19 Aralık 2011 Basın Özeti
Abone olÇek lider Vaclav Havel'in geride bıraktığı miras. Mısırlı eylemcilere dayak devrime hıyanetin işareti mi? İsrail ordusu İran birliği kurdu. Bütçe kesintisi için İngiliz generalleri tasfiye etme planları.
Kuzey Kore lideri Kim Jong-il'in ölüm haberi, İngiliz gazetelerinin erken baskılarına yetişmedi.
Ancak bir diğer ölüm haberi; Çekoslovakya'nın son, Çek Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Vaclav Havel'in ölümü tüm gazetelerde geniş şekilde işleniyor.
Independent, Havel için "Demir perdeyi indirmekte herkesten fazla emeği var." diyor:
Gazete Havel’in insan haklarına verdiği yılmaz destekle, Avrupa’da ahlaki otoritesi en güçlü liderlerden biri olduğunu belirtip; “siyasetin ahlaki yönlerinden; Nelson Mandela, Desmond Tutu, Dalai Lama ya da Aung San Suu Kyi gibi kararlılıkla söz edebilen pek az Avrupalıdan biri olduğunu kaydediyor.
Times'ta Roger Boyes, 'Havel yurtdışında içeridekinden daha fazla seviliyordu' diyenlere "Havel pek çokları için bir serzeniş gibiydi. İnançları için hapse girmiş, ama pes etmemişti. Oysa toplumun geneli komünist yöneticilerle anlaşma yoluna gitmişti. 1989-90 döneminde iktidara itildiğinde, parmağını sallayıp kendilerine sürekli daha asil şekilde davranmaları gerektiğini söylemesinden rahatsız oldular."
"O hiç bir zaman popülerlik peşinde olmadı. Aksine, kendisine bir muhalif olarak yol gösteren ilkeleri alıp bir yönetişim diline dönüştürmeye çalıştı. Çekler güvenlik, refah ve hallerine bırakılmak istiyordu, başkanları ise sistemin sağlam ilkelerle yapılandırılmasını. 'Yüksek yerlerde aydınlar olması hükümetin iyi olacağını garanti etmez' demişti bana: 'akıl kadar dürüstlük de gerekir' ."
Gazete başyazısında da şu satırlara yer veriyor: "Otokrasiye karşı özgürlük mücadelesi bu yıl bir başka kıtada ortaya çıktı. Bu hareketler kendi topraklarından filizleniyor, ancak özgürlük talepleri açısından evrensel. Kazara siyasetçi olmuş bu oyun yazarının aramızdan ayrılışı ile bu mücadeleyi verenler bu davanın yüce bir temsilcisinden oldu."
Guardian'da yazan Timothy Garton Ash ise "O bizlere Avrupa projesinin tarihi ve ahlaki önemini hatırlatan kişidir" hükmünü veriyor.
Ash, "günümüzde Avrupa projesinin geldiği noktada insanın 'Havel, Avrupa sana muhtaç’ diye inleyesi geliyor." diye yazmış.
AB maliye bakanları toplanıyor
İngiliz basınında Avrupa Birliği’nin özellikle de para birliğinin dağılıp dağılmayacağı tartışmaları geniş yer tutmaya devam ediyor.
Times, Avrupalı maliye bakanlarının bugün yeniden toplanacağına dikkat çekerken, Daily Telegraph oluşturulmasına çalışılan 200 milyar euro’luk yeni IMF fon havuzu için İngiltere'den de yaklaşık 30 milyar euro isteneceğini; iktidar partisi içinde bazı kesimlerin bu fikre şiddetle karşı olduğunu vurguluyor.
Zira bu tutar, İngiltere'nin Almanya’dan sonra en büyük ve Fransa’ya eşit bir katkı yapması demek.
“Başbakan Cameron'un Bürksel'deki vetosundan on gün sonra, euro krizinde çözüm için hiç bir ilerleme olmamış görünüyor" diyor gazete.
