25 Mart'ın şifresi: AK Parti ve cemaat uzlaştı mı?
Abone olAK Parti ile cemaat arasındaki kavgada uzlaşma yaşanabilir mi sorusuna yanıt araya Ruşen Çakır yeni bir hasar tepskit raporu kaleme aldı.
İNTERNETHABER.COM
AK Parti ile cemaat arasında süren kavgayı yakından takip eden cilerden olan Vatan yazarı Ruşen Çakır yeni bir hasar tespit raporu kaleme aldı.
Hükümet ve cemaatin uzlaşma ihtimalini yorumlayan Çakır, sürecin kazanan ve kaybedenlerini de sıraladı. 25 Mart'ta sızdırılması beklenen ve "büyük turp" olarak tanımlanan kasetin yayınlanmaması üzerine akıllara gelen "ak parti ve cemaat uzlaştı mı?" sorusunu köşesinde yorumlayan Ruşen Çakır bir ateşkes ihtimaline dikkat çekti.
İşte Çakır'ın ilgili yazısı:
TARAFLAR ÖLDÜRÜCÜ DARBEYİ VURMAYA
KORKUYOR!
20 Şubat'ta kaleme aldığım beşinci hasar tespit raporuna "Cemaat
ve hükümet nihai kapışmayı erteliyor" başlığını uygun bulmuş ve
şöyle yazmıştım: "Hem Cemaat, hem hükümet bir an önce savaşı
sonlandırmak istiyor. Tarafların ayrı ayrı, savaşın akışını büyük
ölçüde değiştirebilecek, hatta savaşı bitirebilecek malzeme ve
imkanlara sahip olduklarını düşünmek için çok nedenimiz var. Fakat
nihai kapışmaya kapı aralayacak bu türden büyük stratejik hamleler,
her türlü geri dönüş imkanını ortadan kaldıracağı ve yanlış
ayarlanması durumunda hedefi değil özneyi zor durumda
bırakabileceği gibi nedenlerle sürekli erteleniyor."
Geçen 5 hafta içinde her ne kadar karşılıklı hamlelere tanık
olmakla birlikte iki tarafın da ellerindeki tüm kozları
kullanmadıklarını, daha doğrusu kullanmaya cesaret edemediklerini
gördük. Örneğin "heybedeki büyük turp"un açıklanacağı duyurulmuş
olan ve büyük bir merakla beklenen 25 Mart gününde kaydadeğer pek
bir şey yaşanmadı. (26 Mart günü sabaha karşı bilinmedik bir
adresten dolaşıma sokulan, Deniz Baykal kasetini Başbakan Erdoğan'a
irtibatlandıran kaydı herhalde bu bağlamdan ayrı değerlendirmek
gerekir)
25 MART HAYAL KIRIKLIĞI CEMAATE
SEMPATİYİ TERSİNE ÇEVİRDİ
Hükümeti, daha doğrusu Başbakan Erdoğan'ı devirmek için ses (belki
de görüntü) kayıtlarına fazlaca bel bağlamış olanlar 25 Mart'ta
öyle büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar ki hemen bu kayıtları
dolaşıma sokan odağa yönelik sempatileri antipatiye dönüştü ve
Cemaat'in son anda hükümetle uzlaşmış olabileceğine dair
spekülasyonlar ortalığı kapladı.
AKP İLE CEMAAT UZLAŞABİLİR
Mİ?
Acaba böyle bir ihtimal sahiden söz konusu olabilir mi? Her iki
tarafın da çok kötü sıkışmış olduğunu, birbirlerine yönelik her
hamlenin aynı zamanda kendilerine de zarar verdiğini, yani
karşılıklı olarak birbirlerinin sonlarını hazırladıklarını göz
önüne aldığımızda en akıl kârı olanın barış, o olmazsa ateşkes
olduğu açık. Ama yaşanan onca şeyden sonra bunun çok ama çok zor
olduğu da muhakkak. Yine de tarafların her türlü geri dönüş
imkanını mutlak bir şekilde ortadan kaldıracak öldürücü saldırları
sürekli erteliyor olmaları nedeniyle bu kapının, ardına kadar açık
olmamakla birlikte aralık olduğunu düşünebiliriz.
AKTÖRLER DEĞİŞMEDİKÇE YENİDEN İTTİFAK
İMKANSIZ
Şu noktanın altını özellikle çizmek istiyorum: Bu iki yapı arasında
yeniden bir ittifakı, önde gelen aktörler aynı kaldığı sürece
kesinlikle imkansız görüyorum. Bununla birlikte her iki tarafa
belli bir süre rahatlama sağlayabilecek bir ateşkes sağlanması ve
bunun bir süre sorunsuz yürümesi halinde ilişkileri yeni bir
zeminde yeniden tanımlama söz konusu olabilir.
KAYBEDEN VE KAZANANLAR
LİSTESİ
Son raporda 17 Aralık sürecinin esas kaybedeninin medya olduğunu
söylemiştim. Bu o o kadar belirgin ki artık medyamız hakkında
herhangi bir eleştiri getirmeye gerek bile yok, çünkü hiçbir anlamı
kalmadı.
EN BÜYÜK KAYBEDEN AKP
OLDU
Peki 3 ayı aşan zaman zarfında başka kimler kaybetti? Tabii ki
öncelikle iktidar partisi. Berkin Elvan olayındaki tavrı ve
twitter'ı yasaklamaya çalışması gibi acı örnekler, Başbakan
Erdoğan'ın o çok iyi bildiğimiz "kriz çözücü" ve "gündem
belirleyici" özelliğini kaybedip krizler ve gündem tarafından
sürüklendiğini gösteriyor.
CEMAAT İÇİN
"SADECE KAZANMA" DEVRİ BİTTİ!
İkinci olarak, her ne kadar hükümete çok ciddi darbe indirmiş olsa
da Fethullah Gülen ve cemaati. Çünkü artık Said Nursi'nin
"siyasetten Allah'a sığınırım" sözünün onlar için hiç de geçerli
olmadığını herkes görmüş durumda; yani siyasetten sadece kazanma
devri Cemaat için bitti, artık siyasetle ilgileri nedeniyle çok şey
kaybediyorlar.
AKP'YLE SAVAŞINI CEMAATE HAVALE EDENLER
DE KAYBETTİ
Bu listeye muhakkak, AKP ve Erdoğan'la olan savaşlarını Cemaat'e
havale etmiş kişi, grup, parti ve odakları eklemek lazım. Siyaset
(muhalefet) yapmayı kim olduklarını bile tam bilmedikleri kişilerin
dolaşıma soktuğu kayıtlara indirgeyen bu çevreler "kullanan" değil
"kullanılan" olduklarını çok geçmeden anlayacaklardır.
SÜRECİN KAZANANLARI: KÜRT HAREKETİ VE
MHP
Buna karşılık Cemaat-hükümet savaşına kayıtsız kalmayan, ama
taraflardan herhangi birine tam olarak angaje olmayanların belli
ölçülerde kazanma ihtimali söz konusu, ki bu noktada akla ilk
olarak Kürt siyasi hareketi ve tabii ki MHP geliyor.
Onların bu kaos ortamının yegane kazançlıları olduğunu anlamamız
önümüzdeki yerel seçimlerle tam olarak mümkün olmayabilir. Fakat
normal şartlarda AKP ile Gülen cemati arasındaki savaşın 30 Mart
sonrasında da süreceği düşünülürse, bu iki hareketin önlerinin
iyice açılacağını ve genel seçimlere çok güçlü bir şekilde
gireceklerini ileri sürebiliriz.