2016'da Ukrayna'da Bitlis'e yerleştirilen aile akrabalarını görmeye Harkiv'e gitti savaş patladı
Abone olBitlis'in Ahlat ilçesinden yakınlarını ziyaret etmek için gittikleri Ukrayna'da savaşın başlaması üzerine zor günler geçiren Ahıska Türkü aile, Türkiye'ye dönmenin sevincini yaşarken, Ukrayna'daki akrabaları için endişeleniyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla 2016'da
Ukrayna'dan getirilerek Bitlis'in Ahlat ilçesine
yerleştirilenlerden Gülyetar Shabazova, kayınvalidesi ve iki
çocuğuyla 2,5 ay önce Ukrayna'nın Harkiv kentinde çalışan eşi,
kayınpederi ve kayınbiraderini görmeye gitti.
Rusya ile Ukrayna arasında savaşın başlaması üzerine atılan bombalarla harabeye dönen kentte kaldıkları sürede büyük korku yaşayan aile, Türkiye'ye dönmeye karar verdi.
Yola çıktıktan sonra çifte vatandaş olduğu için eşinin kentten çıkmasına izin verilmeyen 28 yaşındaki Shabazova, soğuk havaya ve yağmura rağmen 60 yaşındaki kayınvalidesi Gülseren Mehmet, 6 aylık oğlu ve 3 yaşındaki kızı ile 3 kilometre yürüyerek otobüslerin geçtiği bölgeye ulaştı.
Yaşadıkları sıkıntılı sürecin ardından Türkiye'ye dönen Shabazova, eşi ve diğer yakınlarını geride bırakmanın hüznünü yaşıyor.
Shabazova, AA muhabirine, akrabalarını görmek için gittikleri
Ukrayna'da 1,5 ay kaldıktan sonra savaşın başladığını söyledi.
Oturma izni işlemleri için Harkiv'e gittikleri gün savaşın başladığını anlatan Shabazova, şöyle devam etti:
"Çatışma vardı, uçaklar uçuyordu. Savaştan dolayı yollar kapalıydı ve eve geç dönebildik. Benzin istasyonları tıkanmış, herkes kaçıyordu. Eve gelince ilk önce bavulları hazırladım, evrakları toparladım. 3 gün sonra üzerimizde jetler uçmaya başladı. Pencereleri kapattık. Akşam 18.00'den sonra ışıkları açmıyorduk. Çocuklar, ben ve eşim çok korktuk. Oradan çıkma kararı aldık ve sınıra geldik. Sınırda eşimi bırakmadılar. 4 bavul, 2 çocuk ve kayınvalidem ile 3 kilometre yürüdük. Otobüse binmek için bir saat bekledik. Allah'a şükür kurtulduk."
"Vatana gidene kadar hiç pes etmeyeceğim
dedim"
Bir an önce savaşın bitmesi için dua eden Shabazova, şöyle
konuştu:
"Lütfen savaşı bitirsinler. Suçsuz insanlar ölüyor. Çocuklara yazık. Eşler ayrıldı. Kimsenin eşini bırakmıyorlar. Eşimi yanımdan ayırdılar, çocuğu ve bavulları elime verip 'git' dediler. Çocuklarla bir hafta yolda ne çektiğimi anlatamam. Bavulları ve çocukları mı taşıyayım yoksa kayınvalideme mi yardım edeyim. İstanbul'a varıncaya kadar kızım 4 gün yolda bir şey yemedi. İnşallah anlaşırlar, savaş tez günde biter. Savaş bittikten sonra asla dönmeyi düşünmüyorum. Burada kalacağım. Vatanımdan asla vazgeçmem. Sağ olsunlar her şeyimizle ilgilendiler. Çok çektim, inşallah başka anneler çekmez. Benim için kabustu. Ne yapacağımı bilmiyordum. 3 kilometreyi yaya gittik. Yağmurda ıslandık, çocuklar çok üşüdü. Yine de vatana gidene kadar hiç pes etmeyeceğim dedim. Allah'a şükürler olsun geldim."
İnsanların boş yere ölmesini istemediğini, en kısa zamanda barışın sağlanması için dua ettiğini dile getiren Shabazova, "Sivil insanlara ve askeri bölgelere saldırıyorlar. Her şeyi gördük, yaşadık. Harkiv'de bir şey kalmadı. Sadece birkaç köyü kaldı. Bütün yerleri bombaladılar. Artık orası yaşanacak bir yer değil. Oradan İstanbul'a, daha sonra Bursa'ya gönderildik. Yolda çok yorulmuştuk. 1,5 gün dinlendikten sonra Ahlat'a geldik. Eşim de sınırda, camide yatıp kalkıyor. İnşallah tez günde biter. Ülkelerin barışmalarını ve anlaşmalarını bekliyoruz. Sınırlar açılsın, aileler bozulmasın." ifadelerini kullandı.
"Bin bir güçlükle gelebildik"
Gülseren Mehmet ise akrabaları, iki oğlu ve eşini ziyaret için
gittiği Ukrayna'da kısa bir süre sonra savaşın başladığını
aktararak şunları ifade etti:
"Sığınağa minder ve döşek serip orada kalmayı planladık ancak gidemedik. Evde pencereleri örtüyor, ışıkları açmıyorduk. Gelinim ve iki torunumla geldik. İki oğlum ve eşim orada kaldı. Bizimle sınıra gelen büyük oğlumu bırakmadılar. Gelinimle çok eziyet çektik, çok yardım etti. Bin bir güçlükle geldik. Türkiye'de bizi çok güzel karşıladılar. İhtiyaçlarımızı karşıladılar. Kendimden çok oğullarım, eşim ve aileme bir şey olacak diye korkuyorum. Aklım onlarda kaldı. Eşim ve bir oğlum köyde, büyük oğlum da bir haftadır sınırda bekliyor. Kim ister ki savaş olsun. Bütün anaların babaların gözleri yaşlı. Çok fazla çocuk ve büyük vefat etti."