23 Nisan'ın bağnaz bölücüleri
Abone olYılmaz'ın, hakareti andıran bu ağır sözlerinin ardında haklı gerekçeleri var. İşte o gerekçeler..
Türbanlı kadın sadece evinde mi oturmalı? Bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin kuruluş yıldönümü.. Bağımsız Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluşu yolunda atılan en önemli adımlardan
birinin yıldönümü.. Tüm Türklerin mutluluk içinde kutlamaları
gereken çok özel bir gün.. Böyle anlamlı bir günde tartıştığımız
konu ise TBMM Başkanı'nın eşinin verilecek davete katılıp
katılmayacağı.. TBMM Başkanı'nın eşi biliyorsunuz türban takıyor.
Türkiye'de dini ya da toplumsal gerekçelerle başını örten
milyonlarca başka kadın gibi.. Bu nasıl protesto? Türkiye
Cumhuriyeti bir aşiret devleti değil. Modern her devlet gibi geçmiş
yıllar içinde oluşan gelenekleri var. Bunlardan biri de TBMM'nin
kuruluş yıldönümlerinde TBMM Başkanı'nın verdiği bir davet.
Geleneksel olarak bu davet, Başkan ve eşi tarafından veriliyor.
Kadınların toplumsal yaşamımızda, Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluşundan beri erkeklerin yanında eşit vatandaşlar olarak
varolduklarının sembolik bir göstergesi olarak.. Günlerdir, TBMM
Başkanı'nın eşinin türbanlı olması nedeniyle bazı çevrelerin
"rahatsız" olduklarını okuyoruz, izliyoruz. Başkan'ın eşi,
türbanını takarak davete gelecekse bazı davetliler eşlerini
getirmeyeceklermiş! Türban takan bir hanımın ev sahibesi olduğu bir
toplantıyı protesto için!.. Protestocular arasında devlet memuru
kimliği taşıyanlar da var, bizzat TBMM'nin üyesi olan "seçilmiş"
kişiler de.. Sapla saman karışacak Bu gerçekleşirse, 23 Nisan 2003,
sapla samanın nasıl birbirine karıştırıldığının bir örneği olarak
tarihe geçecek.. Bu kişilerin protesto ettiği şey nedir? Hiçbir
resmi sıfatı ve görevi olmayan bir hanımın türban takması.. Bu suç
mu? Değil. Genel ahlaka aykırı bir durum mu? Değil. O zaman hiçbir
resmi sıfatı olmayan bir hanımın taktığı türban nedeniyle TBMM'nin
kuruluş yıldönümünü bir protesto gösterisine çevirmenin anlamı ne?
Bunun açık bir bölücülük ve ayrımcılık olduğunu düşünüyorum. Şu ya
da bu nedenle türban takan kadınların toplumsal yaşamdan tümüyle
dışlanmalarına yönelik, açık bir ayrımcılık! Gerçek bir
cumhuriyetçinin, kadınların toplumsal yaşamdan dışlanmaları
sonucunu doğurucak herhangi bir eylemin içinde olmaması gerekiyor.
Laik cumhuriyeti korumanın yolu bu değil. Günümüzün bireysel
özgürlükleri her şeyin üstünde tutan modern devlet anlayışı da bu
düşünceyle örtüşmüyor. Kim kazançlı çıkacak? İstenilen şey nedir?
Türban takan kadınların sadece evlerinde oturup, ev işleriyle
meşgul olmaları mı? Bu aynı zamanda bağnaz İslamcı çevrelerin de
görüşü değil mi? Kadının yerini sadece evinin içinde tarif eden,
"harem"den dışarı çıkmasına izin vermeyen bağnaz İslamcılar da
kadının toplumsal yaşamdan dışlanmasını savunmuyor mu? Gerçek
cumhuriyetçi ve Atatürkçü tavır, bu özleme karşı çıkmaktır. Gerçek
Atatürkçü tavır, türbanlısıyla türbansızıyla kadına ikinci sınıf
insan muamelesi yapmamak, onun toplumsal yaşamın her alanında
erkeklerle eşit olarak yer alabilmesini savunmaktır. Bu akşamki
davete eşlerini evde bırakarak gitmeyi planlayanlar, kimin amacına
hizmet edeceklerini bir kez daha iyice düşünmeliler.