24 Ağustos 2011 Basın Özeti
Abone olFinancial Times'tan Davutoğlu'nun Bingazi ziyareti yorumu ve liberal müdahalecilik tartışması.
İngiltere gazetelerinde başsayfalarda Kaddafi'nin Trablus'taki karargahını ele geçiren isyancıların sevinç fotoğrafları var.
Guardian, Kaddafi'nin büstüne basarak poz veren, kişisel eşyasıyla askeri üniformalarını yağmalayan isyancıların Libya liderini hala bulamamasına rağmen, karargahın ele geçirilmesinin sembolik açıdan büyük önem taşıdını belirtiyor.
Times, Kaddafi'nin karargahındaki dev tünellerden memleketi Sirte'ye kaçmış olabileceğini yazarken Independent, isyancılar için asıl zaferin, Kaddafi'nin binlerce silahlı adamının olduğu ve ilk Scud füzesinin fırlatıldığı bu kenti ele geçirmek olacağını vurguluyor.
'Ankara liderlik peşinde'
Financial Times, NATO'nun Kaddafi sonrası dönem için hazırlıklar yapmaya başlarken, Ankara'nın yeniden inşa çabalarına liderlik etmeyi hedeflediğini yazıyor:
Yazıda özetle şöyle deniyor:
"Bingazi'ye giden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, isyancıların Trablus'a girmesinden sonra muhaliflerin üssünü ziyaret eden ilk yabancı devlet adamlarından biri oldu. İsyancılara 300 milyon dolar verdiklerini açıklayan Davutoğlu bu ziyaretiyle, zaman zaman Ankara'nın geniş bir Orta Doğu coğrafyasında lider rolü oynamasına engel oluşturan bir kriz ardından, Türkiye'yi Libya'nın yeniden inşa sürecinde ön saflara taşımayı hedefliyor. Ziyaret, birçok hükümetin isyancıları etkilemeye çalıştığı bir döneme rastlıyor. "
Müdahalecilik tartışması
Guardian başyazısında Libya harekatının müdahelecilik kavramıyla ilgili tartışmalara ivme kazandırabileceğini belirtiyor:
"Birleşmiş Milletler konseptiyle bağlantılı hale getirilmesine karşın liberal müdahalecilik, dünyanın Batılı olmayan kısmının şüpheyle baktığı, ama aynı zamanda, Batı'nın örneğin Rusya ve Çin gibi ülkeler tarafından gerçekleştirilmesi halinde aşırı derecede kaygı verici bulduğu bir kavram. Bir de kapasite tartışması var. ABD'ninki dahil Batı'nın askeri gücü azalıyor. Batı kamuoyu da bu tür maceralara karşı eskisine kıyasla daha az hoşgörülü. Ama bu ileride müdahale gerektirecek bir durumun olmayacağı ya da bunun üzerine kafa yormaya gerek olmadığı anlamına gelmez. Liberal müdahalecilik ne tam olarak kötüleniyor ne de savunuluyor. Liberal müdahalecilik başlığı altında birbirinden farklı birçok şey birlikte ele alınıyor. Bunların yeniden tanımlanması gerekiyor ve Libya bize bu konuda yardımcı olabilir."
Guardian yazarı Simon Jenkins, "Sonuç iyi olabilir ama başvurulan yöntemleri haklı kılmıyor" diyor.
'Sonuç tamam yol yanlış'
Yazıda özetle şöyle deniyor:
"Bir diktatörün devrilmesi her zaman memnuniyet vericidir. Kaddafi'nin devrilmesi özellikle memnuniyet vericidir. Ama, Batının ordularının yardımı olmadan kendi halkı tarafından devrilseydi daha memnuniyet verici olurdu. NATO'nun harekete geçirilmesinde başrolü oynayan İngiltere Başbakanı David Cameron, olayların bu noktaya gelmesinden mutlu olmalı. Kaddafi ve ailesini yasa dışı olarak hava saldırılarıyla öldürme girişimi başarısızlıkla sonuçlandığı için de şanslı sayılmalı. Başarılı olsaydı, Müslümanlar Batı'ya karşı ayağa kalkacaktı. Bağdat'ta ve Belgrad'da yapıldığı gibi büyük kentlerde sivil hedeflerin bombalanması Kaddafi'ye sempati ve hayranlık kazandırmaktan başka bir işe yaramadı. İngiliz Hava Kuvvetleri, Bingazi Hava Kuvvetleri gibi davrandı."
