18 Ocak 2012 Basın Özeti
Abone olGuardian yazarı neden Türkiye'yi Honduras'a benzetti?, Suriyeli milletvekili: Esad rejiminin en fazla üç ayı var, Tahran'da iktidar mücadelesi ve Dünya Bankası'ndan uyarı: Krize hazırlık yapın.
Guardian yazarlarından Jonathan Steele,
Suriye'deki gelişmelerle ilgili bir propaganda savaşı yaşandığını
ve Batı medyasının bu savaşın ön saflarında yer aldığını savunan
bir makale kaleme almış.
Steele, "Saygın bir kamuoyu araştırması, çoğu Suriyeli'nin Beşar
Esad'ın Cumhurbaşkanı olarak kalmasını desteklediğini gösteriyor.
Sizce bu büyük bir haber olmaz mı? Özellikle de, Suriye'deki krizle
ilgili egemen anlatımdan farklı bir şey söyleniyorsa ve medya için
beklenmeyen bir olgu, açıkça görülenden daha çok haber değeri
taşıyorsa." diye soruyor.
Steele, "Ama ne yazık ki, her durumda böyle olmuyor. Süregiden bir
krizin anlatımı adil olmaktan çıkıp, bir propaganda silahına
dönüşürse, rahatsız eden gerçekler gizleniyor." diyor.
'Görmezden gelinen' Suriye araştırması
Guardian yazarı, Yougov adlı kuruluşun yaptığı araştırmaya göre,
Suriyeliler'in yüzde 55'inin Esad'ın görevde kalmasını istediğini
söylüyor. Ancak, Steele bu araştırmanın Esad'ın gitmesini isteyen
bütün Batı ülkelerinin medyalarında yer bulmadığını belirtiyor.
Steele, taraflı yayınların Arap Birliği'nin gözlem misyonuna da
zarar verdiğini belirtiyor ve "Misyonun 165 üyesinden birinin
eleştirileri manşetlere taşındı. Misyona karşı çıkanlar büyük
olasılıkla, gözlemcilerin şiddetin artık sadece rejim güçlerinden
kaynaklanmadığını, barışçıl gösterilerin ordu ve polis tarafından
acımasızca bastırıldığı imajının aslında yanlış olduğunu rapor
etmesinden kaygılandılar." diyor.
Honduras-Türkiye benzetmesi
Jonathan Steele, Suriye'ye yabancı askeri müdahaleninse çoktan
başladığı görüşünde. Steele, müdahalenin Libya örneğindeki gibi
değil, soğuk savaş dönemindeki gibi yapıldığını anlatıyor ve şöyle
devam ediyor;
"Ronald Reagan'ın, Kontralara verdiği desteği hatırlayın.
Reagan, Honduras'taki üslerinden, Nikaragua'daki Sandistalar'a
saldırılar düzenleyip devirmeleri için Kontraları eğitip,
silahlandırmıştı. Şimdi Honduras'ın yerine Türkiye'yi, sözde Özgür
Suriye Ordusu'nun kurulduğu güvenli bölgeyi koyun. Batı medyasının
bu konudaki sessizliği de dramatik. Hiçbir haberci, Eski CIA Ajanı
Philip Giraldi'nin geçtiğimiz günlerde yazdığı önemli makaleyi
takip etmedi. Giraldi, NATO üyesi Türkiye'nin Washington'ın aracısı
haline geldiğini ve işaretsiz NATO uçaklarının İskenderun'a Libyalı
gönüllüleri ve Kaddafi'nin cephaneliğinden alınan silahları
taşıdığını yazdı. Giraldi ayrıca Fransız ve İngiliz özel güçlerinin
bölgede olduğunu, CIA ve Amerikalı özel güçlerin de muhabere ve
istihbarat malzemesi verdiğini söyledi."
'Esad rejiminin üç ay ömrü var'
Daily Telegraph da dünya haberleri
sayfalarında, Esad rejimini terk edip, Mısır'ın başkenti Kahire'ye
giden Suriyeli bir milletvekilinin sözlerine yer veriyor.
