17 Ekim İngiltere basın özeti
Abone olBu sabahki İngiliz gazetelerinden IŞİD konulu haber ve tartışmalar... Türkiye, değerlendirmelerde öne çıkan ülke konumunda.
Bu sabahki İngiliz gazeteleri IŞİD eksenli haber ve tartışmalara yer veriyor.
Guardian IŞİD'in Bağdat üzerinde baskıyı artırdığını belirtiyor.
Gazete Bağdat'ın batısındaki Anbar bölgesini ele geçiren IŞİD'in başkentte de yoğun bombalı saldırı kampanyası yürüttüğünü belirtiyor.
Times ise İngiltere'den IŞİD'e katılmaya gidenlerin vatana ihanet suçlamasıyla yargılanabileceğini bildiriyor.
Gazete, İngiltere İçişleri Bakanı'nın 1946'danbu yana kullanılmayan bir yasanın yeniden uygulamaya konabileceğini söylediğini aktarıyor.
En son Nazi probagandisti Lord Haw-Haw bu yasadan yargılanmış ve asılmıştı.
Türkiye'ye ilişkin değerlendirmeler de gazetelerde geniş yer bulmuş.
Kobani tartışması ve Türkiye
Daily Telegraph Başbakan Davutoğlu'nun danışmanı Cemal Haşimi ile bir mülakata yer veriyor.
Gazete Haşimi'nin "Kobani'deki hava saldırıları bir halkla ilişkiler gösterisinden ibaret" dediğini aktarıyor.
Haşimi, Suriye'deki sorunun Kobani veya başka bir kentin savunulmasından ibaret olmadığını, soruna daha kapsamlı bir çözüm getirilmesi gerektiğini söylüyor.
Daily Telegraph yazarı Con Coughlin de Türkiye'nin NATO üyesi olarak üzerinde düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini ileri sürüyor.
Coughlin Türkiye'nin Patriot füze sisteminde olduğu gibi, ihtiyacı olduğunda NATO'dan talepkar olduğunu ancak Batı kendisinden destek istediğinde ayak sürüdüğünü kaydediyor.
Yazar IŞİD tartışmasında Türkiye'nin sergilediği tavrı da bunun bir örneği olarak gösteriyor ve Türkiye'nin geçmişteki Irak savaşında da benzer tutum sergilediğini belirtiyor.
Daily Telegraph yazarı Soğuk Savaş döneminde Sovyet genişlemesine karşı kilit önemde bir cephe oluşturan Türkiye'nin günümüzde de NATO için önemli bir varlık olduğunu kaydediyor.
Ancak yazar "bir ittifakın değerini, üyelerinin ortak çıkarlar için harekete geçmedeki istekliliği belirler" diyor.
"Erdoğan ateş hattında"
Financial Times makale sayfasında son gelişmeler ışığında Türkiye'yi konu alıyor.
Daniel Dombey imzalı yazıda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoüan'ın fotoğrafı üzerinde şu balşık atılmış: "Ateş hattında".
Yazıdan bazı bölümler şöyle:
İslamcı militanlar, Kürtler arasında huzursuzluk ve IŞİD'e karşı mücadelede daha büyük rol alması içinABD'den gelen talepler: Erdoğan basınca dayanabilir?
Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kısanak gerginliklerin dineceği konusunda hiçbir garanti olmadığını savunarak, uyarıyor: "Öfke ve nefret birikiyor".
"Kobani reaksiyonu devam ediyor."
Şiddet, Suriye'deki tutumu üzerine Erdoğan'ı saran fırtınanın sadece bir parçası oldu.
Güneydoğu'daki şiddetin yoğunluğu ile Türk toplumunu hayrete düşürdü.
Diyarbakır Barosu başkanı Tahir Elçi "Kürt siyasetçiler bu konuda daha dikkatli olmalıydı" diyor.
Diyarbakır'daki çatışmalar Türkiye ve anahtar batı müttefiki ABD arasındaki boşluğu da gözler önüne serdi.
Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nden Bülent Alirıza Türkiye'nin tutumunun ters tepebileceğini savunuyor.
Bunun sadece iç barış sürecini tehlikeye atmakla kalmayıp, Türk yardımına pratik bir alternatif olarak ABD'yi Suriyeli Kürtlerle daha yakın işbirliğine iteceğini düşünüyor ki bu zaten oluyor gibi şu anda.
