17 Eylül Basın Özeti
Abone olİngiliz gazeteleri bu sabah sayfalarında, ‘Müslümanlar’ın Masumiyeti’ filmi protestoları ve Suriye’deki kriz üzerinden Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında yaşanan siyasi gelişmelere geniş yer arıyor.
İngiliz gazeteleri bu sabah sayfalarında, ‘Müslümanlar’ın
Masumiyeti’ filmi protestoları ve Suriye’deki kriz üzerinden
Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında yaşanan siyasi gelişmelere
geniş yer arıyor.
Independentgazetesinde Robert Fisk, Müslüman ülkelerde son yaşanan protestolar üzerinden kaleme aldığı yazısında, yaşanan gelişmelerin Batı’nın yanlış politikalarından kaynaklandığını ileri sürüyor.
Bir Suriyeli arkadaşının kendisine söylediği, Suriye’de kullanılan ‘Bir akrebi beslersen seni sokacaktır’ deyiminden yola çıkarak kurduğu yazısında Fisk, Batı’nın zamanında El Kaide gibi hareketleri destekleyerek bugünkü şiddet tablosunun ortaya çıkmasına katkıda bulunduğunu belirtiyor.
Fisk: Batı’nın beslediği akrep şimdi onu sokuyor
Deneyimli Ortadoğu muhabiri şöyle yazıyor: “ABD, Libya’nın Albay
Kaddafi’sine karşı muhalefeti destekledi, Suudi Arabistan ve
Katar’a, milislere para ve silah akıtması için yardımcı oldu ve
şimdi kasırga biçti. Amerika’nın Libyalı ‘dostları’ onlara sırt
çevirdi, Bingazi’de ABD Büyükelçisi Stevens ve meslektaşlarını
öldürdüler ve El Kaide liderliğinde, Müslüman dünyasını yutan
anti-Amerikancı protesto hareketine başladılar. ABD, El Kaide
akrebini beslemiş ve bu akrep şimdi Amerika’yı sokmuştu.”
Fisk, bu yorumuna Suriye’yle ilgili de geleceğe dair bir uyarı yaparak devam ediyor: “Ve dahası ABD şimdi, Suudi Arabistan ve Katar’ın milislere (Selefiler ve El Kaide dahil) para ve silah akıtmasına yardım edip Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ karşıtı muhalefeti destekliyor ve kaçınılmaz olarak Esad devrilirse aynı ‘akrep’ tarafından sokulacak.”
Fisk, ABD’nin başından itibaren Arap Baharı’nı desteklediği söylemine de değiniyor ve bunun ‘uydurma’ olduğunu yazıyor: “Bununla beraber gerçek hikaye başkaydı. Washington on yıllar boyunca Arap diktatörlüklerini destekledi ve silahlandırdı. Saddam favorilerimizden biriydi. Mısır’ın Mübarek’ini sevdik, Tunus’un Bin Ali’sine bayıldık, otokratik Körfez ülkeleriyle hâlâtutuklu bir aşk yaşıyoruz (…) ve en an iki on yıl boyunca Hafız El Essad’a ve hatta kısaca oğlu Beşar’a gülümsedik.”
‘Türkiye Ortadoğu’nun yeni Pakistan’ı haline mi gelecek?’
Fisk daha da geriye giderek Batı’nın Afganistan politikasını da hatırlatıyor: “Daha geriye gidersek Afganistan’da 1980’den sonra hemen hemen aynı şeyi yaptık. Sovyetler’e karşı, dini anlayışlarına dikkat etmeden Mücahidler’i destekledik ve Pakistan’ı bu adamlara silah akıtmak için kullandık.”
Fisk, bu yorumunun ardından Türkiye’nin bugün Pakistan’ın o dönemdeki rolünü üstlendiğini belirtip Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere silah temin etiğini ve Suriye Mücahidleri’nin faaliyet merkezi haline geldiğini belirtiyor ve soruyor: “Türkiye Ortadoğu’nun yeni Pakistan’ı haline mi gelecek?”
Times, gazete yönetiminin görüşlerini yansıtan imzasız yorum yazısında, Batı’ya tüm yaşananlara rağmen Arap Baharı’na sırt çevirmeme çağrısı yapıyor.
‘Müslümanlar’ın Masumiyeti’ filmini protestolar sırasında yaşananları hatırlatarak ‘Arap Baharı’nın ‘Arap Sonbaharı’na dönmekte olduğunu belirten yazı, tüm yaşananlara rağmen bazı olumlu gelişmelerin de bulunduğunu belirtiyor.
Şideet içeren eylemlere rağmen, “Yine de iyimserlik ve umut şıkırtıları var” yorumuna yer veren yazıda Mısır, Libya ve Tunus hükümetlerinin eylemleri ardı ardına kınamalarına dikkat çekiliyor.
