14 Ocak 2011 Basın Özeti
Abone olEconomist'in Türkiye'deki heykel tartışmasına ilişkin yorumu, Başbakan Erdoğan'ın İsrail Dışişleri Bakanı'nın 'kovulmasını' istemesi, Lübnan'daki siyasi kriz ve Azerbaycan'ın Nabucco için umut doğuran imzası.
Haftalık Economist dergisi son sayısında Türkiye'deki heykel
tartışmasına yer veriyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kars'taki "İnsanlık Anıtı"
heykeline ucube demesi ve yıkılmasını istemesiyle başlayan
tartışmayı aktaran Economist şu yorumu
yapıyor:
"Erdoğan rahatsızlığının tamamen estetik olduğunu savundu. Ancak
bazıları, Başbakan'ın Haziran'daki seçimler öncesinde milliyetçi
duygulara hitap etmeye çalıştığını düşünüyor."
"Birçok Türk'e göre bu heykel, 1915'te sayıları 1 buçuk milyonu
bulan Ermeni'nin Osmanlı güçleri tarafından katlinin bir soykırım
olduğu tezinin kabul edilmesi anlamına geliyor. 2009'da, heykeli
sipariş eden dönemin Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu Erdoğan
ve kent nüfusunun yüzde 20'sini oluşturan Azerilerin baskısı sonucu
görevi bırakmak zorunda kalmıştı."
"Ancak bu olaydan İslami ortodoksi kokusu da geliyor. Erdoğan'ın
Kars'taki heykele karşı çıkan konuşmasında, yakında türbesi bulunan
İslam alimi Hasan Harakani'ye de atıf vardı. 'Türbesinin yanına
garip bir şey dikmişler. Nasıl olur böyle bir şey?' diye şikayet
ediyordu Erdoğan. Birçok Müslüman ilim adamı heykeli putperestlik
olarak görüyor ve başka AKP yetkilileri de heykel sanatını hoş
karşılamadıklarını ortaya koydular."
"Lieberman'ı kovun"
Independent ve Daily Telegraph gazeteleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail'e, eğer ilişkilerin düzelmesini istiyorsa Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın görevden alınması çağrısı yaptığını duyuruyor.
Başbakan'ın El Cezire'ye verdiği röportajda, Lieberman'ın artık
kontrolden çıktığını ve İsrail'in uluslararası arenadaki konumuna
zarar verdiğini söylediği aktarılıyor. Daily Telegraph Lieberman'ın
geçen hafta Türkiye'yi, İslam devrimi öncesi İran'a benzettiğini
hatırlatıyor. Bunun Ankara ile ilişkileri düzeltmeye çalışan
Başbakan Binyamin Netanyahu'yu zor durumda bıraktığının altı
çiziliyor.
Lübnan'da hükümet krizi
İngiltere basını Hizbullah'ın 11 bakanını çekerek Lübnan
hükümetinin düşmesine neden olmasına geniş yer ayırmaya devam
ediyor. Hizbullah, eski başbakan Refik Hariri'nin 2005'te kurban
gittiği suikastı soruşturan ve kararını bugünlerde açıklaması
beklenen Birleşmiş Milletler komisyonuna, hükümetin verdiği
desteğin çekilmesini istiyordu bir süredir. Zira komisyonun, Hariri
suikastından Hizbullah'ı sorumlu tutacağına kesin gözüyle
bakılıyordu.
Financial Times yazarlarından Roula
Khalaf, Lübnan'ın Batı ve Suudi Arabistan destekli Sünni
Başbakanı Saad Hariri'yi kastederek, "Hizbullah ihtiyacı olan bir
liderin ayağının altındaki halıyı çekti" diyor ve ne demek
istediğini şu satırlarla aktarıyor:
"Hizbullah çok riskli bir oyun oynuyor. Amacı Hariri'yi önce köşeye
sıkıştırmak, sonra da BM soruşturmasıyla ilgili koşulları kabul
edildiği takdirde tekrar başbakanlığa dönmesine izin vermek.
Aslında bu olmazsa, Hizbullah liderliğindeki muhalefet parlamentoda
hükümet kurmaya yetecek desteği kendi başına da bulabilir. Ardından
da Lübnan'ın soruşturmaya katkısını sona erdirir."
"Ne var ki yeni bir başbakan bulmak, ki anayasaya göre Sünni
olması gerekiyor, biraz zor olabilir. Lübnan'da fırsatçı çoktur.
Ancak Hariri soruşturmasını sona erdirecek saygın bir Sünni isim
bulmaları kolay değil. İronik ama, Hizbullah'ın Saad Hariri'ye
ihtiyacı var. Soruşturmayı sona erdirecek bir ödünü başka kimse
Sünni kamuoyuna satamaz."
Independent'ın deneyimli Orta Doğu muhabiri
Robert Fisk ise Lübnan ile ilgili daha varoluşsal bir
soruna parmak basıyor yazısında. Dikkat çeken satırlar şöyle:
"Batılı güçler görmek istemese de Lübnan'daki sorun çok basit.
Lübnan resmi dini olan bir devlettir. Birinci Dünya Savaşı'nın
ardından Fransa tarafından yaratılmıştır. Ancak modern bir devlet
olabilmek için bu yapıdan kurtulması gerekiyor."
"Hizbullah'ın temsil ettiği Şiiler Lübnan nüfusunun yüzde 40'ını oluşturuyor. Hristiyanlar ise azınlıkta. Eğer Lübnan'ın bir geleceği olacaksa, zaman içinde Şii Müslüman bir ülkeye dönüşecektir. Bu Batı'nın hoşuna gitmeyebilir. Ama gerçek bu."
Nabucco için yeni umut
Financial Times Avrupa Komisyonu ve Azerbaycan'ın önemli miktarda doğal gaz taahhüdü öngören bir deklarasyon imzaladığını duyuruyor.
Deklarasyonun bölgedeki doğal gazı Rusya'yı devre dışı bırakarak Avrupa'ya taşıyacak olan Nabucco projesinin yanı sıra, Türkiye-Yunanistan-İtalya doğal gaz boru hatlarını da içeren Güney Koridoru'nun gerçekleştirilmesinde önemli bir adım olduğu belirtiliyor.
Özellikle hayata geçmek için Azerbaycan doğal gazına muhtaç olan
Nabucco'nun bundan büyük yarar sağlayacağının altı çizilmiş. Ancak
hala aşılması gereken bazı sorunlar olduğunu da şu satırlarla
hatırlatıyor gazete:
"Avrupa Komisyonu yetkilileri bunun sadece bir ilk adım olduğunu
kabul ediyor. Doğal gaz akışına başlanması için, ülkelerin
Azerbaycan'daki geniş doğal gaz havzalarını işleten yatırımcılarla
ticari anlaşmalar imzalamaları gerekiyor. Ancak Azerbaycan
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'den siyasi bağlayıcılığı olan bir imza
almış olmanın da önemini vurguluyorlar."