24 Kasım darbe hükümeti tarafından ilan edilmiştir
Abone olVan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, Atatürk’e başöğretmen unvanının verildiği 24 Ekim ...
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü
Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, Atatürk’e başöğretmen unvanının
verildiği 24 Ekim tarihinin Öğretmenler Günü’nün kutlanması için
uygun ve anlamlı bir tarih olduğunu belirterek, “Ancak, Öğretmenler
Günü’nün ne zaman olacağına ilişkin kararın, meşruiyetinin bugün
tartışıldığı, hatta yargılandığı bir darbe hükümeti tarafından
kararlaştırılmış olması, bu günde zımnen var olan ‘aklı hür ve
vicdanı hür’ nesilleri yetiştirecek olan öğretmenleri aroması buruk
bir harmana dönüştürmektedir” dedi.
İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan,
günümüzde, geçmişle kıyaslanmayacak kadar çok meslek olduğunu
söyledi. Öğretmenlik mesleğinin, insanoğlunun tarihiyle eşdeğer bir
geçmişe sahip olduğunu da dile getiren Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan,
“Ancak öğretmenlik mesleğinin niteliği ve rolü sosyal ve ekonomik
koşullara, teknolojik gelişmelere ve kültürel formasyonlara göre
farklılaşabilmektedir. Herhangi bir çalışma alanının meslek olarak
kabul edilebilmesi, o mesleğin temel yeterlilik alanlarının
belirlenmiş olmasını gerektirir. Tabi bunun doğal bir sonucu olarak
da o meslek erbabını yetiştirecek oluşumların da hayata geçmiş
olması gerekir. Üzülerek belirtmem gerekir ki, Türkiye’de bu süreç
istenilen olgunlukta sürdürülememiştir. Bugün itibariyle Türkiye
Cumhuriyeti’nin üstünde uzlaşılan, sürdürülebilir bir öğretmen
yetiştirme politikası ve uygulaması yoktur. Bu durum, plansızlığın
ve politikasızlığın bir sonucudur.
Dünyanın bu denli hızlı geliştiği, değiştiği ve karmaşıklaştığı
günümüzde öğretmenlik mesleğinin akademik bir bakış açısıyla
öğretmenlik mesleğine yönelik tehditleri ve fırsatları içeren
değerlendirmelerin ve projeksiyonların kapsamlı bir biçimde
yapılması, öğretmenlik mesleğinin niteliği, başarısı ve rolleri
açısından kaçınılmazdır” dedi.
“ÖĞRETMENLER GÜNÜ: UMUT VE ACININ HARMANI”
Atatürk’e başöğretmen unvanının verildiği 24 Ekim tarihinin
Öğretmenler Günü’nün kutlanması için uygun ve anlamlı bir tarih
olacağını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, “Ancak, Öğretmenler
Günü’nün ne zaman olacağına ilişkin kararın, meşruiyetinin bugün
tartışıldığı, hatta yargılandığı bir darbe hükümeti tarafından
kararlaştırılmış olması, bugün de zımnen var olan ‘aklı hür ve
vicdanı hür’ nesilleri yetiştirecek olan öğretmenleri aroması buruk
bir harmana dönüştürmektedir” diye konuştu.
“GOOGLE YENİK DÜŞEN ÖĞRETMENLER”
Konuşmasında Google’nin kapsamına da değinen Yrd. Doç. Dr. Fuat
Tanhan, “Google’ın CEO’su ve kurucu ortaklarından olan Larry Page,
‘Google, ne demek istediğinizi tam olarak anlayan ve tam
istediğiniz şeyi önünüze getiren mükemmel arama motorudur’ diyor.
Google, arama ara yüzünü 130’dan fazla dilde sunuyor. Google
kullanıcıları, çeviri araçlarından yararlanarak dünyanın başka
taraflarında bilmedikleri bir dilde yazılan içerikleri
keşfedebilirler. Günümüz dünyası, geleneksel eğitimin tüm yapı
taşlarını yerinden oynatmış durumdadır. Artık eğitimde eskiyi
yaşatmanın tek anlamı, başarısız olmaktır. Öğretmen rolleri
açısından bakıldığında geleneksel eğitim, bilgiyi toplayan ve
dağıtan bir anlayışa göre yapılanmıştır. Bu nedenle sadece tek
yönlü bir iletişim söz konusudur. Ancak günümüzde gelişen iletişim
araçları, bilgisayar teknolojileri ve internet tabanlı teknolojik
uygulamalar öğretmenin geleneksel rollerinin tümünü kolaylıkla
yerine getirebilmektedir. Böyle bir dünyada, sadece bilginin
sahibi, taşıyıcısı ve aktarıcısı olan öğretenlere gerek yoktur.