Financial Times'ta yazan Wolfgang Münchau'ya göre, son zirvede ortaya çıkan İngiliz-Fransız çekişmesinde son gülen İngilizler olacak.
"İngiltere köşeye sıkışmış değil; egemen bir ülke. Fransa ise ekonomik açıdan egemenlik altı bir bölgede. Bu yüzden Euro bölgesi için ortak euro tahvili ve son çare olacak bir borçlanma mekanizması gerekli.
Şu koşullarda tercih olanağınız varsa İngiliz olmaktansa Fransız, Alman ya da İtalyan olmak istemesiniz. Fransa ve euro bölgesinin geri kalanı için kredi notunun düşürülmesi mantıklı ve haklı olur.
Times'ta yazan Oxford Üniversitesi öğretim görevlisi David Marquand ise, İngiltere'nin Avrupa ile ilişkilerinde ortaya çıkan görüntünün aslında yaşadığı kimlik krizinin uzantısı olduğu görüşünde.
Asıl meselenin İngiliz kimliğinin tanımlanmasındaki sıkıntılarda yattığını savunan Marquand, İskoçya ve Galler halklarının ise böyle bir sıkıntısı olmaıdğını kaydediyor.
Ona göre İngilizlerin kimlik krizi çözülmezse, Avrupa siyaseten daha fazla birleşirken, Birleşik Krallık parçalanır, İngiltere Avrupa'nın dışında kalırken İskoçya ve Galler AB üyesi olabilir.
Mısırlı göstericilere meydan dayağı
Tüm gazetelerde işlenen bir diğer konu, Mısır'da muhalif protestoculara uygulanan sert şiddet.
Independent "acımasız dayak Mısır devriminin nasıl hıyanete uğradığını gösterdi" yorumunu yapmış.
Kahire'deki son eylemlerde bir kadın göstericinin, üzerindeki siyah mantosu ve kıyafetleri parçalanmış halde, neredeyse yarı çıplak kollarından yerde sürüklenirken güvenlik kuvvetlerince tekmelenip dövülüşünün görüntüleri tüm dünyada büyük tepki yarattı.
Mısırlı blog yazarı Ahdaf Soueif de Guardian'da bu tabloyu işliyor.
Soueif, son dönemde kadınların pek çok eylemin ön saflarında yer aldığını hatırlatarak, yaşananların Mübarek yıllarında kadın göstericilerin sindirilip yıldırılması için başvurulan taciz ve şiddet teknikleri ile benzerliklerine dikkat çekiyor.
"Şimdi devrimimiz eski rejim ve ordu ile son bir hesaplaşma içinde, genç kadın işte bunun bir parçası" diyor.
Soueif, eylemcilerin günlerdir dövüldüğünü, sivil araçlara alınıp kaçırıldığını, elektrikle işkence gördüğünü, genç bir milletvekili ile eylemcilere yemek dağıtan yaşlı başlı bir kadının da hedef alınmaktan kurtulamadığını anlatıyor:
"Verilen mesaj, uğrunda ayaklandığınız her şey şimdi daha beter. Devrime ya da parlamentoya güvenmeyin. Rejim biziz ve geri döndük...”
“Göz ardı ettikleri nokta ise artık herkesin büyüdüğü. Utanç silahı artık işe yaramıyor. Genç kadınları bekâret testine tabi tuttuklarında biri çıkıp onları dava etti. Kot pantolonlu kadının görüntüsü de şimdiden bir simge oldu ve ordunun itibarını yerle bir etti."
Guardian habere eşlik eden bir pencerede, saldırıya uğrayan kadının gördüğü muamele nedeniyle utanç içinde olduğunu ve kimliğini açıklamak istemediğini belirtiyor.
