150 yıllık tarihi İskender kebapçısından 7 milyon lira vurgun yapıldığı iddiası
Abone olBURSA'da, yaklaşık 150 yıllık tarihi İskender kebapçısının 4'üncü kuşak temsilcisi Oğuzhan ve Kayhan İskender İskenderoğlu, işletmede çalışan bazı personelin yolsuzluk yaptığı iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. Kayhan İskenderoğlu, çalışanların, çeşitli yöntemlerle 12 yılda yaklaşık 7 milyon liralık vurgun yaptığını iddia etti. Çalışanlardan birisinin kasadan para aldığı anlar ise güvenlik kameralarına yansıdı.
Adı Bursa’yla anılan İskenderoğlu Kebap’ın sahipleri ile
çalışanları adliyelik oldu. Bursa'da, 1867 yılında Mehmet Oğlu
İskender tarafından kurulan İskenderoğlu Kebap, yaklaşık 150 yıl
boyunca aile fertleri tarafından işletildi. Günümüzde, firmanın
4'üncü kuşak temsilcisi olan Kayhan İskender İskenderoğlu ve
Oğuzhan İskenderoğlu, çalışanlarının bir kısmının usulsüz yollarla
müşteriden tahsilat yaptığı yönünde şikayet aldı. Bunun üzerine
Kayhan ve Oğuzhan İskenderoğlu, restoran çalışanlarını takibe
aldı.
Güvenlik kameraları incelendi
İşletmeci İskenderoğlu kardeşler, mutfak ve kasa kısmındaki
güvenlik kameralarını uzun süre inceledi. Görüntülerde, mutfaktan
çıkışı yapılan İskender porsiyon tabaklarını tek tek sayıp, gelir
ve giderleri hesapladılar. Yaptıkları kasa sayımında, bir gün
içerisinde yaklaşık 5 bin liralık açık olduğunu fark ettiler. Bunun
üzerine Kayhan ile Oğuzhan İskenderoğlu kardeşler, polise ve
adliyeye giderek çalışanları hakkında suç duyurusunda bulundu.
Bunun üzerine işletmede 4 bin saatlik güvenlik kamerası kayıtlarını
inceleyen polis ekipleri, usulsüz yollarla para aldıkları iddia
edilen 12 çalışanı gözaltına aldı. İskenderoğlu ile ilgili savcılık
soruşturmasının devam ettiği bildirildi.
‘Lokanta hileleriyle zarara uğratıldık’
Güvenlik kameraları ve şüphelilerin ifadelerinden yola çıkan Kayhan
İskenderoğlu, elden hesap alma, adisyonu iptal gösterme, hayalet
masa olarak tabir edilen ve masadan kalkan müşterilerin yerine yeni
bir müşteri geldiği zaman yeni bir adisyon açmak yerine, aynı
masaya servis yapıyormuş gibi devam ederek, pahalı yiyeceklerin
hesabının elden alınması, adisyona ise sadece meşrubatların
işlenmesi gibi yöntemlerle çalışanların iş yerinden para aldığını
iddia etti. Yargılama sürecinde 5 yıl öncesine kadar
olan kısmın araştırıldığını belirten Kayhan İskenderoğlu,
yolsuzluğun yaklaşık 10-12 yıl boyunca devam ettiğini ve bu yolla 7
milyon liralık bir zararlarının olduğunu tahmin ettiğini iddia
etti.
