduğunu itiraf ettiğini yazıyor.
Haberde, yeni rakamlara göre, Portekiz'in 2010 yılı bütçe açığının gayri safi milli hasılanın yüzde 9,1'i olarak belirlendiği açıklanıyor.
Portekiz İstatistik Enstitüsü tarafından, Avrupa Birliği'nin ilgili birimi Eurostat'a daha önce belirtilen rakam ise yüzde 8,6 idi.
Haberde, hükümetin 2010 için hedeflemiş olduğu rakamın ise yüzde 7,3 olduğu da hatırlatılıyor.
Sosyalistlerin azınlık hükümetinin istifa ettiği Portekiz'de Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu IMF ile kurtarma paketi görüşmeleri ise geçici hükümet tarafından yürütülüyor.