12 yıllık eğitime doğru gidiliyor
Abone olBakan Hüseyin Çelik, Türkiye'nin, şimdi 12 yıllık zorunlu eğitim çalışmaları yaptığını belirtti.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 3 sınıflı okullardan 8 yıllık
zorunlu eğitime geçen Türkiye'nin, şimdi 12 yıllık zorunlu eğitim
çalışmaları yaptığını belirtti. 17. Milli Eğitim Şurası, Milli
Eğitim Bakanlığı Şura Salonu'nda düzenlenen açılış töreniyle
başladı.
Törende konuşan Çelik, şuraların 1939 yılından bu yana düzenlenmeye
başladığını belirterek, şuraları çok önemsediklerini ifade etti.
Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk'ün, top sesleri Ankara'dan
duyulurken Maarif Kongresi'ni topladığını belirten Çelik, böylece
Atatürk'ün şartlar ne olursa olsun en önemli gündemin eğitim
olduğunu gösterdiğini vurguladı. Eğitim alanında büyük ilerlemeler
kaydedildiğini söyleyen Çelik, ''Cumhuriyet tarihimiz, eğitimde
katettiğimiz mesafe ve ortaya koyduğumuz gelişme ve ilerleme
bakımından başarılarla doludur'' dedi. O dönemde yükseköğretimde
hizmet veren 1 darülfunundan bugün 92 üniversiteye, sınırlı
sayıdaki okuldan 60 bin okula ulaşıldığını anlatan Çelik, Milli
Eğitim Bakanlığının adeta devletin yarısını teşkil ettiğini
söyledi.
''KÜÇÜMSEMEMELİYİZ''
Türkiye'nin, 3 sınıflı köy ilköğretim okullarından 5 sınıflı
ilköğretim okullarına ve daha sonra 8 yıllık zorunlu eğitime
ulaştığını belirten Çelik, şu anda 12 yıllık zorunlu eğitimin
çalışmalarının yapıldığını söyledi. Fiziki mekan, teknolojik
altyapı, müfredat, insan kaynakları, okullaşma oranları ve
rehberlik sistemi açısından Türkiye'nin yakaladığı seviyenin önemli
olduğunu kaydeden Çelik, şöyle konuştu:
''Elde ettiğimiz başarıları, katettiğimiz gelişmeleri küçümsemek
gibi bir hakkımız yoktur. Bunları küçümsediğimiz zaman
Cumhuriyetimizin başarılarını, kazançlarını küçümsemiş oluruz.
Geldiğimiz noktayı takdir etmeliyiz, çok iyi değerlendirmeliyiz ama
asla geldiğimiz noktayla yetinmek gibi bir duruşumuz olamaz.''
Türkiye'de okul öncesinden yükseköğretime kadar 20 milyon öğrenci
bulunduğunu, bu öğrencilerin aileleri ve yakınları göz önüne
alındığında eğitimin, ülke nüfusunun tamamını ilgilendirdiğini
vurgulayan Çelik, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkabilmek için
tek başına Milli Eğitim Bakanlığının çalışmalarının yeterli
olmayacağını belirtti.
Eğitimin, kendisi, çevresi ve ülkesiyle barışık, ülkesinin
değerlerine sahip olan, hür düşünceye sahip iyi birey ve vatandaş
yetiştirmeyi amaçladığını ifade eden Çelik, toplumdaki bireyler
sağlıklı olmadıkça sağlam bir toplum oluşturmanın ve geleceğe
sağlıklı yürümenin imkanı olmadığını kaydetti. İnsana yapılan
yatırımın geleceğe yapılan en büyük yatırım olduğunu söyleyen
Çelik, ''Artık zenginlik dediğimiz şey ne yer altındaki madenler,
ne tarladaki mahsul, ne fabrikanın üretimi mallardır. Esas sermaye
ve zenginlik kaynağı, bugün modern toplumda bilgidir'' diye
konuştu.
Çelik, ''Türkiye'nin genç nüfusunun iyi eğitilmesi halinde 21.
yüzyılın gerçek anlamda Türk asrı olacağını'' kaydetti. Yapılan
çalışmaların hiçbir zaman yeterli olmayacağını ifade eden Çelik,
daha iyiye ulaşmaları için yapılan eleştirilerin kendilerini motive
edeceğini vurguladı. 20 milyon öğrencinin ve 1 milyona yakın
personele sahip bir camiada yanlışlar, eksiklikler bulunmamasının
mümkün olmadığını kaydeden Çelik, ''Bizim hatalarımız sırtımızdaki
akreplerdir'' dedi.