'80 bin adisyon iptal edilmiş'
İnceleme ve araştırma sürecine, bir müşterilerinin kendilerini
uyarmasından sonra başladıklarını belirten Oğuzhan İskenderoğlu,
"Adisyonlara bakarken iptaller gözümüze çarptı. Çok fazla iptal
edilen siparişler gördük. Garsonlara sorduğumuzda kaçak cevaplar
aldık. Sonrasında içimizde şüphe oluştu. Bir sonraki gün
İstanbul’daki dükkanımızın açılışına gittik. Açılışta bir
müşterimiz, dostane bir şekilde uyardı. Bize, yıllardır müşterimiz
olduğunu söyleyen kişi, ‘Sanki sizin orada bir şeyler dönüyor’
diyerek uyardı. Açılıştan döndükten sonraki gün kardeşimle tam bu
konuyu konuşurken, camdan baktığımız sırada elle hesap verildiğini
gördük. Bu önemliydi, çünkü biz de elle hesap verilmez. Her şey
bilgisayar sistemi üzerinden yapılır. Hemen yanımıza çağırdık.
Sorunca eli ayağı titremeye başladı. O dakikadan itibaren kafamızda
bir şüphe kalmadı. Sonrasında iptal olan adisyonları araştırmaya
başladık. Bir şıra ya da suyla kapatılan adisyonların olduğunu
gördük. Yenmiş ve her şey silinmiş, sadece bir su bırakılmış. Bu
tarz adisyonların hepsini çıkardık. Bir baktık ki rakamlar çok
büyük. Sadece beş yılda neredeyse 80 bin adisyon iptal edilmiş.
Ayrıca birkaç masa tek adisyon içerisinde gösterilmiş" dedi.
'10 yıl boyunca kurbağa gibi kaynatılmışız'
Muhasebe kayıtlarını ve güvenlik kameralarını izledikten sonra
personele konuyla ilgili sorular sorduklarını söyleyen Oğzuhan
İskenderoğlu, "Direnenler oldu. Daha sonra 2’si suçlarını itiraf
etti. Kimisi ‘Biz bunu 10 yıldır yapıyoruz’ dedi. Kimisi de ‘Biz
geldiğimizden beri yapılıyor’ diye ifade etti. Yıkıldık ve perişan
olduk. 'Nasıl anlayamadınız?' diye soranlar oluyor. Suç örgütü
olmanın gerektirdiği sonuçlar bunlar. Çünkü her noktada, her türlü
unsurla oynamışlar. Pişme süresi, gramajı, meşrubattaki stok
sayısıyla bile oynamışlar. Kasadan sadece parayı fiziki çalma
meselesi değil. Her noktaya girmişler. Kurbağayı pişirirken soğuk
sudan sıcak suya kaynatırlar. Soğukkanlı olduğu için sıcağı
hissetmesin diye. Bizde 10 yıl boyunca kurbağa gibi kaynatılmışız.
Etrafımız ısınmış ve biz maalesef farkına bile varmamışız.
Gerçekliğimizle oynamışlar" ifadelerini kullandı.
'Ustayken çırak olmuşuz'
Suçunu itiraf eden çalışanlardan birinin günde 5-10 bin lira arası
parayı kendilerine ayırdığını söyleyen Kayhan İskender
İskenderoğlu, "Masada iskender yiyen 4 kişi zannediyoruz. Belki
masada 40-50 kişiye siparişi açık bırakarak ürün çıkartılmış. Biz 4
kişilik yemek yendi diye görürken aslında daha fazla kişiye
yedirip aradaki parayı zimmete geçirmişler. Bizdeki kayıtlar 5 sene
bu şekilde olduğunu gösteriyor. Ancak çalışanların ifadelerine göre
10-12 senedir bu işin böyle olduğu. İşin ustasıyken çırağı haline
gelmişiz. İptal raporlarına baktığımızda, kasaya giren rakam 5 bin
lira, ancak 7 bin liralık iptal gördük. Ayrıca ağabeyimle birlikte
kamera kayıtlarına da baktık. ‘Ocak’ diye tabir ettiğimiz mutfaktan
çıkan tabak sayısını saydık. Fark ettik ki raporda 100 tane kebap
gözüküyor, ama ocaktan çıkan kebap sayısı 150. Arada yazılmamış
olan 50 adet kebap var. Bu kebapların, bize gelmediği başkasına
gittiği belli. Bu sayede çözemediğimiz soruların cevabını aldık ve
çözdük. İtiraflarında ‘Günde en az 5-10 bin lirayı kendimize
ayırıyorduk’ diye bir cümle de var. Bizden çaldıkları parayı, kendi
aralarında rütbe derecesine göre dağıttıkları söyleniyor. Kimisi
günde 600 lira alırken kimisi bin liraya kadar alıyor. Kimin ne
kadar aldığını bizde bilmiyoruz. Tam emin olmamakla birlikte 10-12
yıldan bugüne değin 7 milyon lira civarında kaybımız var " diye
konuştu.
‘Çocuklarımın uyarmasından sonra öğrendim’
Bursa’nın ünü ülke sınırlarına aşan işletmesinin 3.kuşak sahibi
Yavuz İskenderoğlu, işleri iki oğlu Oğuzhan ve Kayhan
İskenderoğlu’na bırakarak Muğla'nın Bodrum ilçesine yerleştiğini
söyledi. İşletmesinde yaşananları da oğullarının yaptığı
araştırmanın ardından öğrendiğini belirten, Yavuz İskenderoğlu,
"Pandemi döneminde 3 aylık kapanmadan sonra dükkanlarımızı açtık.
Daha sonra Oğuzhan ve İskender Kayhan işin başına geçti. Açıldıktan
sonra ‘baba burada bir anormallik var’ dediler. Ben de seziyordum
geliş ve gidiş arasındaki sıkıntıyı. Ama böyle bir şeyi kondurmamız
mümkün değildi. 150 yıllık bir markayız. Bu markanın, o günden bu
güne gelmiş olmasında, çalışanlarım aracın tekerleri gibiydi. Ancak
çocuklar günde 8-10 bin liraya varan iptal olduğunu söyledi. Ben
bilişim sistemine çok hakim değilim. Bilmiyorum, bilmek de
istemiyorum. ‘Hayalet’ sistemi denen bir şey oluyor. Paraları
alıyorlar ve karşılığında bir içecek yazıp kapatıyorlar. Önce
tasarlamış, sonra organize etmiş ve eyleme geçmişler. Kasiyerlere
sorduk, korktuklarını söylediler. Sonunda iş buraya geldi. Bunun
basit bir hırsızlık gibi günübirlik bir hadise olmasını ümit
ediyordum. Ama gördük ki çetenin içindeymişiz. Araştırmalarımıza
göre 5 sene geriye gidildiğinde de benzerlerini görüyoruz"
diyor.
'Adaletin tecellisine inanıyorum’
Adaletin tecelli edeceğine inandığını dile getiren Yavuz
İskenderoğlu, "En az 10 yıldır aynı kişilerle çalışıyoruz. 80
yaşındaki babamın çırağı bile hala yanımızda. Bu, ahde vefadır.
Anlatılanlardan ve kameralardan gördüklerimize şaşırdık. Bu
gerçekle yüzleşmekten kaçındım. Bu beni çökertir. Adaletin de
tecelli etmesi gerekir. Bilgisayarı, çökertip organize olup, eyleme
geçmişler ve hala ortalarda dolaşırlarsa; sermayesi emek olan
insanların yanında çalmaya devam ederler. Bu toplumu iyice
yozlaştırır. Ben adalete inanıyorum” dedi.
'Çalışanlarına güvendi'
Yavuz İskenderoğlu'nun, yanında çalışan personeline güvendiğini ve
bu sebepten dolayı yolsuzluğu fark edemediklerini belirten eşi
Türkan İskenderoğlu ise şunları söyledi; "2000 senesine kadar ben
de çalıştım. 3 kez beyin ameliyatı oldum. Eşim, o sırada benim
yanıma çok sık gidip geldi. O sırada boşluk oldu. Eşim de çok da
güvendiği için arkasına dönüp bakmadı."