25 Mart 2011 Basın Özeti
Abone olİngiltere basınından, Libya, Suriye ve İsrail-Filistin sorununun geleceğine ilişkin haber ve yorumlar.
NATO üyesi ülkeler hafta başından bu yana devam eden
tartışmaların ardından, Libya harekatının komutasını devralma
konusunda anlaştı.
Guardian başsayfasından verdiği haberde anlaşmanın
ayrıntılarını aktarıyor. Buna göre NATO hem uçuşa yasak bölge
uygulamasının, hem de sivilleri koruma amacıyla şu anda ABD,
İngiltere, Fransa koalisyonunun yürüttüğü harekatın komutasını
devralacak.
Gazete uzlaşmanın, Fransa'nın Türkiye'nin talepleri karşısında geri adım atması sayesinde sağlandığını aktarıyor. Türkiye'nin, NATO'nun tüm operasyonların komutasını almasında ısrarlı olduğu, Fransa'nın ise sivilleri koruma misyonunun mevcut koalisyon tarafından sürdürülmesinden yana olduğu hatırlatılmış.
Guardian bu anlaşma doğrultusunda, Türkiye'nin tasvip etmediği operasyonları, NATO üyesi olarak veto kartını kullanmak suretiyle engelleyebileceğinin da altını çizmiş.
Esad'ın reform vaadi
Guardian Suriye yönetiminin, şiddetlenen protestolar karşısında reform vaadinde bulunmasına ilişkin bir analize yer veriyor.
Çarşamba günü güneydeki Der'a kentinde güvenlik güçlerince
öldürülenlerin cenazesine binlerce insan katılınca, Şam yönetimi
protestocuların meşru taleplerinin ve 1963'ten bu yana yürürlükte
olan olağanüstü hal uygulamasının kaldırılmasını
değerlendireceklerini açıkladı.
Ancak Guardian'a göre bu, protestocuları tatmin etmeyecek. Beşar
Esad yönetiminin geciktiğini belirten gazete şöyle devam
ediyor:
"Geçen hafta olsa, belki sorun çözülebilirdi. Çünkü o günlerde
Der'a kentindeki protestocular, kentteki siyasi tutukların serbest
bırakılması, mülk alım satımının izne tabi olmaması ve valinin
görevden alınması gibi daha yerel talepler dile getiriyorlardı.
Ancak hükümetin sert müdahalesi sonucu protestolar hem şiddetlendi
hem de ülkenin başka yerlerinde de rahatsızlık yarattı."
"Mısır ve Tunus'taki rejimlerin devrilmesi de çok geç gelen ve yetersiz kalan vaatlerin sonucuydu. Suriye'de de aynı şeyin yaşanıp yaşanmayacağını ise bugün Cuma namazı sonrası için planlanan gösterilere katılım ortaya koyacak."
Gates'ten Suriye halkı ve ordusuna çağrı
Financial Times Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı Robert Gates'in Suriye halkı ve ordusuna yaptığı çağrıya yer veriyor.
Gates Suriye halkından Mısırlıların açtığı yolda ilerlemelerini, ordunun da devrime destek olmasını istiyor. Bunun Suriye'deki durum ile ilgili Washington'dan şimdiye kadar gelen en sert açıklama olduğunun altını çizen Financial Times, Gates'in sözlerinin Obama yönetiminin görüşünü temsil edip etmediği konusunda kuşkulu.
Zira yönetimin Orta Doğu söz konusu olduğunda rejim değişikliği beklentisini akla getirecek sözlerden uzak durduğunu hatırlatılıyor.
Financial Times başyazısında ise Batı'yı Suriye'deki demokrasi yanlısı hareketleri desteklemeye çağırıyor.
"Uluslararası toplum şimdiye kadar Suriye'ye yeterince baskı yapmadı. Oysa Arap dünyasındaki diğer demokrasi yanlısı hareketleri destekliyorlar. Suriye'de de aynısını yapmalılar. Ülkenin İran ile ilişkileri ya da İsrail ile komşu olması onları caydırmamalı. Artık Arapların özgürlüğü pahasına istikrar satın alma devri sona erdi."
İran ve İsrail'in gözü Suriye'de
Suriye'nin İran ve İsrail ile ilişkileri meselesine
Times biraz daha yakından bakmış. Suriye'deki
gelişmelerin bu iki ülkede yakından izlendiğini belirten gazete şu
analize yer veriyor:
"Suriye rejimi Tunus ve Mısır'dakilerle aynı kaderi paylaşırsa,
Suriye'nin bölgesel müttefiki İran ve Hizbullah, Hamas gibi gruplar
ciddi bir stratejik darbe yiyecek. Suriye jeostratejik konumu
nedeniyle, İran ile Hizbullah ve Hamas'ı birbirine bağlama işlevi
görüyor. Böylece Tahran İsrail'in kuzey sınırında etki sahibi
oluyor. Ayrıca Şam Lübnan'da da etkili. Hizbullah'ın silahlarının
çoğu İran ve Suriye'den geliyor."
Times'ın Suriye'deki gelişmelerin İsrail'e olası etkilerini ise
şöyle yorumluyor:
"Arap-İsrail sorununun en uzun süredir devam eden paradokslarından
biridir: Suriye İsrail'in en büyük düşmanlarından biri olmasına
karşın, işgal altındaki Golan Tepeleri'ni de içine alan
Suriye-İsrail sınırında, 1973'teki savaştan bu yana pek silah sesi
duyulmamıştır. İsrail hükümetleri Suriye'nin İran ile ittifakına,
Hamas ve Hizbullah'a desteğine tepki gösterir ama, Şam'daki sert,
seküler rejimi de alternatiflerine tercih ederler."
"2004 yılında İsrail'deki bir kabine toplantısında konuşulanlar bu hissiyatın en güzel ifaedesidir. Birinin Suriye rejimini devirmeyi önermesi üzerine dönemin başbakanı Ariel Şaron karşı çıkar ve ortaya çıkabilecek iki sonucun da İsrail için zararlı olduğunu dile getirir: "Ya Müslüman Kardeşler gelir ya da Suriye bir demokrasiye dönüşür ve onunla barış yapmak zorunda kalırız."
Arap Baharı'nın İsrail'e etkisi
Independent'tan Patrick Cockburn Arap
coğrafyasındaki halk hareketlerinin İsrail'i nasıl
etkileyebileceğini analiz etmiş.
"İlk başlarda muhtemelen pek fazla etkilemeyecektir. Bir çok Arap
ülkesi demokratik dönüşümün daha ilk aşamasında. Örneğin Mısır
yıllar sürecek iktidar mücadelelerine sahne olabilir. Ancak uzun
vadede görülecektir ki, İsrail Filistin ile barış için en büyük
şansını, Mısır ile barış anlaşması imzaladığı 1979 sonrasında
harekete geçmeyerek kaçırmıştır."
"Arap ülkelerindeki ayaklanmaların çoğu seküler nitelikte. Bu da Hamas'ın ayağının altındaki zeminin zayıfladığı anlamına gelebilir. Ancak İsrail'in çok da çıkarına değildir bu. Çünkü Hamas ve Hizbullah sayesinde, Filistinlilerin işgale direnişini şeytanlaştırma fırsatı yakalamıştır. Ayrıca İsrailliler zaten Müslüman Kardeşler gibi grupların pek de zayıflamadığı, ancak seküler gruplarla ittifaka girerek kendilerini gizlediklerinden şüpheleniyor."