17 Nisan 2011 Basın Özeti
Abone olİngiliz pazar gazetelerinde bugün: AB yardımları nereye gidiyor? Misrata Libya'nın Stalingradı'na dönüşüyor ve İngiltere'de koalisyonda göçmenlik çatlağı...
Sunday Times'a göre, Avrupa Birliği gelişmekte olan ülkelere
yaptığı yardımlarla her yıl milyarlarca doları "çarçur"
edihyorettiğini" yazdı.
Gazeteye göre yıllık yaklaşık 16 milyar dolar kalkınma bütçesi olan Avrupa Komisyonu, bu paranın bir bölümünü Sierra Leone'de kimsenin uğramadığı dev bir sağlık merkezi, Mali'de üç yıl içinde sadece altı kişiyi işe yerleştirebilen iş ve işçi bulma merkezi ve bir Belçikalı grubun Afrikalılara dans öğretmesi gibi projelere aktardı.
Halkın yarısının günde bir dolardan daha az parayla geçinmek zorunda kaldığı Burkina Faso'daki dans projesi AB'ye 650 bin dolara mal oldu.
Sunday Times, Avrupa Birliği denetçilerinin komisyonu, yapılan yardımların nereye gittiğini sorgulamamakla suçladığına dikkat çekiyor.
Haberde, yılda yaklaşık 800 milyon dolarla AB'den en fazla
kalkınma yardımı alan ülkenin Türkiye olduğu belirtilerek şöyle
deniyor:
"İngiltere'nin yıllık 12,5 milyar dolarlık yardım bütçesi var. Bu yardımın yüzde 18'i Avrupa Birliği üzerinden veriliyor. İngiltere, komisyonun yardım programının izlenebilir olmadığını ve yeterince yoksulluğu azaltma hedefine odaklanmadığını söylüyor. Örneğin, canlı bir ekonomiye sahip olan, gelişmiş, orta gelirli bir ülke olmasına rağmen, Türkiye Avrupa Birliği'nden en fazla yardım alan ülke."
2009 verilerine göre, AB'den en çok yardım alanlar listesinde Türkiye'yi sırasıyla Filistin yönetimi, Afganistan, Kosova, Sırbistan, Fas, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Sudan, Mısır, Mozambik, Mali, Sierra Leone ve Liberya izliyor.
'Yardım parasıyla özel uçak'
Sunday Times'a göre, AB yardımlarının bir bölümü Avrupalıların öfkelendiren kuralların geçerli olduğu ülkelere gidiyor.
Örneğin AB'den son beş yılda 750 milyon dolar yardım alan Malavi'de kalabalığın arasında gaz çıkarmak yasak.
Basın özgürlüğünün sınırlı olduğu ülkede eşcinsellik 14 yıl hapisle cezalandırılıyor.
Bu kişiler mahkumken ağır işlerde çalıştırılıyor.
Malavi Cumhurbaşkanı Bingu Mutharika'nın makam uçağını AB yardımlarıyla aldığı öne sürülüyor.
‘Misrata, Libya’nın Stalingrad’ı oldu’
Independent on Sunday, Libya'da Kaddafi birliklerinin kuşatması altındaki Misrata'nın, İkinci Dünya Savaşı’da tarihin en kanlı savaşlarından birinin yaşandığı Stalingrad'a dönüşmeye başladığını aktarıyor. Gazete Stalingrad savaşının, dönüm noktalarından biri olduğunu anımsatarak "Misrata da Libya'daki savaşın kaderini belirleyecek" diyor. Gazete şöyle devam ediyor:
"İsyancıların kuşatma altındaki kalesinin düşmesi Kaddafi için sembolik ve psikolojik bir zafer olmakla kalmayıp ülkenin batısında yönetime muhalefetin sonu anlamına da gelecek. Kaddafi'yi Trablus'tan 200 km kadar uzaklıkta, yönetimine meydan okuyan Misrata'nın sergilediği kararlılık öfkelendiriyor."
"Öfke dolu roket ve topçu saldırılarında çoklukla ayrım gözetilmiyor; evler yıkılıyor, siviller öldürülüyor, sakat bırakılıyor. Kente son 48 saat içinde düzenlenen 200 kadar saldırıda en az 40 kişi öldü, 105 kişi yaralandı. Füzeler sıradan mahallelere, okullara ve ekmek kuyruğunda bekleyen insanların üzerine düştü."
Observer gazetesi de isyancıların "NATO, kara birlikleri göndermezse, Misrata'da katliam yaşanacak" dediklerini aktarıyor.
İngiltere’de koalisyonda göçmenlik çatlağı
Sunday Times, göçmenlik politikası nedeniyle koalisyon ortakları Muhafazakar Parti ve Liberal Demokrat Parti arasında yaşanan gerilimin tırmandığını aktarıyor. Gazeteye göre, küçük ortak Liberal Demokratlar'dan, iş dünyasından sorumlu bakan Vince Cable, partililere göçü sınırlandırma planlarına karşı çıkma çağrısında bulundu.
Başbakan David Cameron, geçen hafta, Avrupa Birliği dışı ülkelerden gelen göçmen sayısını birkaç yıla kadar önemli oranda azaltacaklarını açıklamıştı. Hükümet, yılda 200 bin'e yaklaşan göçmen sayısını 2015 yılına kadar ''on binler düzeyine'' çekmeyi hedefliyor. Vince Cable da Başbakan'ın göçü sınırlama söyleminin aşırılık yanlılarını güçlendirebileceğini söylemişti.
Sunday Times, kamuoyu yoklamalarında hızla destek kaybettiği görülen Liberal Demokratlar'ın lideri Nick Clegg'in geleceğinin Mayıs başında yapılacak, oy sisteminin değiştirilmesine yönelik referanduma bağlı olduğunu belirtiyor.
Independent on Sunday'in yaptırdığı ankete katılanların üçte birinden fazlası, geçen yılki seçimlerde Liberal Demokrat Parti'ye oy verdikleri için pişman olduğunu söyledi. Bu anket, Liberal Demokratlar'ın ısrarıyla halkoyuna sunulacak olan yeni sisteminin referandumda reddedileceğine işaret ediyor.
Sunday Times, İngiliz Adalet Bakanlığı'nın küçük suçlardan hüküm giyen yabancıların, ülkeden ayrılmayı kabul etmeleri halinde hapis cezasına çarptırılmamasını öngören bir plan üzerinde çalıştığını belirtiyor.
"Şartlı tahliye" planı, İngiltere hapishanelerindeki yabancı mahkum sayısını azaltmayı hedefliyor. Zira son 10 yıl içinde hapishanelerdeki yabancı sayısı ikiye katlandı. Yabancılar, hapishane nüfusunun yüzde 14'ünü oluşturuyor. Tercümanlık hizmetleri dahil, bir yabancı mahkumun, devlete yıllık maliyeti 60 bin dolardan fazla. Mahkumlar için çıkarılacak herhangi bir kitapçık 22 dilde basılıyor.
Gazeteye göre, "kurbansız" suçlar bu plan kapsamına alınacak. Örneğin tecavüz ve hırsızlıktan suçlu bulunanlara bu seçenek sunulmayacak.