170 üniversite 30 bin akademisyen arıyor
Abone olSayıları her geçen gün artan üniversiteler, önemli bir eksikliği de beraberinde getirdi. YÖK verilerine göre 170 üniversitenin, acil 30 bin akademisyene ihtiyacı var.Yeni üniversiteler, fakülte açmak için hoca bulamazken öğretim üyesi yetiştirme sistemi,
Sayıları her geçen gün artan üniversiteler, önemli bir eksikliği de beraberinde getirdi. Yeni üniversiteler, fakülte açmak için hoca bulamazken öğretim üyesi yetiştirme sistemi, ihtiyacı karşılayacak seviyede değil. En çok eksik ise tıp, hukuk ve sosyal bilimlerde.
Yükseköğrenime sınavsız geçiş için okul sayısını artırmayı hedefleyen Türkiye'de son 6 yılda 85 üniversite kuruldu. Yükseköğretim Kurulu verilerine göre 68'i vakıf, 102'si devlet üniversitesi olmak üzere 170 kurumun, acil olarak 30 bin akademisyene ihtiyacı var. OECD ortalamasını yakalamak içinse 110 bin eleman gerekli. Akademisyen eksikliği had safhada iken öğretim üyesi yetiştirme sistemindeki aksaklıklar, sıkıntının katlanmasına sebep oluyor. Doktora programlarındaki ideolojik ve keyfî uygulamalar, akademisyen yetişmesinin önündeki en önemli engel olarak dikkat çekiyor. 4 yıl olan doktora programlarının süresi, danışman hocaların da etkisiyle 7-8 yıla çıkıyor. Bazı hocaların, öğrenciyle şahsi anlaşmazlığa düşmesi yüzünden doktora eğitim süresi 10 yıla kadar uzayabiliyor.
İstanbul'da yaşanan bir olay, sıkıntının boyutlarını gözler önüne seriyor. Devlete bağlı vakıf tarafından kurulan bir üniversite, dekan olarak görevlendireceği profesör bulamadığı için iktisadi ve idari bilimler fakültesi açma başvurusunda bulunamadı.
Akademik alanda en çok şikâyet edilen dönem doktora yeterlilik süreci. Öğrenciler, bu dönemde hocaların kendilerini bırakmak için adeta bahane aradığını düşünüyor. Anadolu Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışan kadın doktora öğrencilerinden İ.G. de bunlardan biri. Evli olan İ.G., geçtiğimiz yıl hamile kalınca olanlar olmuş. Hocası A.G., "Sen nasıl hamile kalırsın? Bana sordun mu?" şeklinde azarlanınca neye uğradığını şaşırmış. Üstelik ceza olarak 1 yıl boyunca aldığı bütün derslerden bırakılmış. Halen doktorasının 5. yılında olan İ.G., bir an önce eğitimini bitirmek istediğini söylüyor.
Doktoraya devam eden bir başka erkek öğrenci de yüksek lisans eğitimi sırasında aynı keyfî tepkiyle karşılaşan T.L. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'ndeki tez hocasına nişan davetiyesini götürmek için gittiğinde neye uğradığını şaşırmış. Zira hocası M.D.'den, "Sen galiba bu eğitimi ciddiye almıyorsun. Nişanlanmak için bize danıştın mı?" şeklinde fırça yemiş. Akademisyenlik için en önemli aşama olan doktora programlarına başvuran aday sayısı her geçen yıl artıyor. Ancak eğitim sürecindeki keyfi uygulamalar, mezun sayısını düşürüyor. 2011'de 42 bin 938 doktora öğrencisinden 4 bin 638'i mezun olurken 2012'de rakam, 61 bin 488 öğrenciden 4 bin 617'ye düşmüş. Doktoranın zorluğu nedeniyle birçok arkadaşının eğitimi yarıda bırakmak zorunda kaldığını belirten yükseköğretim araştırmacısı Yar. Doç. Dr. Bekir Gür, "Bu sürecin gözden geçirilmesi şart." diyor.
En çok eksik tıp, hukuk ve sosyal bilimlerde
Akademisyen eksikliğinin sebeplerinden biri de son yıllarda sayıları hızla artan vakıf üniversitelerinin, devletten personel transfer etmesi. Üniversiteler, özellikle laboratuvar, teknik ve bilimsel altyapı yatırımı gerektirmeyen sosyal bölümler açıyor ve bu alandaki akademisyenleri topluyor. Bu nedenle en çok akademisyen eksikliği, sosyal ve toplum bilimleri gibi alanlarda yaşanıyor. Bu sebeple devlet üniversitelerinde özellikle doktoranın az olduğu hukuk gibi alanlarda ciddi açık oluşmuş durumda. Hukuk fakültelerinin yanında tıpta da aynı durum söz konusu.
Yurtdışına gönderilen ve yurda dönen öğrencilerin uzun yıllar zorunlu hizmete tabi tutulması da sıkıntı oluşturan konulardan. Zira yükseköğretimdeki hareketlilik az. YÖK tarafından akademisyen eksikliğini gidermesi için başlatılan Öğretim Üyesi Yetiştirme Programları'nda (ÖYP) da aynı sorun var. Bu programlar nedeniyle akademisyenlerin kariyerini başladığı şehirde bitirmek zorunda kaldığını belirten yükseköğretim uzmanı Prof. Dr. Talip Küçükcan, yurtiçinde farklı üniversitelere misafir öğretim elemanı olarak gitmek isteyen akademisyenler için başlatılan Mevlânâ ve Farabi programlarının da yetersiz olduğuna dikkat çekiyor.
Yetiştirme programı yeniden ele alınmalı
Akademisyen yetiştirme meselesinin şimdiye kadar yeterince ele alınamadığına dikkat çeken Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, "Halbuki ilköğretim ve lisede öğretmen eksikliğinden önce üniversitedeki akademisyen eksikliği kapatılmalı. Çünkü ilk ve ortaöğretimin öğretmen kaynağı da üniversite." tespitinde bulunuyor. Konunun, önümüzdeki günlerde gündeme gelecek yeni YÖK Yasası kapsamında tartışılarak şekilleneceğini belirten Tekalan'a göre bu yasada konu detaylı şekilde incelenip yeniden planlanmalı. Yurtdışına giden öğrencilerin Türkiye'ye getirilmesi gerektiğini kaydeden Uluslararası Antalya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Asyalı da daha önce yurtdışına çıkan her 10 öğrenciden 7'sinin orada kaldığını ve 3'ünün döndüğünü ifade etti: "Şimdi bu oranı tersine çevirme zamanı geldi. Yurtdışına çıkan her 10 doktora adayından 7'si dönmeli."
Akademisyenliğe rağbet yok
Akademisyen ihtiyacını karşılamak için kurulan Öğretim Üyesi Yetiştirme Programları'nın (ÖYP), başarılı gençler için çekiciliği yok. Ümit vaat eden gençlerin akademisyenliği seçmediğine işaret eden Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Sürmen, "Profesör bulmakta gerçekten zorlanıyoruz. Akademisyenler karaborsada. Öğretim elemanı profili zayıf üniversitelerin sayısı her geçen gün artıyor: "Mevcut sistemde 'kervan yolda düzülür' anlayışı hakim. Ama bunun için 20 yıla ihtiyaç var. Peki 20 yılda kaç nesil heba olacak? Bu üniversitelerden mezun gençler vasıfsız ve mesleksiz olarak hayata atılacak."