Ancak bu ifade, öğretmene gerek olmadığı anlamına gelmemektedir. Bu
durum sadece öğretmen rollerinin değiştiği anlamına gelmektedir.
Başka bir ifadeyle, sadece geleneksel öğretmen rollerine odaklanmış
bir öğretmene gerek yoktur. Bilgi depolanmış, tasnif edilmiş,
düzenlenmiş ve gerektiğinde erişime sunulmuştur ve bu sürece her
gün yeni bilgiler eklenmektedir. Tüm bunları yapmak için bir
öğretmene gerek yoktur. Ki zaten bu bir insanın sınırlarını çoktan
aşmış durumdadır. Google ve benzeri teknolojilerinin yapamadığını
yapan öğretmenlere hala fazlasıyla ihtiyacımız vardır. Bu çağdaş
öğretmenler, google ve benzeri teknolojilerin yapamadığı neyi
yapabilecek ve bu bağlamda neyi öğrenmemize yardım edeceklerdir.
Söz konusu öğretmenler öncelikle öğrenciyi özgürleştirebilecek bir
donamıma sahip olmalıdırlar. Bunun yanı sıra bilgiye sahip olan
değil, bilgiyi kullanabilen ve bilgiyi dönüştürebilen bireyler
yetiştirebilmelidirler. Son olarak da ahlaki değerleri anlatan
değil, model olabilen öğretmenler google rağmen varlığını
sürdürebilecek öğretmenler olacaklardır” diye konuştu.
“DEMOKRATİK BİLİNÇ VE MESLEKİ YETERLİLİKLER”
Eğitim pratiğinin felsefi yönden tartışması gerektiğini belirten
Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, “Bizatihi eğitmek fiili bir hak gaspı
olarak değerlendiren felsefi yönelimler söz konusudur. Başka bir
ifadeyle bir başkasını eğitme hakkını nereden almaktayız? Felsefi
bağlamda yürütülen bu tartışma üstüne, olumlu veya olumsuz, çok şey
söylenebilir. İdeolojik eğitimlerin tümü için eğitim, bir hak gaspı
aracıdır. İdeolojilerin ne kötü şeyler olduklarına dair söylenecek
kitaplar dolusu şey var, ama burada sadece ideolojinin kötü
olduğunu söylemekle yetinip, sözü demokratik bilinç ile mesleki
yeterlikler arasındaki ilişkiye getireyim. Bir öğretmen açısından
demokratik bilinç, ideolojilerden kurtulmasıdır. Her bir
öğrencisine eşit ve adil bir mesafede durabilmesi, öğrencilerine
her türlü ön yargıdan bağımsız bakabilmesi veya koşulsuz kabul
edebilmesidir demokratik bilinç. Bu yönüyle ister Türkiye’de ister
dünyanın bir başka ülkesinde demokratik bilinci olmayan bir
öğretmeni, bildiği veya bilmesi gereken hiçbir mesleki yeterlik onu
kötü bir öğretmen yapmaktan kurtaramayacaktır. Eğitim çıktıları
üzerinden yapılan her türlü değerlendirme, kaçınılmaz olarak bizi
bu acı gerçekle yüzleştirecektir.
Çağdaş eğitimin sahip olduğu felsefeye ve uygulamalarına
bakıldığında öğretmenlerin birçok özelliğe sahip olması gerektiği
açıkça görülmektedir. Geleneksel eğitimin, öngördüğü yeterlilik
alanları tümden ortadan kalkmamış olsa da önemini ve değerini
çoktan yitirmiş durumdadır. Artık bilgiye sahip olan öğretmenler
yerine, öğrencileriyle bilgiye ulaşabilenler; dikte eden
öğretmenler yerine öğrencileriyle etkileşebilen öğretmenler;
müfredatı yetiştirmeye çalışan öğretmenler yerine; öğrencinin
gelişimine odaklanan ve benzeri yeterliklere, değerlere sahip
öğretmenler kabul görmektedir. Bunun aksi yeterlikler, eğitimi bir
hak gaspına dönüştürecektir. Başka bir ifadeyle demokratik
bilinçten mahrumiyet, eğitimi ideolojileştirecek ve öğretmeni de bu
ideolojik yapının bir aracı haline dönüştürecektir. Ne yazık ki, bu
değer ve bilinçten mahrum eğitimcilerin ortaya çıkaracakları ürün,
bu dünyada acıdan başka bir şey üretmeyecektir. Çok yakın tarih,
bunun örnekleriyle doludur” şeklinde konuştu.
(İHA)