‘Batı’nın Suriye’de olan biteni seyretme ve bekleme politikasının Beşar Esad yönetiminin barbarlığını arttırdığını da’ ileri süren yazı tam da böyle bir dönemde Batı’nın Ortadoğu’yla arasına mesafe koymaması gerektiğini öne sürüyor.
Olay yaratan filmin oyuncusu: ‘İhanete uğradım’
Daily Telegraph’ta ise ‘Müslümanlar’ın Masumiyeti’ filiminde rol alan 21 yaşındaki genç oyuncu Anna Gurji’nin açıklamaları dikkat çekiyor.
Filmle ilgili gerçeklerin kendisine söylenmediğini belirten Gurji şu açıklamalarda bulunmuş: “Kendimi ihanete uğramış hissediyorum. İnsanlar bu korkunç filmi gördüklerinde beni de görüyorlar. ”
Filmde oynaması karşılığında günde 50 dolar ücret alan Gurji, filmin nasıl saptırıldığıyla ilgili hiçbir fikrininse olmadığını belirtmiş.
Guardian ise birinci sayfasında, ‘Müslümanlar’ın Masumiyeti’ filmiyle ilgili dün İngiltere’nin başkenti Londra’da da bir gösteri yapıldığına dikkat çekiyor. 1000 kişilik grubun Londra’daki ABD Konsolosluğu önündeki eylemiyle ilgili bilgi veren gazete, eylemin farklı ülkelerde örgütlenmesi bulunan İslamcı Hizbut Tahrir grubu tarafından düzenlendiğinin altını çiziyor.
Gazete, Libya Meclisi Başkanı Muhammed El Magariaf’ın, ülkenin ABD Büyükelçisi Chris Stevens’ın ölümüne neden olan militanlara karşı askeri operasyon yapılacağı yönündeki açıklamasına da sayfalarında geniş yer ayırıyor.
Guardian’ın, İslam coğrafyasıyla ilgili bir başka haberiyse İran’ın Suriye’de asker bulunduğunu kabul etmesiyle ilgili.
Habere göre ilk kez Suriye’de asker bulundurduklarını kabul eden İran devrim muhafızları komutanı general Muhammed Ali Caferi, bu askerlerinin özel devrim muhafızları üyeleri olduğunu, muhaliflere karşı savaşta Suriye ordusuna ‘danışmanlık’ yaptıkları belirtti.
Gazetenin Ortadoğu Editörü Ian Black, Caferi’nin bu açıklamasıyla Suriye’deki ayaklanmanın bölgesel ve küresel düzeydeki rakip güçler tarafından ağa düşürüldüğünü gösterdiği yorumunu yapıyor.
Black bu yorumunu yaparken Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin isyancı grupları silahlandırdığını; ABD, İngiltere ve Fransa’nın Beşar Esad’ın iktidarı bırakması çağırısı yaparken silahlı muhalefete kısıtlı olarak destek verdiğini; Rusya ve Çin’inse Birleşmiş Milletler’de Suriye’ye karşı yaptırımları öngören yasa tasarılarını veto ettiğini hatırlatıyor.
‘Kesinti karşıtı İngilizler’in sayısı artıyor’
Financial Times İngiltere’de koalisyon hükümetin uygulamaya koyduğu kesinti politikalarıyla ilgili bir kamuoyu yoklamasının çarpıcı sonuçlarını manşetine taşıyor.
NatCen Social Research adlı kamuoyu araştırma kuruluşu tarafından araştırmanın sonuçlarına göre vergilerin artacak olmasını bilmesine rağmen yine de kamu kesintilerine karşı çıkan İngilizler’in oranı artıyor.
Habere göre 2010 ila 2011 yılları arasında bu oran yüzde 31’den yüzde 36’ya çıktı.
Böylelikle bu şekilde düşünen İngilizler’in sayısı son 10 yıl içinde ilk kez çoğunluğa geçti.
10 yıl önce yüzde 63 seviyesinde olan bu oran daha sonra düşüşe geçmişti.
Araştırmaya göre ülkenin başında tek bir parti yerine bir koalisyon hükümetinin olmasına olumlu yaklaşanların sayısı da 2010-2011 yılları arasında yüzde 40’dan yüzde 28’e geriledi.
Araştırmayı yürüten ekibin başındaki isimlerden Alison Park gazeteye yaptığı açıklamada, daha kesintilerin ilk evresinde tepkilerin bu kadar yüksek olmasından yola çıkarak, David Cameron hükümetinin ileriki dönemde sıkıntılı günlerle karşılaşabileceği yorumunu yapıyor.