20 yılı Genel Yayın Yönetmeni olmak üzere 35 yıl aralıksız çalıştığı Hürriyet'in kasım ayında yollarını ayırdığı Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazılarını sürdürüyor. Yazılarını "newsletter" olarak geniş bir gruba gönderen Özkök, son yazısında 2010 yılında Rusya Lideri Putin ile yaptığı görüşmedeki izlenimlerini anlattığı yazısında, Putin'in arkasında duran 35 oligarktan biri olan Rus Roman Abramoviç'in Chelsea yönetimini takımın mütevelli heyetine bırakmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Yazısında Putin'in Ukrayna'yı işgal etmesini savunanları geçmişte yaşanan örnekleri hatırlatarak eleştiren Özkök, Abramoviç'in, Rusya'nın Ukrayna işgali sonrası tavrına kamuoyundaki tepkilerin doğmasıyla beraber takımın yöneticiliğinden çekilmesine ilişkin şu satırları kaleme aldı: "Bugün saat 19.30’da İngiliz futbolunun en büyük maçlarından biri oynanacak. Bu maç, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin Batı’daki ilk bombası olacak. Lider Manchester City takımının teknik direktörü Guardiola’nın bile “Bu yıl en iyi takım” dediği Chelsea bugünkü maça, 19 yıldan sonra yeni bir yönetimle çıkıyor. 2003 yılında Kulübü satın alan Rus işinsanı Roman Abramoviç, takımın yönetimini tamamen kulübe bağlı hayır kurumunun Mütevelli Heyetine devretti. Böylece futbolun küresel temellerine ilk büyük nükleer silah atılmış oldu. İngiltere’nin Brexit’le bilenen milliyetçi ruhu, Abramovic’i uzaklaştırarak, İngiltere’nin futbolunun finansmanını da öteki dünyadan kopardı.Bunun anlamı şudur… Küresel finans sisteminde SWİFT’in Rusya bankalarına kapatılması ne anlama geliyorsa, futbolda da bu aynı şeydir. Ancak bunun negatif etkisi Rusya’ya değil, İngiltere ve Batı dünyasının kulüplerine daha fazla olacaktır. Asıl önemlisi de Putin gibi Batı dünyasının demokratik haklarının kendi ülkesinde de yayılmasına mani olmak için ülkesini dışa kapatmak isteyen bir liderin ekmeğine yağ sürecektir.Hiç şüphemiz olmasın İngiltere’de futbol alanında başlayan bu milliyetçilik, kısa süre sonra Arap sermayesine, Türk sermayesine, Çin sermayesine de kapıları kapatacak bir ruh hali yaratacak ve bu da 21’inci Yüzyıl’da başımıza bela olan totaliter yönetimlerin işine yarayacaktır. Bugün “Amerikan emperyalizmine karşı savaşıyoruz” diye Putin’i haklı görmeye devam edersek, bunun gideceği yer, dünyanın son demokrasi bölgesinin de zayıflayıp, meydanın 21’inci Yüzyıl totaliter rejimlerine kalmasıdır."