Jenkins, "Peki bu hafta yaşananlar İngiltere'nin müdahalesini haklı kılıyor mu? sorusunu şöyle yanıtlıyor:
"Libya'nın küçük bir nüfusu var ve zengin. Körfez'deki gibi Batı'nın kuklası bir petrol devletine dönüşürse, Batı'nın çıkarları doğrultusunda idare edilebilir. Ama Irak ve Lübnan'da olduğu gibi, aynı zamanda Batı karşı güçler için bir çekim merkezine de dönüşebilir. Mesele ne kadar bizim meselemiz haline gelirse Libyalıların kurtuluşu o kadar zayıflar. Baskı görmüş bir grup insanın özgürlüğe kavuşma olasılığını alkışlayabiliriz ama bu yöntemlerimizi haklı çıkarmaz. Bu, başka bir büyük güç saldırganlığı. Kaddafi'nin düşüşü, tıpkı daha önce ayakta tutulması gibi İngilizlerin eseri. Bunun sonucu olarak yeni Libya rejimi daha az meşru ve daha az güvende olacak."
'Sonucun önemi yok, haklıydık'
Times yazarı Daniel Finkelstein ise "Sonucun önemi yok. Müdahalede haklıydık" diyor:
"Vietnam'da ve Afganistan'da yaşananlar, çıkış stratejisi eksikliğini liberal müdahaleciliğe karşı en güçlü argüman haline getirdi. Bu görüştekiler, 'Girmek kolay, peki sonrası ne olacak' diyorlar. Libya örneğinde altı ay önce İngiltere ve Fransa hükümetleri, sadece şunu biliyordu: Hemen harekete geçilmezse Kaddafi ailesi, muhalifleri katledecekti. Bu ülkeler bir çıkış stratejisi oluşturmayı bekleyemezdi. Sonuç onların başarısıdır. Libya'da bir çıkmaz olsaydı bile müdahale etmek doğru birşeydi."
Gazetenin bir başka yazarı Anatole Kaletsky de "Uğraşacağınız şey bir diktatör de olabilir, mali kriz de. Bazen, itidal, eline yüzüne bulaştırmaktan iyidir" diyor:
'Zamanlama iyiydi'
Zamanlama "Libya müdahalesinin zamanlaması iyiydi. Irak'ınki muhtemelen değil. "Herşeyin bir zamanı var. Harakete geçmeyi ya da hareketsiz kalmayı gerektiren durumlar var. Bu siyasette, ekonomide ve gündelik hayat mücadelesinde de geçerli. Libya'nın despot Kaddafi'den kurtarılması bazı insanların tahmin ettiğinden daha uzun sürdü ve daha ölümcül oldu. Şimdi sona gelindiği anlaşılıyor. Eğer gerçekten sonu geldiyse, Fransız, İngiliz ve Amerikan hükümetlerinin bu karmaşık insani ve jeopolitik sınav karşısındaki tepkisi, tarihe cesaretle sabır ve itidalin birleştirildiği bir örnek olarak geçmelidir."
Daily Telegraph'ta yazan eski İngiltere dışişleri bakanlarından David Owen, "Kaddafi'nin devrilmesi, daha büyük sınırlayıcı faktörlere rağmen, Batı'nın diğerlerine yardım edebileceğini gösterdi. Libya'da müdahalenin başarıya ulaşabileceğini kanıtladık." diyor.