2022 için korkutan senaryolar! Uzmanlar böyle uyardı: Gözler İstanbul'da ama daha riskli 10 yer var...
Abone olTÜRKİYE'de 2021'de 107 sel ve su baskını, 66 orman yangını, 16 kar-tipi olayı ile 39 heyelan meydana geldi. 2022'de de Türkiye'yi bekleyen pek çok doğal afet var. İstanbul depreminden çok daha riskli, her an deprem olabilecek 10'dan fazla yer olduğuna vurgu yapan uzmanlar, bu konuda çok önemli uyarılarda bulundu.
Geçen yıl Cumhuriyet tarihinin en büyük orman yangını ve son 65
yılın en fazla can kaybına neden olan seli yaşandı. Ayrıca ülke
genelinde 23 bin 753 deprem meydana geldi. 2021 yılı bir
yandan da kuraklık ve deniz salyası (müsilaj) tehdidi altında
geçti. Aşırı kuraklık nedeniyle birçok göl ve çevresindeki
ekosistemi olumsuz etkilendi. Kuraklık ve vahşi sulama nedeniyle
kuruyan Tuz Gölü’nde binlerce flamingo yavrusu hayatını
kaybetti. Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü’nün bazı
bölgelerinde 1.5-2 kilometrelik çekilmeler meydana geldi. Deprem
açısından bakıldığında ise 2021 yılında 23 bin 753 depremin meydana
geldiği görüldü. Bu depremlerin 44 tanesi 4.0 – 4.9 büyüklüğü, 5
tanesi de 5.0 – 5.2 büyüklüğü arasında değişti. Geriye kalanlar ise
daha küçük depremler oldu. Son 10 yılda meydana gelen deprem
sayılarına bakıldığında Türkiye’de ortalama olarak her yıl 25 bin
978 deprem meydana geldiği görülüyor. Bu verilere göre 2021
yılında son 10 yıla nazaran 2 bin 225 adet daha az deprem
yaşandı.
2022'de de gerçekleşme olasılığı çok
yüksek
Milliyet'in özel haberine göre Türkiye'nin deprem kuşağında yer alması, pek çok kişiyi bu konuda endişelendiriyor. Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen durumla ilgili, "İstatistiklere baktığımız zaman iklim değişikliğine bağlı meteorolojik olarak hem dünyada hem de Türkiye'de sel, fırtına gibi afetlerin sayısında ve şiddetinde de artış olduğunu gözlemliyoruz" ifadelerini kullandı.
Afetlerin geçmiş yıllarda olduğu gibi 2022'de de gerçekleşme olasılığının çok yüksek olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özmen, 1900 yılından günümüze kadarki deprem verilerine bakıldığında her 6 ya da 7 yılda bir 7.0 ve 7.0'nin üzerinde büyük bir depremle karşılaşıldığına dikkat çekti. Bunun sadece ortalama olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özmen, "Bazen birer yıl aralıklarla da olabiliyor, çok uzun zaman da geçebiliyor. AFAD'ın istatistik kayıtlarında da yer alıyor" dedi.
‘Deprem yaşanma olasılığı yok
denemez’
Türkiye'nin herhangi bir yerinde yer kabuğunun
gerildiği ve deprem yaşanma olasılığının arttığının bu verilere
bakarak söylenebileceği konusu üzerinde duran Doç. Dr. Bülent
Özmen, "Türkiye'nin herhangi bir noktası için 'Şurada deprem
olacak' deme şansımız yok. Türkiye örümcek ağı gibi diri faylarla
çevrili. Bu fayların sayısı kara ve denizlere bakıldığında bine
yaklaşıyor. Çalışmalara bağlı olarak da bunların sayısı artıyor. Bu
kadar diri fayın olduğu bölgede de deprem olma olasılığı yok
denemez. 2021 yılının ilginç bir özelliği ise deprem aktivitesi
açısından kayıtlara düşük olarak geçmesi. 2020'de çok aktiftik
biliyorsunuz fakat bunların büyüklüğü 7.0'yi geçmedi. 6.6 ve 6.8
idi" diye konuştu.
'Bir afetler ülkesi: Türkiye'
Kocaeli
Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof.
Dr. Şerif Barış da depreme odaklanmanın bir çözüm olmadığı
kanaatinde. Prof. Dr. Barış, "Türkiye bir deprem ülkesi
diyoruz ama 2018'de AFAD, stratejik çalışma raporunda Türkiye'yi
şöyle tanımlamış: Bir afetler ülkesi: Türkiye" dedi. Dolayısıyla
Türkiye'ye sadece deprem odaklı değil kuraklık, sel, heyelan,
yangınlar, müsilaj, salgın hastalıklar olarak bakılması gerektiği
kanaatinde olan Prof. Dr. Barış, bu sebeple birçok afete karşı sıkı
hazırlanılması gerektiğini söyledi.
'Karadeniz’de bile hortumlar
görülüyor'
Türkiye'nin küresel ısınmayla birlikte yarı
tropikal iklime girme eğilimde olduğunun altını çizen Prof. Dr.
Şerif Barış, "Hiç öngörülmeyen hortumlar görülmeye başlandı.
Karadeniz'de bile hortumlar görülüyor. Bu yüzden meteorolojik
afetler de, doğa kaynaklı afetler de Türkiye'yi tehlike olarak
ileride tehdit edecek unsurlar" diyerek konunun önemine dikkat
çekti.
"Her afetin önceliğine göre bölgesel ve yerel olarak tehlikelerini belirleyeceğiz" diyen Prof. Dr. Barış, Kocaeli'nin Derince, Körfez, Karamürsel ve İzmit beldelerinden örnek vererek durumu şöyle açıkladı: "İlçe olarak bile afet tehlikeleri birbirlerinden farklı. Dilovası'nda kimyasal tehdit ve çevre kirliliği çok farklı bir problem. Her ilçenin ve her mahallenin bile tehlike analizinin farklı olması gerekiyor."
