17 Aralık'ın mimarı polis müdürü ilk kez konuştu!
Abone olTürkiye'yi sarsan 17 ve 25 Aralık soruşturmalarını yürüten İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı Radikal'e yaptığı açıklamalara suçlamlara yanıt verdi...
17 ve 25 Aralık soruşturmalarını yürüten, ertesi gün görevden
alınan ve ardından meslekten ihraç edilen İstanbul Mali Şube Müdürü
Yakub Saygılı Radikal sinden Fatih
Yağmur'a konuştu. Saygılı, mesleki hayatını, operasyon
öncesini, operasyon sürecini ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili
tüm merak edilenlere yanıt verdi...
SORUŞTURMA RIZA SARRAF'LA BAŞLADI
SİYASETE UZANDI
17 Aralık soruşturması nasıl başladı, nasıl bir
süreçti?
Son üç yıldır yolsuzluk suçlarını soruşturmakla görevli birimin iş
hacmi normalin üstünde artmış ve bu suçlarla mücadele konusunda
kaynak artırımı veya yeni bir iş bölümü yapılmaya acilen ihtiyaç
duyulmaya başlanmıştı. MASAK raporları ve ihbarların
değerlendirilmesiyle başlayan Rıza Sarraf ve arkadaşları grubunun
soruşturması, ilk 5 ay herhangi bir suç grubu takibinden farklı
değilken 5. aydan itibaren suç grubunun, yasama dokunulmazlığı olan
kişiler ve çocuklarına temas etmeleri ile soruşturma, ülkemizin
alışık olmadığı bir hal aldı.
Operasyondan bir gün önceki düşünceleriniz nelerdi? Ne gibi
kaygılara sahiptiniz, operasyonun sonuçlarını da öngörebildiniz
mi?
Operasyon, adli amirler olan Cumhuriyet Savcısının talimatı ile
yapıldı. Bu emir verildikten sonra geri dönüşü yoktur. Sonuçları
ise şahsım için öngörülebilirdi. Ankara’nın iradesi ile 2 saat
içinde görevden alınacağımı düşünmüştüm. Yanıldım. 24 saat sonra
görevden alındım. Adli bir görevin yerine getirilmemesi düşüncesi,
benim aldığım eğitimler, hukuk ve demokrasi anlayışıma uygun
değildir. Bu sebeple kolluk, kendisine adli bir emir verildiğinde,
uygulayıp uygulamamayı değil, en iyi şekilde nasıl uygulayacağını
planlamalıdır. Her şahıs veya siyasi otoritenin kendisini koruma
refleksi vardır. Bu durum, hukuk içinde kalırsa meşrudur. Kendini
korumak için ne kadar ileri gidebileceği, kişinin veya kurumun
hukuk anlayışı ile orantılıdır. Bizim durumumuzda adli bir emir
yerine getirileceği için herhangi bir korkum yoktu. Hala da yok.
Çünkü baştan sona hukuki bir işlemdir.
17 ARALIK GÜNÜ NELER
YAŞANDI?
Operasyon nasıl başladı?
Operasyon, 06:30’da, şüpheli şahısların yakalanabilmesi için birkaç
ilde aynı anda başladı.
Amirlerinize operasyon öncesi bilgi verdiniz
mi?
Operasyonla ilgili öncesinden İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve
İl Valisi dahil idari ve mülki amirlerin hiçbirisi
bilgilendirilmedi. Bu durum gerekliydi ve hukuka uygun alınmış bir
önlemdi. Cumhuriyet Savcısının da talimatıydı. Çünkü soruşturma
kapsamında kendileri doğrudan takip edilmese de bazı Bakanların
soruşturmayı deşifre etme, olabilecek bir adli takibi engelleme
faaliyetleri vardı. Bu kapsamda eski İçişleri Bakanının, İl Emniyet
Müdürünü ziyaret ederek soruşturma kapsamında takip edilen Rıza
Sarraf’a adeta kefil oldukları görülmüştür. 17 Aralık sabahı Sn.
Hüseyin Çapkın’a bu konuyu hatırlattığımda “eğer bana operasyonu
haber verseydiniz benim bunu İçişleri Bakanına söylememem mümkün
değildi” diyerek uygulanan tedbirde isabet edildiğini adeta tasdik
etmiştir. Çünkü anılan İçişleri Bakanının oğlu operasyon kapsamında
gözaltına alındı, tutuklandı ve kendisi hakkında da soruşturma
savcıları tarafından TBMM’ne fezleke gönderildi.