Ülkedeki şiddet olaylarının odak noktalarından Humus kentinin
milletvekili İmad Galyun, Beşar Esad'ın üç ay içinde görevi
bırakmaya zorlanacağını söylüyor.
Galyun, "Rejim ekonomik anlamda iki aydan daha fazla tutunamaz.
Siyasi anlamda da iki aydan fazla görevde kalamaz. Benim tahminim
rejim en fazla üç ayda çöker" diyor.
Ancak gazete, diplomatların ve hatta muhalif eylemcilerin
Suriye'deki güç dengesinin, Esad lehine olduğuna inandığını
aktarıyor.
Fakat Daily Telegraph, "Ama rejimin imkânlarının eridiği de açıkça
ortada. Dış yatırımcının kaçmasına, ambargolar da eklenince
elektrik sıkıntısı yaşanmaya başlandı ve dükkânlarda fiyatlar
arttı" diye de ekliyor.
Tahran'da 'iktidar mücadelesi'
Daily Telegraph'ın yine dış haberler sayfasında
dikkat çeken bir haber de, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'a
atfedilen açıklamalarla ilgili.
Batılı diplomatlara dayandırılan habere göre, Ahmedinejad sertlik
yanlısı dini lider kadrosunu, Mart'ta yapılacak parlamento seçimi
öncesi konumunu zayıflatmak için, kasten Batı'yla bir çatışmayı
kışkırtmakla suçladı.
Hatta Ahmedinejad, geçtiğimiz günlerdeki bir toplantıda, Dini Lider
Ayetullah Ali Hamaney'in danışmanlarını "Bir grup çılgın" diye
tanımladı.
Haberde görüşlerine yer verilen Batılı bir diplomat da, "İran'da
Batı'ya herhangi bir ödün verilmesine karşı çıkan dini liderle,
daha pragmatik davranmak isteyen ve İran'ın zaten kırılgan durumda
olan ekonomisine zarar vereceğini bildiği için Batı'yla açık bir
çatışmadan kaçınan cumhurbaşkanı arasında büyük bir iktidar
mücadelesi yaşanıyor." diyor.
'Binlerce ölüm önlenebilirdi'
Guardian'ın manşetine taşıdığı haber, yardım
kuruluşları Save the Children ve Oxfam'ın yayımladığı bir rapora
dayandırılıyor.
Raporda özetle, "Uluslararası toplum, yardım kuruluşları ve bağışçı
hükümetler, yaklaşan krizi gösteren açık işaretleri doğru okuyup,
daha çabuk harekete geçseydi, Doğu Afrika'da yaşanan kuraklıkta
onbinlerce kişinin ölümü önlenebilirdi." deniyor.
Çalışmada, yaklaşan krizin işaretlerinin Ağustos 2010'da görülmeye
başlanmasına karşın, tam bir yardım operasyonunun Temmuz 2011'e dek
organize edilmediği vurgulanıyor.
Haberde ayrıca, geçen yıl Somali, Kenya ve Etiyopya'yı etkileyen
krizde, çoğu beş yaşın altındaki çocuklar olmak üzere, 50 ila 100
bin kişinin öldüğü hatırlatılıyor.
Dünya Bankası'ndan uyarı
Financial Times, Dünya Bankası'nın kalkınmakta olan ülkelere
yaptığı bir uyarıya yer veriyor.
Dünya Bankası, Avrupa'daki kamu borcu krizi büyüdüğü takdirde, 2008
ve 2009'dakine benzer bir küresel ekonomik krizin yaşanabileceğini
ve kalkınmakta olan ülkelerin bu duruma karşı plan yapmak için
adımlar atması gerektiğini söylüyor.
Bankanın Makroekonomi Departmanı Başkanı Andrew Burns, "Kalkınmakta
olan ülkeler en iyi senaryonun yaşanacağını ummalı ve en kötü
senaryolara göre hazırlanmalı. Kriz büyürse, etkilenmeyecek kimse
olmayacak. Kalkınmakta olan ve kalkınmış ülkelerin ekonomik büyüme
oranları 2008 ve 2009'daki kadar, hatta daha fazla düşebilir"
diyor.