Ankara Etimesgut Elvankent Hasan Şükran Saruhan İlkokulu dördüncü sınıf öğrencisiyken 23 Nisan 2005’te dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın koltuğuna oturan Yunus Emre Saygeniş (25), Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu, yurtdışında yüksek lisans yapmak istiyor. O günleri heyecanla hatırlayan Saygeniş, sınıf öğretmeninin desteğiyle önce ilçe sonra il bazında seçmelere katılarak oturduğu başbakanlık koltuğunda yaşadıklarını şöyle anlattı:"Görüşmek isterim" “23 Nisan 2005 hayatım boyunca unutamayacağım bir deneyimdi. Bakanlar Kurulu Salonu’nda Türkiye’nin her yerinden gelen çocuklar vardı. Onları selamlayıp koltuğa oturdum. İlk önce ‘bakanlarla’ sohbet ettim. Daha sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geldi ve yanıma oturdu. Solumda ise Milli Eğitim Bakanımız vardı. Başbakan benden sokak çocuklarıyla ilgili bir konuşma yapmamı rica etmişti. Konuşmamda 23 Nisan’ın önemine ve Atatürk’e değindim. Daha sonra Sayın Başbakanımız konuşma yaptı. Sonra ben ‘Haydi Kızlar Okula’ kampanyasından bahsettim. Daha sonra da sokak çocuklarıyla ilgili olarak dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’yu arayarak konuşmak istedim. Özel Kalem’e, İçişleri Bakanı’nı bağlamasını söyledim, aradan 15 dakika geçti, bağlanmadı. Bir sessizlik oldu. O zaman ben Başbakan Erdoğan’a dönerek, ‘Bağlamak bu kadar uzun mu sürüyor sayın başbakanım’ dedim. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı bana dönerek, ‘Sayın başbakanım, bu özel kalemle ilgili bir şey yapmayı düşünmüyor musunuz?’ diye sorunca ben de ‘Gerekli uygulamayı yaparız’ dedim. Ertesi gün haberlerde ‘Başbakan, özel kaleme çok kızdı’ diye çıktı. 40 dakika o koltukta oturdum. Okulda adım ‘başbakan’ oldu. Bir gün gerçekten başbakan olmayı hayal ettim. Erdoğan’la vedalaşırken ‘Sayın başbakanım 20 yıl sonra tekrar bu koltuktayım’ demiştim. Kendisi bir saat hediye etmişti. O saati ve o gün giydiğim takım elbiseyi hâlâ saklıyorum. Sonrasında hiç görüşemedik ama görüşmeyi çok isterim. Başına gelen en ilginç şey, en unutamadığın şey ne diye sorduklarında, ‘23 Nisan 2005’de başbakanın makamına oturmuştum. O çocuk bendim’ diyorum.” "Terör ya bitecek ya bitecek" Mine Yenice Kurtoğlu (36) Türkiye’nin ilk kadın başbakanı olan Tansu Çiller’in koltuğuna 23 Nisan 1994’de oturmuştu. Kurtoğlu, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nü bitirdikten sonra Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde görev aldı. Ulusal ve uluslararası bir çok ödülü bulunan “dramatik soprano” Kurtoğlu, halen Samsun Devlet Opera ve Balesi’nde solistlik yapıyor. Kurtoğlu, unutamadığı o günü şu sözlerle anlattı:"Sonra da görüştük" “Yeni Mahalle Gaziosmanpaşa İlkokulu’nda okuyordum. Tansu Hanım ilk kadın başbakandı ve Türkiye için çok özel bir durumdu. Onun koltuğuna oturacağımı duyduğumda çok mutlu oldum. Törende, öyle cevaplar vermiştim ki oradaki büyükler çok şaşırmıştı. Ben haberleri iyi takip ederdim. O haberlerden bir şey kapmışım, ‘Terör ya bitecek ya bitecek’ demişim. Bu cümle Tansu Çiller’in cümlesiydi. Bu lafım ona çok sempatik geldi. Bizim ilişkimiz daha sonra da devam etti. Okula, ‘Tansu Hanım, Mine’yi çağırıyor’ diye telefon gelirdi. Beni hemen onun olduğu yere götürürlerdi, programlara birlikte katılırdık. Çok şefkatli bir kadındı, beni sevdiğini çok dile getirdi. Hep bir sanatçı olmayı çok isterdim ve o hayalimi gerçekleştirdim. Şimdi karşısına geçip ‘Ben sanatçı oldum’ demeyi, onunla sohbet etmeyi çok isterim. Koltuğa oturduktan sonra çok arayan soran oldu. Ailem çok gururlandı. Babam halen, ‘Benim kızım başbakan oldu. Çiller’in koltuğuna oturdu’ der. Başbakan Çiller bana bir saat hediye etmişti, onu halen saklarım. Çocuklarla