Operasyon günü neler yaşandı? Sizi arayan, operasyonu
durdurmanızı isteyen oldu mu?
Soruşturma günü saat 06:30’da Organize Suçlarla Mücadele Şube
Müdürü Nazmi Ardıç ile birlikte İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın
ikametine giderek kendisini operasyonla ilgili bilgilendirdik. Gün
içerisinde Sn.Çapkın’la birkaç telefon görüşmem oldu. Kendisi,
İçişleri Bakanının, “oğlunun ofisinin bütün odalarının aranmasında
polisin neden bu kadar ısrarcı olduğunu” kendisine sorduğunu
söyledi. Ben de kendisine, söz konusu ofisin avukatlık ofisi
olduğunu, aramaya savcı ve baro tarafından atanan avukatın nezaret
ettiğini, haliyle inisiyatifin poliste olmadığını ilettim. Hiç
kimse tarafından operasyonun durdurulması telkini veya talimatı
almadım. Zaten beni tanıyanlar tarafıma böyle bir emrin
verilemeyeceğini bilirlerdi. Bu operasyonun adli kolluk kısmının
durdurulması veya yönünün değiştirilebilmesinin iki yolu vardı;
biri beni, diğeri de soruşturma savcısını görevinden
almaktı.
ZAMANLAMADA SEÇİM TAKVİMİ ETKİLİ OLDU
MU?
Operasyon için neden seçimlere yakın bir dönem seçildi ve 3
operasyon neden aynı gün yapıldı?
Operasyon takvimine polis birimleri karar veremez. Cumhuriyet
Savcısı, yeterli delilin toplandığına ve operasyon yapılması
gerektiğine dair kanaat getirdiğinde operasyon yapılması talimatı
verir. Kolluğa düşen bu kararı uygulamaktır. Aynı tarihte yapılması
diğer operasyonlarla beraber yapılması ise, dosyaların aynı savcıda
bulunması ve bazı dosyaların birbirleri ile bağlantılı olmasından
kaynaklanmaktadır. Organize Suçlarla Mücadele birimi ile Mali
Suçlarla Mücadele birimi aynı branş altında çalışsa da dosyalarını
kesin gizlilik içinde yürütür. Ben Organize Suçlar Şubesinin Fatih
Belediyesi ve anıtlar kurulu operasyonlarının içeriğini ilk defa 17
Aralık sabahı, ilgili müdür, Sn.Çapkın’a bilgi verirken öğrendim.
Ancak iki şubenin çalıştığı soruşturmanın aynı savcıda olması
sebebiyle operasyonlar aynı tarihte gerçekleşti.
17 ARALIK BİR CEMAAT OPERASYONU
MU?
“Operasyonu yapanlar cemaat mensubu, paralel yapıya mensup
ve operasyonlar tek bir merkezden gelen talimatla yapıldı” denildi.
Herhangi bir cemaat veya yapı ile bağınız var mı?
İnsanların özel hayatlarında nasıl sosyalleştiği, moral
değerlerinin ne olduğu, özel yaşamını neye göre tanzim ettiği,
profesyonel bir yöneticinin ilgilenmemesi gereken konulardır.
Yönetici, personelin kendisine tanımlı görevleri, hukukun
üstünlüğüne göre, kendisine tanınan imkan ve mesai içerisinde
yerine getirip getiremediği, motivasyonunun nasıl olduğu, verimi
arttırıcı tedbirlerin neler olacağı gibi konulara odaklanmalıdır.
Ancak, kişinin özel yaşamındaki inanışları, günlük mesai anlayışını
olumsuz etkiliyor veya mesleki yargılarını etkiliyorsa, yani
mesleki kararları ile ilgili referanslarını hukuk sistemimizden
almıyorsa bu durum kabul edilemez. Ben bu inanışa sahibim.
Profesyonel meslek yaşantımdaki kararlarımı etkileyebilecek hiçbir
grup, yapı vb. ile bağlantım yoktur.
HARAMZADELER VE BAŞÇALAN HESAPLARI
POLİSE Mİ AİT?
Soruşturma dosyaları ve tapeler sosyal medyaya düştü.
Twitter’daki Bascalan ve Haramzadeler hesaplarının polislere ait
olduğu yorumları yapıldı. Polislere mi ait?