Çelik, yanlışları göstermek kadar teşvik ve takdir etmenin
entelektüel ve sorumlu insanların sahip olması gereken nitelikler
olduğunu dile getirdi. Şurada ele alınacak konulardan olan
kademeler arası geçişler, yönlendirme ve sınav sisteminin bugüne
kadar üzerinde çok tartışılan konular olduğunu kaydeden Çelik,
çocukların küçük yaşlardan itibaren büyük bir yarış içine
sokulmasının, onların beden ve ruh sağlıklarını bozacak bir
yapılanmanın, üzerinde konuşulması gereken meseleler olduğunu
söyledi.
Çelik, şöyle konuştu: ''Ben inanıyorum ki ortak akılla ve bütün
ideolojik saplantılarından arınmış olarak, Türkiye'nin birikimi
olan değerli heyet, bu meseleleri enine boyuna konuşacak ve bizlere
yol gösterici olacak çok önemli tekliflerde bulunacaktır. Soğuk
savaş döneminin basmakalıp ideolojileriyle eğitimin meselelerine
yaklaşmak eğitimi katletmektir. Biz milli eğitimin meselelerine
ideolojik değil, pedagojik yaklaşmak zorundayız. Yükseköğretimin
meselelerine ideolojik değil, akademik yaklaşmak zorundayız.''
''AB'Yİ GÖRMEZLİKTEN GELME LÜKSÜMÜZ YOK''
Şura'da, AB sürecinde Türk milli eğitiminin nerede olduğunun da ele
alınacağını ifade eden Çelik, ilk ve ortaöğretimin ''milli'' vasfı
bulunduğunu ve bunun korunması gerektiğini ifade etti.
Yükseköğretimin ise evrensel niteliği olduğunu vurgulayan Çelik,
küreselleşmeye karşı olanlar bulunduğunu belirtti. Çelik,
''Kendimizi dünyadan izole etmek, AB'yi görmezlikten gelmek,
dışımızdaki dünyaya kendimizi kapatıp ipek böceği politikası yapmak
gibi bir lüksümüz olamaz. Türkiye Cumhuriyeti büyük Atatürk ile
birlikte çağdaş batı medeniyetine doğru yürümeye devam etmektedir
ve devam edecektir'' diye konuştu. AB ilerleme raporunda
Türkiye'nin son 3-4 yıl içinde kaydettiği gelişmenin takdirle ifade
edildiğini söyleyen Çelik, ilerleme raporunda eğitim sistemindeki
gelişmelerin en az eleştiri gören alanlardan olduğunu kaydetti.
İRFAN ERDOĞAN'IN KONUŞMASI
Şura'nın organizasyonunu yapan MEB Talim ve Terbiye Kurulunun
Başkanı İrfan Erdoğan da Atatürk'ün 16-21 Temmuz 1921 tarihleri
arasında Maarif Kongresi'ni topladığını, kendisinin de bizzat
cepheden gelerek kongrenin açılışını yaptığını anlattı. Atatürk'ün,
kongrenin açılışında yaptığı konuşmayı aktaran Erdoğan, ''85 sene
sonra bir araya geldiğimiz 17. Milli Eğitim Şurası'nda aynı ruhun,
heyecanın ve kararlılığın yaşanmasını temenni ediyorum'' dedi.
Şura'da ele alınan konulara değinen Erdoğan, eğitim ve öğretimde
değerlendirmenin sadece sonuç odaklı değil, aynı zamanda ''süreç''
odaklı hale gelmesi nedeniyle özellikle eğitim kademelerinde
kazanılan yeterliklerin kademeler arası yönlendirme ve geçişte
nasıl değerlendirileceğinin belirlenmesinin önem taşıdığını
söyledi.
Erdoğan, uluslararası ilişkilerdeki gelişmelerin ve AB üyelik
sürecinde çocukları ulusal ve evrensel standartlara uygun
yetiştirmenin de önemli olduğunu kaydetti. Türkiye'nin, AB ile
bütünleşmeyi bir dönüşüm projesi olarak harekete geçirdiğini
söyleyen Erdoğan, bu bütünleşmenin Türkiye'nin yararına olması için
özellikle eğitimde hem düşünsel, hem de pratik düzeyde bir seri
çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti. Erdoğan, ''Dış kaynaklı
eğitim yaklaşımlarını transfer ederken dikkatli olmalıyız, başka
ülkelerin eğitim modellerini aynen almaktan ziyade, Atatürk
devrimlerinde olduğu gibi kendi koşullarımız içinde değerlendirerek
bize özgü hale getirmeliyiz'' dedi. Şura'ya, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, milletvekilleri, eski milli
eğitim bakanları, bazı YÖK üyeleri, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal
Yarımağan, rektörler, sivil toplum örgütlerinin başkanları ve
temsilcileri, eski MEB bürokratları, eski şura üyeleri, 17. Milli
Eğitim Şurası üyeleri ve diğer davetliler katıldı. Açılışın
ardından komisyon çalışmalarının başladığı Şura, 17 Kasım Cuma günü
kapanış toplantısıyla sona erecek.