25 Mart 2012 Basın Özeti
Abone olİngiltere'de Muhafazar Parti'de 'bağış skandalı', Dünya Sağlık Örgütü'den verem alarmı, Fransa'daki cinayetler ardından Muhammed Merah tartışması, Suriye konusunda Batı'nın elleri kolları bağlı mı?
Sunday Times, İngiltere'de iktidardaki
Muhafazakar Parti'nin hazine yetkilisi Peter Cruddas'ın partiye
bağış karşılığında Başbakan Cameron'la işadamları arasında buluşma
ayarladığını gösteren gizli video çekimlerini ön sayfadan
duyuruyor.
Gazetenin ortaya çıkardığı skandal ardından Peter Cruddas istifasını vermiş bulunuyor.
Gizli çekim videoda, yurtdışından gelmiş iki zengin finansçı olarak kendilerini tanıtan muhabirlere, partiye 250 bin sterlin bağış yaparlarsa, İngiltere Başbakanı David Cameron'la doğrudan görüşme fırsatı bulabilecekleri ve bunun işlerine faydasının şahane olacağı söyleniyor.
Birinci lig
Sunday Times, İngiltere'de hükümetin en üst kademesiyle irtibat kurabilmek, ya da Muhafazakar Parti'den Peter Cruddas'ın ifadesiyle ''birinci ligte oynayabilmek için'', yılda 250 bin sterlin bağış yapmak gerekiyor.
Parti hazinesinden sorumlu yetkili, 10 bin sterlin gibi küçük
miktarlarla vakit kaybetmenin hiçbir kapıyı açmayacağını
belirtiyor.
İki muhabirle konuştuğunun farkında olmayan Cruddas'ın bazı çarpıcı itiraflarını öne çıkaran Sunday Times, ''birinci ligte'' oynayan bir bağışçının Başbakan Cameron'la birlikte yemeğe oturup hükümetin oluşturduğu politikalara etkide bulunma fırsatına kavuştuğunu yazıyor.
Cruddas'a göre Muhafazakar Parti'nin kasasına Başbakan David Cameron'la akşam yemeği ayarlanarak toplanan bağışlar yılda 5 milyon sterlinin üzerinde bir rakam.
Verem alarmı
Observer'ın sayfalarında yer verdiği ve baş yazılarından birini de ayırdığı konu, Dünya Sağlık Örgütü'nün yeni tür verem mikroplarıyla ilgili uyarısı.
Her yıl dünya çapında milyonların ölümüne yol açan vereme karşı yetersiz tedavi yöntemleri uygulandığı için hastalığın antibiyotiklere giderek daha dirençli hale geldiği yazılı.
Obsever'a konuşan Dünya Sağlık Örgütü'nün veremle mücadele kampanyası başkanı Doktor Paul Nunn, ''Verem, altı ay süresince dikkatli bir ilaç tedavisi gerektirir. Ama sağlık hizmetlerinin bölük pörçük, hastaların yoksul ve hastane personelinin gerekli eğitimden yoksun olduğu bölgelerde, ilaç tedavisi gereken süre boyunca tatbik edilmiyor. Bu da verem hastalarında, varolan antibiyotiklere dirençli yeni mikrop türlerinin ortaya çıkmasına yol açıyor.'' diyor.
Doktor Nunn, eski Sovyetler Birliği'nde durumun özellikle kötü olduğunu, verem mikrobunu ilaçla kontrol altında tutma gayretlerinde tıp camiasının bu bölgede ''savaşı kaybettiğini'' söylüyor.
Observer'ın aktardığı uyarıya göre, dünya çapında yeni antibiyotiklere dirençli verem vakaları genel toplamın henüz yüzde 5'i ci civarında olsa dahi, bu oran hafife alınmamalı.
Dünya Sağlık Örgütü yetklisi, problemin hızla arttığını kaydediyor.
Muhammed Merah değerlendirmesi
Sunday Telegraph gazetesinde, güney Fransa'nın Toulouse kentinde bir banliyöde büyüyen Muhammed Merah'ın ''mücahit bir katil olma süreci'' irdeleniyor.