'İstanbul depreminden daha riskli 10'dan fazla yer
var'
İstanbul depremine çok fazla odaklanıldığını fakat
İstanbul depreminden çok daha riskli, her an deprem olabilecek
10'dan fazla yer olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Şerif, "Dolayısıyla
tehlikelerin önceliğinin belirlenmesi gerekiyor. Biz buna afet
yönetiminde 'tehlike analizi' diyoruz. Tehlikeleri belirliyoruz,
sonra risk önceliklerini sıralamasını yapıyoruz. En sık en kolay
afet sıralaması neyse birinci sıraya alıyoruz" ifadelerini
kullandı.
Tsunami Türkiye için ciddi bir
tehdit
Tsunaminin de Türkiye için ciddi bir tehdit
olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Barış, "2018'de Bodrum depreminde
oldu. Bir kişi İzmir Çeşme'de tsunamiden hayatını kaybetti.
Marmara'da da tsunami tehlikesi var. Özelikle Muğla, Marmaris ve
Bodrum civarları tehlikeli. Ege'de olabilecek büyük bir
depremde, depremin zararından çok tsunami çok büyük bir problem
olabilir. O yüzden o bölgelere göre de tsunami tehlikesini mutlaka
ciddiye almamız gerekiyor" diyerek tehlikeye dikkat çekti.
Afetlerin sayısı ve şiddeti
artacak
Birleşmiş Milletler'in Afet Zararları Azaltma
Raporu'nda dünyada son 50 yıldır afetlerin sayılarının ve
etkilerinin de arttığının gözlemlendiğine dikkat çeken Prof. Dr.
Şerif Barış, bunun nedenlerini şehirleşmenin ve nüfusun artmasına
dayandırdı. Üçüncü bir nedenin küresel ısınma olduğuna dikkat çeken
Barış, "Afetlerin sayısı ve şiddetinin artacağını biliyoruz.
Küresel ısınmayla birlikte rüzgârların, tayfunların ve fırtınaların
hızı artıyor. Meteorolojik olaylar da böyle dengesiz olunca
maalesef yer kürenin bu tür afetlere maruz kalması artacak"
yorumunu yaptı.
'Afet yönetim bilimi ışığında
bakılmalı'
Prof. Dr. Bülent Özmen de afetleri yalnızca
iklim değişikliğine bağlama konusunda Prof. Dr. Şerif Barış ile
aynı fikirde. Afetleri ve şiddetlerini artıran etkenlerden birinin
iklim değişikliği olduğunun altını çizen Özmen, "Afetlere, afet
yönetim bilimi ışığı altında bakmamız lazım" dedi. “Afetler nerede
oluşur, nasıl oluşur?” sorularının önemli olduğuna vurgu yapan
Özmen, afetlerle ilgili tehlike risk haritalarının hazırlanması
gerektiğine dikkat çekti. "Deprem için tehlike ve risk
haritaları hazırlandı ve 2019 yılında yürürlüğe girdi. Buna benzer
her afet türü için bilim bize şu imkânı veriyor: Deprem, sel ve
orman yangınları için tehlike haritası ve bunların kayıp
olasılıklarını hazırlama şansı" diyen Prof. Dr. Özmen, yanlış
politikaların da olumsuz etkileri artırdığına işaret etti.
'Erken tahmin edip önlemini alma olasılığı
var'
Meteorolojik afetlere karşı alınacak önlemlerde
depreme karşı olanlara nazaran daha hızlı olunabiliyor. Erken uyarı
sistemleriyle bir bölgeye ne kadar yağış düşebileceğinin önceden
hesaplanabildiğine vurgu yapan Prof. Dr. Bülent Özmen, "Dolayısıyla
bu gibi afetlerde erken tahmin edip önlemini alma olasılığı var"
dedi.
İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde büyük
problem
Afet risk oranlarını belirleyebilmek için yoğun
bir çalışma gerektiğini söyleyen uzmanlar, Türkiye'nin en büyük
afetinin can ve ekonomik kayıp açısından deprem olduğunu, bunun
için her ilin afet riski azaltma planı açıkladığını
söyledi.
10 tane ilde büyüklüğü 7.0'den fazla bir deprem olmasının mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Şerif. Barış, bu illerdeki depremlerin ne zaman gerçekleşeceğini tahmin edemedikleri için illerin isimlerini saymanın korku yaratacağını belirterek illerin isimlerini sıralamadı.
Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğuna dikkat çeken Şerif Barış, depremden sonra heyelan, aşırı sıcak ve soğuklar ve selin geldiğine dikkat çekti. Selin yalnızca Karadeniz bölgesinde değil, İstanbul ve Ankara gibi şehir içlerinde büyük bir probleme sebep olduğunun altını çizen Barış, "Küresel ısınma artınca ve meteorolojik ortam dengesizleşince, aşırı yağışlar çok kısa sürede çok fazla oluyor. Bu da maalesef devam edecek. Ben bunu neye dayanarak söylüyorum; son 50 yılda artan sayılara ve Birleşmiş Milletler'in dünyada yaptığı çalışmalara bakıp söylüyorum" diye konuştu.
Ülkenin her yerinde görülebilir
Sel afetinin
Türkiye'nin her yerinde görülebileceğine dikkat çeken Bülent Özmen
ise, "Şehrin altyapısı düzgün bir şekilde yapılmazsa, her taraf
betonla kaplanırsa yağan yağış gidecek yer bulamadığı ve suyun akış
yolu üzerine binalar yapıldığı için bu bölgeler daha fazla
etkilenir" ifadelerini kullandı.