18 Mart 2011 Basın Özeti
Abone olİngiltere basınında Libya'daki kriz: Uçuş yasağı etkili olabilir mi?, 'Guardian muhabirini Türkiye kurtardı' ve ABD'nin sahte kimlikli siber propaganda timleri...
Japonya'daki Fukuşima nükleer santralinden radyasyon yayılmasını
önlemeye yönelik çalışmalarla ilgili manşetler bugün yerini
Libya'daki krize ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki uçuş
yasağı oylamasına bırakmış durumda.
Financial Times, ABD'nin sonunda uçuş yasağına destek verdiğini
belirtirken, olası bir askeri müdahalede Birleşik Arap Emirlikleri
ve Katar'ın da destek vereceğini yazıyor. Gazete bu kararın
alınmasında, isyancıların elindeki Bingazi'nin Kaddafi
birliklerinin denetimine geçebileceği endişesinin rol oynadığını
aktarıyor.
Financial Times'a göre, Tunus ve Mısır'daki halk ayaklanmasında
kötü bir yönetim sergilemek ve yavaş kalmakla suçlanan Fransa
Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, dışlanmayı göze alarak,
İngiltere'nin de desteğiyle diğer ülkeleri ikna etmeyi başardı.
Uçuş yasağı tek başına çözüm mü?
Independent yazarı Patrick Cockburn, dış müdahalenin başarıya
ulaşabilmesi için Libya'da açık hedefler belirlemek gerektiğini
belirtiyor ve "Amaç doğudaki isyancıları mı korumak, yoksa
Kaddafi'den mi kurtulmak?" diye soruyor. Yazar şöyle diyor:
"1991'de Irak'ta ilan edilen uçuş yasağı tek başına Kürtleri ya da
Şiileri korumaya yetmezdi. Çünkü Saddam Hüseyin'in, milislerin
başedemeyeceği zırhlı ve mekanize tümenleri vardı. Saddam Hüseyin
Kürt partilerinden birinin işbirliği sayesinde 1996'da Kürtlerin
başkenti Erbil'i ele geçirdi ve Amerika müdahale etmedi. Dışarıdan
hava gücü, saldırı uçakları yerel milislerle işbirliği yapan
karadaki yabancı askerler tarafından yönlendirilirse etkili olur.
2001'de Taliban 2003'te de Kuzey'deki Irak güçleri böyle yenilgiye
uğratıldı. Sorun Amerika ve Avrupa'nın kime yardım edeceğinde. Bu
ayaklanmadaki en ilginç şeylerden biri de orduya başkaldıran
birliklerin son birkaç güne kadar cephede gözükmemesiydi. Hillary
Clinton, uçuş yasağı konusunda fikirlerini Arap Birliği'nden gelen
çağrının değiştirdiğini söylüyor. Ancak bir ölçüde itibarını
yitirmiş bir örgüt olan Arap Birliği'nin üyelerinin çoğunu
Kaddafi'den hoşlanmayan ve kendi yöntemleri daha az baskıcı olmayan
otakrasiler oluşturuyor."
'Guardian muhabirini Türkiye kurtardı'
Guardian gazetesi, Libya'da gözaltına alınan muhabiri Geyt
Abdülahad'ın Türkiye'nin çabalarıyla serbest kaldığını
aktarıyor.
Brezilyalı bir gazeteciyle birlikte 2 Mart'ta Sabrata kentinde
gözaltına alınan Abdülahad, Çarşamba günü serbest bırakılmıştı.
Abdülahad'a eşlik etmek için Trablus'a giden Guardian Genel Yayın
Yönetmeni Alan Rusbridger, İngiliz elçiliğinin kapanmasından sonra
bu ülkede İngiltere'nin çıkarlarını temsil eden Türk hükümetinin
Abdülahad'ın serbest kalması için büyük çaba harcadığını
söyledi.
Gazete, muhabirin salıverilmesi için perde gerisinde Türk dışişleri
bakanlığının yanı sıra başbakanlık ve cumhurbaşkanlığının da rol
oynadığının tahmin edildiğini belirtti. Türk hükümetine teşekkür
eden Rusbridger, Abdülahad'ın hücrede kalmasına karşın fiziken
zarar görmediğini belirtti.
Somali, Sudan, Irak ve Afganistan'dan geçtiği haberlerle tanınan
Irak asıllı Abdülahad 2004 yılından beri Guardian'da çalışıyor.
Abdülahad Libya'ya Tunus'tan girmişti.
Bulgaristan'da 'Japonya'dan radyasyon geliyor' paniği
Daily Telegraph, Japonya'daki nükleer santralde
radyasyon sızıntısını önlemek için zamana karşı yarış verildiğini
belirtiyor. Gazete, sızıntı olasılığının Japonya'dan binlerce
kilometre uzaklıktaki insanları bile paniğe sevk ettiğini
aktarıyor.