Olaylara tanık olan Mısırlı gazeteci Hasan Mahmud, "bir kaç cesur protestocu taşlar atarak onu polislerin elinden kurtardı" diyor; eylemci ile konuştuğunu söylüyor. "Medya ile konuşup konuşmamam önemli değil, bana yaptıkları onların (ordunun) ne olduğunu göstermeye ve onlara hâlâ inananlara durumu anlatmaya yeter" sözlerini aktarıyor.
İsrail'den 'İran birliği'
Times, 550 Filistinlinin daha serbest bırakılmasıyla İsrail ve Filistinliler arasındaki takasın tamamlandığını duyururken bölgede hem protestoların, hem de tutuklama ve ölümlerin sürdüğünü belirtiyor.
Aynı sayfadaki bir diğer haberde ise, İsrail ordusunun yeni bir birlik oluşturması İran ile yüzleşmenin yaklaştığı şeklinde yorumlanıyor.
"İsrail ordusu basında İran birliği olarak anılan, Derinlik Kuvvetleri adlı yeni bir birlik oluşturulduğunu doğruladı. Birliğin üyeleri Savunma Bakanı Ehud Barak tarafından tek tek seçildi.
“Amacı ise İran ile ilgili komuta kolundaki özel timleri seferber etmek, İsrail dışında operasyonlar yapmak, Mossad, seçkin timler ve hava kuvvetleri arasında eşgüdüm sağlamak.”
Times'a göre "Bu birimin oluşturulması, İsrail'in İran ile bir çatışmanın uzun süreli, karmaşık ve İsrail sınırlarının ötesinde çarpışmayı gerektirebileceği endişelerini yansıtıyor."
İsrail-Filistin takası ve şiddet
Guardian ise, Hamas'ın Filistin yönetimi içinde bütünlük sağlama girişimleri doğrultusunda, İsrail’e saldırı düzenlemekten kaçınmayı kabul ettiğini duyuruyor.
Gazete Hamas liderlerinden İsmail Haniya'nın bir sözcüsünün "Şiddet artık bizim için başlıca seçenek değil. Ama İsrail bizi zorlarsa kendimizi güç kullanarak savunuruz " sözlerini aktrarıyor.
Tahir el Nunu adlı sözcüye göre, Gazze Şeridi’nde faaliyet gösteren tüm örgütler, İsrail'e roket ve havan topu saldırılarını durdurmayı kabul etti.
Gazete, Filistinli siyasi grupların ortak bir yönetim oluşturma çabalarını görüşmek için ise yarın yeniden Kahire’de buluşacağını kaydediyor.
Londra'daki 'işgal' eylemi sona yaklaştı
Independent mali krize karşı gösteriler yapan Londra'yı işgal eylemcilerinin St Paul kilisesi önündeki kamplarını boşaltmayı kararlaştırdığını duyuruyor.
150 kadar göstericiyi zorunlu olarak tahliye etmek için mahkemeye başvuru yapıldığını hatırlatan gazete, eylemcilerin bunun yerine kamuoyunun desteğini almak için kilise önünde sembolik bir çadır bırakma karşılığında buradan ayrılma fikri üzerinde durduğunu kaydediyor.
İngiliz ordusunda kesinti
Guardian gazetesinin manşetinden duyurduğu habere göre, İngiliz ordusu önümüzdeki 3 yılda en üst kademelerinden aralarında general ve amiraller de olan 700 üst düzey yetkilinin işine son verecek.
Halen savunma bakanlığında bu tanıma giren 3620 kadro var.
2020'den önce 335 üst düzey komutanın görevlerine daha son verilecek.
Gazeteye göre bütçeyi denkleştirebilmek için gereken kesintileri ortaya koyan strateji belgesinde, bakanlığın üst düzey kademelerinin çok şiştiği belirtiliyor ve bir an önce harekete geçilmesi isteniyor.
Habere göre orduda bir ve üzeri yıldızı olan kadrolar 1990'dan bu yana üçte bir arttı.