Haramzadeler ve bascalan Twitter kullanıcılarının mağdur ettiği bir
görevli olduğum için İstanbul Adliyelerine suç duyurusunda
bulundum. Bu kullanıcıların yayınladığı her ses ve görüntü
içeriğinden tarafıma idari ve adli soruşturmalar açıldı. Bence de
bu kullanıcılar Polis Teşkilatına çok büyük zararlar verdi. Üstelik
kriptolu telefonların dinlendiği iddiaları doğruysa, polis
teşkilatında kriptolu telefonları dinleyip çözebilecek bir
teknoloji bulunmamaktadır. Fail başka yerde aranmalıdır. Bu
kullanıcıların Polis olduğuna inanmıyorum.
BAŞBAKAN'IN AİLESİ
DİNLENMEDİ
Başbakan ve dokunulmazlığı olan kişilerin telefonları
dinlendi mi?
08 Haziran 2014 tarihinde, Twitter sosyal paylaşım sitesindeki
yakubsaygili kullanıcısı olarak kamuoyuna bir duyuru yayınladım. O
duyurudaki net ifadeleri tekrar etmek gerekirse yasama
dokunulmazlığı olan hiç kimse ve Başbakan’ın aile fertlerinin
telefonları dinlenmedi.
Görevinizi yaparken hiç hukuk sınırlarının dışına
çıktığınızı düşündünüz mü?
Bu operasyonları, devletimiz tarafından yetiştirilmiş, istihdam
edilmiş, kendisine kaynak sağlanmış ve sorumluluk verilmiş devlet
görevlileri yaptı. Başka bir ülkenin savcısı veya polisi yapmadı.
Şahsımın da bulunduğu bu polislerin tamamı, yaşamlarını hukukun
üstünlüğü üzerine bina etmişlerdir. Bu sebeple hiçbir adli konuda
hukuk sınırları dışına çıkmadık.
Emniyette hard disklerin söküldüğü, verilerin görevden
alınan polislerce silindiği iddia edildi. Böyle bir şey mümkün
mü?
KOM birimleri olan Mali, Organize ve Narkotik Şube Müdürlükleri,
merkezi veri tabanı kullanır. Yani tüm yazı ve veriler, gizliliğe
riayet edilerek merkezi veri tabanına yüklenir. Aktüel tüm
dinlemelerle ilgili mahkeme kararları yine bu sisteme girilir.
Ankara’daki veri tabanına dinleme kararları girilmezse dinleme
yapılamaz. Yani sistem şuna göre yapılandırılmıştır “Şube
Müdürlüğünde yangın çıksa, sisteme girilmeyen son 1-2 günlük
evraklar hariç hiçbir kayıp olmamalıdır”. Yeni göreve başlayan
arkadaşların iyiniyetli olanları, ellerinde kömür kovasıyla
geldikleri birimin aslında nükleer enerjiyle çalıştığını
gördüklerinden, bu nitelik eksikliğinden soruşturma açmak isteyen
art niyetliler faydalandı. Örnek vermek gerekirse 25 Aralık olarak
bilinen soruşturmayla ilgili birimde hiçbir evrak olmadığı, her
şeyin tarafımızca silindiği medyaya servis edildi ve hakkımızda
soruşturmalar açıldı. Aslında yukarıda anlattığım gibi merkezi veri
tabanına mahkeme kararları taranarak girilmezse dinleme yapılamaz.
Dinleme yapıldığına göre, bu durumu belgeleyen onlarca belge
vardır. Nitekim soruşturma sırasında veri tabanının nasıl
kullanılması gerektiğini anlattığımızda müfettişler tarafından bu
konu ile ilgili 89 belgenin varlığı görüldü. Şube Müdürlüğüne yeni
atanan personelin de nitelik eksikliği, art niyetli kişiler
tarafından maalesef kullanılmaktadır. Yönetici bilgisayarları belli
aralıklarla formatlanır. Bu durum casus yazılım üzerinden ortam
dinlemesi ve verilerin uzaktan çalınmasına karşı alınan bir
önlemdir. Aslında olması gereken ancak imha edilen hiçbir belge
yoktur. Çünkü tüm belgeler Ankara KOM Dairesindeki merkezi veri
tabanında, ya da ilgili savcılıkta mevcuttur. Dedim ya kömür kovası
meselesi.
"DÖNEMİN BAŞBAKANI" İFADESİ KULLANILDI
MI?
Başbakan için devrik veya dönemin Başbakanı ifadesinin
fezleke yada yazışmalarda kullanıldığına dair haberler yayınlandı.