Gazeteye göre, Rusya'da halk radyasyon zehirlenmesine karşı kırmızı
şarap ve deniz yosunu alabilmek için marketlere hücüm etti. Çin'de
ise halkın marketlerde tuz alabilmek için birbirini ezdiğini
aktaran gazete, Bulgaristan'daki eczanelerde bile tiroid kanserine
karşı kullanılan iyot tabletleri sıkıntısının başgösterdiğini
belirtiyor. Daily Telegraph'a göre, uzmanlar radyasyon bulutlarının
iki gün içinde Amerika, 2 hafta içinde de İngiltere'ye ulaşmasını
bekliyor. Ancak bunun insan sağlığı ya da gıda ürünlerini
etkileyeceğine ihtimal verilmiyor.
'Almanya göçmenleri göç ettiriyor'
Almanya'daki Türk-Alman Kuşağı derneğinin kurucusu Aylin Selçuk, Guardian'daki makalesinde, Türkleri ve Yahudileri aşağılayan sözleri nedeniyle Alman Merkez Bankası yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmek zorunda kalan Thilo Sarrazin'in çokkültürlülük tartışmasına yeni bir boyut kazandırdığını belirtiyor.
"Çokkültürlülük tartışması gerçek sorun olan sosyal mobiliteyi
gözardı ediyor" diyen Selçuk şöyle devam ediyor:
"Sarrazin tartışmasında ortaya çıkan Alman bakışı, halkı değerli ve
değersiz olmak üzere ikiye ayırıyor. Yani doğru dürüst eğitimi
olanları ve olmayanları. Değersiz kişilerin nasıl toplumun değerli
üyelerine dönüştürülebileceği meselesi tartışmada bir kenera
bırakılıyor. Almanya'da sözde düşük sosyal sınıftan gelen
öğrencilerin oranının yüzde beşten fazla olmadığını hatırlatmakta
yarar var. Sarrazin ayrıca şunu başardı. Almanya, göçmen çeken bir
ülkeden etnik azınlıkların göç etmek istedikleri bir ülkeye
dönüştü. Dışlanmışlık ve önyargılarla mücadele günlük hayatımızın
bir parçası haline geldi.
"Eğitim ve kariyer sahibi olmamıza karşın ikinci sınıf vatandaş gibi hissettiriliyoruz. Irkçı yorumlar sosyal açıdan kabul görür hale geliyor, ifade özgürlüğünde çifte standart uygulanıyor. Başarılı bir kariyeri ya da gelecek vaadeden bir özgeçmişi olan 'tercih edilen yabancılar' bile Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmeye başladılar. Bunda medyanın da sorumluluğu var. Medya yayıncının pazarlama stratejisine uygun hareket ederek nefret kışkırtıcılığının mali kazanç getirebildiğini gösterdi. Tebrikler Thilo Sarrazin."
ABD'nin sahte kimlikli siber propaganda timi
Guardian Amerikan ordusunun radikal İslamcılarla mücadele
amacıyla, internet üzerinde sahte kimlikler oluşturacak bir ekiple,
sosyal paylaşım sitelerinde sohbetlere sızıp propanganda yapacağını
aktarıyor.
Guardian'a göre, Amerikan ordusunun Orta Doğu ve Orta Asya'daki
operasyonlarından sorumlu olan Merkez Kuvvetler Komutanlığı bu
amaçla merkezi Kaliforniya'da bulunan bir şirketle sözleşme
imzaladı.
Şirketin dünyanın farklı ülkelerinde görevlendireceği elemanlarının
en fazla 10 sahte kimliği olacak.
Guardian, "Bu proje, Çin'in ülkede interneti denetim altında tutma
ve sınırlama çabalarını andırıyor. Proje, Amerikan ordusunun
internet sohbetlerinde sahte fikir birlikleri yaratması, hoşuna
gitmeyen fikirleri bastırması ve çıkarlarına ters düşen yorumlara
ya da haberler hayat hakkı tanımaması şikayetlerini beraberinde
getirebilir." diyor.
Haberde, sahte kimlikli siber ordunun, blog, tweet, sohbet
programlarına sızma operasyonlarının İngilizce dışındaki dillerde
yapılacağı belirtiliyor. Askeri yetkililer, yasaların Amerikan
halkına karşı bu tür bir teknoloji kullanmasına izin vermediği için
karşı propagandanın aralarında Arapça, Farsça ve Urduca'nın da
bulunduğu yabancı dillerde yapılacağını belirtiyor.
New York City Üniversitesi'nden Prof. Jeff Jarvis ise, bu projenin
internetin sağladığı şeffaflık ve hesap verebilirlik ortamında
mutlaka deşifre olacağını belirterek, "Böyle aptalca birşey için
milyonlarca dolar harcamaya gerek yok. Bunu bebekler bile para
almadan yapabilir" diyor.