Gazete, yoldan geçen bir otobüse taş atmak gibi adi suçlar işleyen bir gencin, kısa ömrünü bütün Fransa'yı ayağa kaldıran ve Hollywood filmlerini aratmayan 32 saatlik bir kuşatma ardından elit timlerin kurşun yağmuru altında tamamladığını yazıyor.
Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Merah'ın öldürüldüğü baskından sonra yaptığı televizyon konuşmasında, Merah'ı yargı önüne çıkarabilmek için ellerinden geleni yaptıklarını fakat sonunda daha fazla insanın hayatını tehlikeye atamayacaklarına karar verdiklerini söyledi.
Sunday Telegraph, 23 yaşındaki Muhammed Merah'ın, Afganistan ve Pakistan'a yaptığı ziyaretler ardından, aralarında üç küçük çocuğun da bulunduğu yedi kişiyi öldürmesiyle noktalanan hayatının şimdi en ince ayrıntısına kadar incelendiğini ve bu genci yaşadığı topluma düşman kılan etmenler konusunda Fransa'da hararetli bir tartışmanın başladığını yazıyor.
Cezayir kökenli Muhammed Merah, ikisi sokakta biri bir yahudi okulunda gerçekleştirdiği toplam üç saldırıda, üçü asker yedi kişiyi öldürdü. Afganistan ve Pakistan'a yaptığı seyahatler ardından, Amerika Birleşik Devletleri'ne girmesi yasaklı kişiler listesine alınmıştı.
Sosyalistlerin cumhurbaşkanı adayı François Hollande, Merah'ın istihbarat servisleri tarafından izlenmesi konusunda sorular sormak gerektiğini, ama eleştirilerini sürdürmeden önce resmi soruşturmanın sonucunu bekleyeceğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Sarkozy ise, internet üzerinden "nefret ya da terörizm propagandası" yapan siteleri ziyaret edenler ya da başka ülkelere giderek terörizm konusunda beyni yıkananlara yönelik operasyonlar yapılacağını söylüyor.
Batı'nın ''Suriye başarısızlığı''
Independent on Sunday gazetesi yazarı Patrick Cockburn, ''Suriye'de Cumhurbaşkanı Esad'ı devirme girişimi başarısız kaldı'' diyor.
''Suriye, Libya gibi olmayacak'' ifadesine yer verilen yazıda, son olarak Avrupa Birliği'nin açıkladığı seyahat yasağı kararının Batılı ülkelerin Suriye konusundaki çaresizliğine işaret ettiği görüşü savunuluyor.
Avrupa Birliği dışişleri bakanları geçen hafta, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın İngiltere doğumlu karısı Esma Esad ve diğer aile üyelerine seyahat yasağı koydu.
Ama bununla birlikte, kararın İngiltere doğumlu Esma Esad'ın İngiltere'ye gelmesini engelleyemeyeceği belirtildi.
Independent on Sunday yazarına göre, Esma Esad'ın Paris'e ya da Roma'ya sehayat etmesine engel koyan karar ABD, AB ve Orta Doğu'daki müttefiklerinin Şam hükümeti karşısında elleri kolları bağlı halde kaldığını gösteriyor.
Patrick Cockburn, Türkiye ya da Ürdün sınırında tampon bölge oluşturma önerileri ortaya atılmış olsa bile, ne Ürdün'ün ne de Türkiye'nin böyle bir seçeneğe sıcak baktığının altını çiziyor.
Haber-yorumda, Türkiye'nin kendisini bölgesel bir Sünni-Şii çekişmesi içinde bulmaktan ve Suriye'ye destek veren İran'dan gelecek bir misillemeden kaygılandığı ve Ankara'nın tampon bölge senaryosundan soğuduğu söyleniyor.
Independent on Sunday yazarı, dış dünyanın uzak durmaya gayret ettiği bir ortamda, Suriye'nin 1970'li ve 80'li yılların Lübnan'ını anımsatan uzun bir iç savaşın içine sürüklenmesini olası görüyor.