Washington'daki Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan bir Türkiye analisti Yezid Sayigh "Sonunda Türkiye IŞİD'le mücadelede çok daha saldırgan bir tutum sergilemeye zorlanacaktır" diyor.
"Türkiye sınırlarının hemen ötesinde olanlara bigane kalamaz."
Aynı zamanda Ankara, ABD ile ilişkisine kalıcı hasar verme riski taşıyor.
Erdoğan ile Obama yönetiminin bağları gergin hale gelmiş durumda.
Türk cumhurbaşkanı İsrail'e karşı eleştirel duruşu ve Müslüman Kardeşler'e verdiği destek nedeniyle ABD Kongresi'nde derinden şüphe uyandıran ve sevilmeyen bir lider.
ABD'nin eski Türkiye büyükelçisi Eric Edelman son ihtilafın Ankara ile net iletişim kurmadaki başarısızlığın ürünü olduğunu söylüyor.
"Biz, Türkiye'nin NATO'ya ve batıya ihtiyaç duyduğundan daha fazla, Türkiye'ye ihtiyaç duyulduğu izlenimi verdik" diyor.
"Türkiye'nin koalisyonun bir parçası olması gerektiğini söylemeye devam edersek, o zaman fiyat yukarı gider tabii."
Türkiye'de barış sürecinin geleceği
Haftalık dergi Economist bugünkü sayısında, "Türkiye ve Kürtler" başlığı altında, PKK mevzilerine yapılan son hava saldırılarını özetliyor ve "barış görüşmeleri artık bitti mi" diye soruyor...
Yazı özetle şöyle:
Sürecin kaderi Suriye'deki Kobani kentiyle bağlantılıdır.
İstanbul Şehir Üniversitesi'nden siyaset bilimci Mesut Yeğen, PKK'ya karşı hava saldırıları gövde gösterisi olarak görüyor ve barış sürecinin kör topal süreceğini düşünüyor.
"Ama Kobani düşerse, kurtarılamaz" diye de ekliyor.
Kürt yanlısı milletvekili Altan Tan da "Yol haritası yeni bir şey içermiyor. PKK'nın silahsızlandırılmasını istiyor. Bu, mevcut koşullar altında mümkün değildir" diyor.
Tan'ın koşullardan kasdı Suriye ve Irak'ta IŞİD karşıtı savaş.
IŞİD'a karşı PKK'nın güç gözterisi ve laik olması, Kürt isyancıları Amerika için IŞİD'e karşı potansiyel müttefik haline getirdi.
PKK'nın aksine herhangi bir terörist listesinde olmayan PYD'ye yönelik Amerikan desteği de gelecekteki işbirliğinin göstergesi olabilir.
Türkiye de bundan korkuyor.
Barış görüşmeleri çamura saplanıp, PKK'nın bölgesel nüfuzu arttıkça, Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hat değiştiriyor.
Sınırında kargaşa ve AKP'nin seçim performansının zayıflaması halinde yolsuzluk suçlamasıyla olası kovuşturma korkusu nedeniyle, Erdoğan artık Türkiye'nin milliyetçileri arasında yeni dostlar arıyor.
Türkiye Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in şahin açıklamaları rastlantı olmasa gerek.
Başka bir Türk akademisyen Arzu Yılmaz "Kürt sorununa güvenlik odaklı yaklaşıma doğru belirgin bir kayma var" diyor.
Kürt yanlısı parti de bunun baskısını hissediyor.
Tan "Öcalan ve PKK arasında sıkıştık kaldık" diyor.
Bazıları hükümetin stratejisinin Kürtler arasında bölünme tohumları saçmak olduğuna inanıyor.
Ama Kürtlerin kontrolden çıkmasından endişe etmesi gerekmez mi?
Her halükarda, Öcalan'ın halkı için somut tavizler koparması ne kadar uzun sürerse PKK saflarında huzursuzluk o kadar büyüyecek.
Yeğen "PKK Öcalansız parçalanabilir ancak ayakta kalır" diyor.
"Ama arkasında PKK olmadan, Öcalan bütün etkisini kaybeder" diye de ekliyor.