Böyle bir ifade kullanıldı mı?
17 Aralık operasyonu kapsamında, 504 sayfadan oluşan 1 adet polis
fezlekesi ve yasama dokunulmazlıkları olan kişilerle ilgili bu
fezlekeden kopyalanarak savcılığa teslim edilen 309 sayfalık rapor
ile 25 Aralık operasyonu kapsamındaki yaklaşık 1000 sayfalık polis
fezlekesi hazırlandı. Bu belgeler aylardır yapılan çalışmaların
polis tarafından resmi olarak savcılık makamına sunulması anlamına
gelir ki, altı imzalandığı için polis açısından bağlayıcıdır. Bu
dokümanların hiçbirisinde Başbakan için bahsedilen ifadeler
kullanılmadı.
SARRAF'IN YATAK ODASI İDDİASI DOĞRU
MU?
Rıza Sarraf bir TV programında 30 polisin yatak odasına
girdiğini ifade etti. Böyle bir olay yaşandı mı?
Rıza Sarraf Ankara Polisevine roket atıldığında, İstanbul’daki
yalısını denizden korumak için koruma polisi isteyebilecek kadar
hassas bir insandır. Kimsenin kendisine adli bir operasyon
yapamayacağına olan inancı yüzünden yaşadığı şoktan kaynaklı bir
travma geçirdiğini değerlendiriyorum. Bir TV kanalı vasıtasıyla,
milletimize, milli bir kahraman olarak empoze edilmesinin etkisiyle
olmayan şeyleri varmış gibi anlatmasını normal karşılıyorum.
HALKBANK İDDİALARI
“Operasyonunun hedefinde Halkbank var” denildi. Bu
tepkileri nasıl karşılıyorsunuz?
Operasyonun hedefinde Halkbank olmadığı, Halkbank’ın hiçbir
ticareti ve ticari sırlarının operasyon içeriğinde olmadığı zaten
Halkbank tarafından kamuoyuna açıklandı. Ülkenin milli politikaları
olabilir ve olmalıdır. Ama bu politikalar da hukuk sistemine uygun
şekilde uygulanmalıdır. Bu operasyon, yapılan ticari işlemlerde,
koordineli ve örgütlü bir şekilde kamu görevlilerinin rüşvet alması
iddiası üzerine kuruludur. Sadece bu sefer kamu görevlilerinin
konumları, ülkemizin alışık olmadığı şekildedir. Operasyonun
hedefinde saygın bir banka değil bankanın çalışanı
vardır.
BEN OLSAYDIM 25 ARALIK'TAKİ SAVCI
EMRİNİ UYGULARDIM
25 Aralık’ta yeni atanan polisler savcının operasyon
talimatına direndi ve uygulamadı. Siz o gün görevde olsaydınız
talimatı yerine getirir miydiniz?
17 ve 25 Aralıktan günümüze bir çok olay yaşandı. Ben ve çalışma
arkadaşlarım haksız iftiralara maruz kaldık. 25 Aralık günü görevde
olsaydım, o emir bana verilmiş olsaydı ve bütün bu olayların
olacağını bilseydim yine de o savcılık talimatları ve mahkeme
kararlarını uygulardım. Adli kolluk birimlerinin kuruluş ve çalışma
esası budur. Ülkemizde soruşturmanın nasıl yapılacağına dair usul,
adli kolluğun doğrudan savcının emrinde olması prensibine dayanır.
Adli birimlerin verdiği talimatlar, idarenin süzgecinden ve
denetiminden geçmemelidir. Aksi takdirde kendini iktidarlara yakın
hisseden veya yakın olduğunu hissettirmek isteyen idarecilerin,
adli emirlerin uygulanmasını engelleyerek kendisine idari veya
siyasi çıkar sağlaması engellenemez. Bir polis veya polis müdürü,
kendisini savcının veya yargıcın yerine koyamaz. Bu durum hukuk
sisteminin yıkılması anlamına gelir ki, gelişmiş demokrasilerde
kabul edilemez. Daha sonradan adliye tarafından başka talimatlar
verilse bile 25 Aralık günü kolluğun savcılık ve mahkeme emirlerine
direnmesi ve uygulamaması, yıllardır bu şekilde eğitim alan ve bu
konuyu prensip edinen KOM birimlerinin tasfiye edilmelerinin ilk
olumsuz yansımasıdır.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN