15 gün denildi 22 yıl diyalizde kaldı
Abone olDiyarbakır’da, 11 yaşında böbrek yetmezliği teşhisiyle İstanbul’a getirilen ve ünlülerin moral ziyaretleriyle de yalnız bırakılmayan Kevser ...
Diyarbakır’da, 11 yaşında böbrek yetmezliği teşhisiyle
İstanbul’a getirilen ve ünlülerin moral ziyaretleriyle de yalnız
bırakılmayan Kevser Yakut’un diyalize bağlı yaşamı 22 yıl aradan
sonra organ nakliyle son buldu. Operasyon sonrası her gün diyaliz
merkezine giderek hem hastalara umuda tutunmanın önemini anlatan
hem de organ bağışında duyarlılığı artırmak için çaba sarf eden
genç kadın deyim yerindeyse vefanın sembolü oldu.
1993 yılında bir gazetede diyalize girmediği takdirde yaşamının son
bulacağı duyurulan haberle hayatı değişen Kevser Yakut,
Diyarbakır’dan İstanbul’a uzanan hikayesiyle tükenmeyen bir umudun
sembolü oldu. Diyarbakır’da 11 yaşındayken karın ağrısı şikayetiyle
götürüldüğü hastanede bir böbreğinin işlevini kaybettiği diğer
böbreğinde de taş olduğu gerekçesiyle acil hastaneye yatırılması
gerektiği belirtilen Kevser Yakut, çeşitli gerekçelerle soluğu
tekrar köyüne dönerek aldı. Kısa süre sonra yoğun bakımda tedavi
altına alınan Kevser’in diyalize girmesi gerektiği tespit edildi.
Ancak bu kez de diyaliz merkezlerinin Diyarbakır’da olmayışı tedavi
umutlarını söndürdü. Yaşamla ölüm arasındaki çizginin seyri Türk
Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk’in girişimleriyle değişti ve Kevser
hemen İstanbul’a getirildi.
15 GÜN DEDİLER 22 YILIM GEÇTİ
Kevser Yakut, çok az bildiği Türkçesiyle etrafında olan bitenleri
anlamaya çalıştığını, adını bile telaffuz edemediği diyaliz
makinesiyle 11 yaşında tanıştığını anlattı. Kevser Yakut, ameliyata
giden süreçten şöyle bahsetti: “Babama ‘ameliyat olması gerekiyor’
dediler ama babama köydeki insanlar ‘çocuktur ip atlasın -zıplasın
taşı düşürür’ demişler ve ameliyat olamadım 8 ay sonra yoğun bakıma
aldılar beni, ameliyat oldum. Ardından diyalize girmem gerektiğini
söylediler. Diyarbakır’da diyaliz merkezi o yıllarda yoktu. Ben
çocuktum zaten, ‘diyalizin ne olduğunu biz bilmiyoruz’ dedik. Sonra
beni İstanbul’a getirdiler ve diyaliz merkezini gezdirerek, ‘15 gün
kalacaksın sonra da iyileşip gideceksin’ dediler. Çok sancım vardı
o sırada ‘ayy ne güzel, bir yatacağım sonra da gideceğim diye
düşünüyordum. Türkçe bilmediğim için de Kürtçe parmaklarımla sayı
sayarak günlerimi geçiriyordum ama nereden bileyim 22 yıl bir ömür
neredeyse diyaliz merkezinde kalacağımı.”
VE BEKLENEN HABER: ‘BÖBREK BULUNDU’
Diyalize girdiği sürede hem personelin hem de hastaların sevgisini
kazandığını hatta organ bağışına dikkat çekmek için bu tür
merkezleri ziyaret eden ünlülerle de yakın ilişkiler kurduğunu
anlatan Yakut, birçok kez böbrek bulunduğu haberinin hüsranla
sonuçlandığını söyledi. Diyalizle geçen 22 yıllık sürecin sekiz ay
önce kadavradan nakil olarak son bulduğunu dile getiren Kevser
Yakut, sözlerini şöyle sürdürdü: “O kadar çok alıştık ki, ‘böbrek
çıktı’ denilip yollara düşmeye ama hep hüsran. Ve sekiz ay önce
kadavradan nakil oldum. Evlendim ve 21 yılım diyaliz merkezinde
geçtiği için sürekli gelip gidiyorum Hem arkadaşlarımı hem de
hastaları ziyaret ediyorum. Lütfen organ bağışında bulunsunlar.
Bizi unutmasınlar. Ben 21 yıl bekledim çok çektim.”
Kevser Yakut, süreç içindeki en büyük destekçilerinden birinin de
evliliğin hastalıkta ve sağlıkta olduğunu nikah masasına taşıyan
eşinin Murat Yakut olduğunu belirtti.
Nakil öncesinde yaşanan çeşitli zorluklara mutlu bir beraberlikle
göğüs gerdiklerini söyleyen Murat Yakut da şunları söyledi:
“Gerçekten çok zor bir hastalık. Hafife alınacak bir hastalık değil
ama üstesinden geldik gelmeye de çalışıyoruz. Düşünsenize çıkıp
rahat rahat dolaşamıyorsunuz. Her istediğinizi yiyip içemiyorsunuz.
Eşim nakil olduktan sonra işi bıraktım ve ona bir çocuk gibi
baktım. Evliliğin ‘hastalık ve sağlıkta’ denilmesi çok doğru bir
şey. Çünkü evlendiğiniz kişi hasta da olabilir sağlıklı da
olabilir. Yeter ki duyduğunuz sevgi ve saygı daim olsun. Böbreğim
uymadı eşime. Uysaydı zaten ilk verecekler arasında ben
vardım.”
Organ bağışı konusunda yeterli duyarlılığın oluşmadığına dikkat
çeken çift nakil işlemi sonrasındaki süreci atlattıktan sonra
birlikte organlarını bağışlayacaklarını belirterek bağış konusunda
şöyle davette bulundular: “Biz de organlarımızı bağışlayacağız.
Toprakta çürüyeceğine birkaç kişiye faydamız olursa ne mutlu. “
“KEVSER BİZİM SEMBOLÜMÜZ”
Diyarbakır’dan İstanbul’a uzanan hikayenin perde arkasındaki en
önemli ismi Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timurk Erk de Kevser’i öz
evlatları gibi sevdiğini şu ifadelerle anlattı: “Her sivil toplum
kuruluşunun ya da vakfın geriye bakıldığında önemli hatıraları
vardır. Kevser de bizim için öyle. Nihayet kendisini her böbrek
nakli bekleyen hastanın umuduyla buluşturduk ve nakil oldu. Şimdi
ise hem o hem de biz çok mutluyuz. Yeterli organ bağışı olduğu
sürece de bu güzellikleri çoğaltabiliriz.”
Kevser Yakut’u 22 yıl boyunca öz evlatları gibi koruyup kollayan
maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayan ve hayata tutunduğu
vakıftan telli duvaklı gelinliğiyle çıkaran Türk Böbrek Vakfı
Yönetim Kurulu üyesi Seval Ermiş de, mutlu sonla biten hikayede
Kevser’in sembol olduğunu belirtti. Kevser’in 22 yıl önce gazetede
okunan bir haberle İstanbul’a geldiğini anlatan Ermiş, "O artık
bizim sembolümüz. 22 yıl önce getirttik şimdi ise Kevser evlendi ve
çok mutlu bir evliliği var. Bir evlada nasıl bakarsanız biz de ona
öyle baktık” diye konuştu.
(İHA)