birlikte Süleyman Demirel’i de ziyaret etmiştik, o da dolma kalem hediye etmişti, onu da saklarım. O gün salondaki her şeyin ışıldadığını hatırlıyorum. Her şey parlıyordu. Orada bir hiyerarşinin olması beni çok etkilemişti. Oraların büyüsü varmış gerçekten.”"Ecevit databank hediye etmişti" 23 Nisan 1999’da dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in koltuğuna oturan Kemal Tuğrul Sümer (32), Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim ve Tasarım Bölümü’nden mezun oldu. Dijital yayıncılık yapımcısı olarak çalışan ve bu alanda birçok projeyi bugüne kadar hayata geçirdiğini anlatan Sümer, o günü şöyle anlattı:"Mülakatla seçtiler" “O yaşlarımda büyümüş de küçülmüş denilen çocuklardandım. Ankara Balgat İlköğretim Okulu’ndaki hocalarım beni seçtiler. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne mülakata gittik, orada beni sevmiş olacaklar ki beni seçtiler. Tören günü Sayın Ecevit’le aramızda özel bir konuşma geçmedi, standart prosedür uygulandı. O zamanlar başbakan diye hitap edenler olmuştu. Hâlâ bu konu açıldığında insanlar şaşırıyor. Ecevit bana, o dönem için değerli bir databank ve bir de kol saati hediye etmişti.” "Bu koltuğa kolay kolay otur demezler" Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in koltuğuna 23 Nisan 1994’te oturan Ankara Yenimahalle Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu öğrencisi Çağlar Aydınoğlu (37), ODTÜ Makine Mühendisliği’nden mezun oldu. 10 yıl Türk Havacılık ve Uzay Sanayi’nde çalıştı. Halen İstanbul’da uluslararası bir firmada tasarım mühendisi olarak görev yapıyor. Aydınoğlu, 26 yıl önce Süleyman Demirel’le arasında geçen konuşmayı şöyle anlattı:"Kalem hediye etti" “Öğretmenim beni önermişti. Çok heyecanlanmıştım. Koltuğa oturmadan önce bir ay hazırlık yaptık. Tören günü Cumhurbaşkanlığı’na gidip koltuğa otururken Cumhurbaşkanı Demirel bana, ‘Gel, bu koltuğa kolay kolay ‘otur’ demezler’ diye takılmıştı. Bana, ‘Benden bir isteğin var mı? Konuşma yapacak mısın?’ diye sordu. Ben de savaşların durdurulmasıyla ilgili bir mesaj vermiştim. Milli Eğitim Bakanı’yla konuşmak istediğimi söylemiştim, o sırada bakan bey yanımda oturuyormuş. Ama heyecandan onu tanımamıştım. Bakandan öğrencilerinin şartlarının iyileştirilmesini istedim. Demirel esprili bir insandı. Bana bir kalem hediye etmişti. O kalemle okuldaki arkadaşlarıma hava atmıştım. Koltuğa oturduktan sonra okulda çok popüler oldum.” "Heyecandan sesim kısıldı" Yahya Çavuş İlköğretim Okulu öğrencilerinden Taylan Özver (23) de 2007 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in koltuğuna oturdu. Hollanda’da Groningen Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler son sınıf öğrencisi olan Özver, New York’ta Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği’nde staj yaptı. Türk Dışişleri’nde ya da uluslararası organizasyonlarda çalışmak isteyen Özver, Sezer’in koltuğunda yaşadıklarını şöyle anlattı:"Çok nazikti" “Törenden önceki gece heyecandan uyuyamadım, sesim kısıldı. Koltuğa oturduğumda da çok heyecanlandım. Sonuçta devletin en büyük makamının koltuğuna oturuyorsunuz. Cumhurbaşkanı Sezer, beni karşıladı elimi sıktı, ‘Nasılsın, heyecanlı mısın’ diye sorular sordu. Sonra salona girdik ve sağa döndüğüm anda bir anda elliden fazla flaş patladı. Hayatımda karşılaştığım bir şey değildi. Koltuğa hemen oturmak isteyince Sezer bana, ‘Acele etme, oturtacağım seni’ demişti. Çok nazikti. O dönem seçim vardı, seçimle ilgili kim aday olsun diye sordular. O sorulara, ‘Meclis en iyi kararı verecektir’ diye yanıt vermiştim. Tören bittiğinde Cumhurbaşkanı Sezer, bana hediye olarak kitap ve kaset çalar vermişti. Ailem halen saklıyor onları. Hayalim hep başbakan, cumhurbaşkanı olmaktı.”