12 yaşında tecavüz mağduru
Abone olMardin'de 13 yaşındaki N.Ç.'den sonra şimdi de Diyarbakır'da göç mağduru 12 yaşındaki G.N.'ye üç kişi 11 kez tecavüz etti.
Mardin'de küçük yaştaki kız çocuklarının tecavüz edilip, fuhuş
bataklığına düşürülmesi olaylarının yarattığı sarsıntı devam
ederken, Diyarbakır'da 12 yaşındaki G.N.'nin 3 kişi tarafından
defalarca tecavüze uğradığı ortaya çıktı. Diyarbakır Barosu Kadın
Hakları Merkezi'ne son 3.5 ayda yapılan 6 tecavüz başvurusu,
yaşanan toplumsal travmanın boyutlarını ortaya çıkardı.
Diyarbakır'da 12 yaşındaki G.N. adlı kız çocuğunun 3 kişi
tarafından belli aralıklarla 11 kez tecavüze uğraması yaşanan
toplumsal kirliliğin ve buna bağlı travmanın boyutlarını gözler
önüne serdi. Yaklaşık 7 ay önce başlayan "toplumsal utancı", çocuk
bedeninde taşıyamayan ve psikolojik rahatsızlıklar görülen G.N.,
yaşadıklarını şöyle anlattı: "Remziye adında bir komşumuz vardı.
Beni kendi evlerine çağırdı. Bana 'Bir kadın seni çağırıyor' dedi.
Ben de gittim. Remzi Can ise Remziye'nin ağabeyi. İlk bana tecavüz
eden o oldu. Eve gittiğimde beni bir odaya kapattı ve tecavüz etti.
Ben o zaman çok korktum ve canım acıdı. Olayın ardından çok
korktum, başımdan geçenleri kimseye anlatamadım. Kısa bir süre
geçti; sonra Ümit Karabulut ve Remzi Can tarafından tekrar
kaçırıldım. O zaman yine aynı eve götürdüler. Bu kez ağzımı kapatıp
içeri attılar. Sonra bana bıçak gösterdiler, 'Bu olayı anlatırsan
biz seni bıçakla doğrarız' dediler. Ben de giysilerimi giyip oradan
kaçtım. Bu olay üç kez tekrarlandı. Remzi Can, Ümit Karabulut ve
Süleyman Demir, bir gün kolumdan tutup beni bir harabenin içine
atıp, ağzımı kapatarak bana ikişer kez tecavüz ettiler. Artık canım
çok yanmıştı. Sonra eve gittiğimde anneme söyledim. Annem beni
Çarşı Karakolu'na götürdü. Pantolunumu istediler ve Ankara'ya
tahlile gönderdiler. Annem onları karakola şikayet etti. Sonra
erkek polislerle Doğum Hastanesi'ne gittik. Doktor, muayane
ettikten sonra, 'bekareti bozulmuş' dedi. Sonra mahkeme oldu, ben
duruşmaya çıktım. Başımdan geçenleri anlattım. Onların 2 ay kadar
cezaevinde yattıktan sonra serbest bırakıldığını öğrendik. Bir gün
Ümit'in ve Süleyman'ın annesi, babası geldi. Bize dedikler ki,
'Davadan vazgeçin size 500 milyon lira vereceğiz'. Ailem bu durumu
kabul etmedi, sonra gittiler." Psikolojisi bozuldu Olayın duyulması
üzerine oturdukları mahalleyi terk ettiklerini söyleyen G. N.,
"Okuma, yazmam bile yok. Okula gitmek istiyorum. Remzi, Süleyman ve
Ümit hapse girsin, cezasını çeksin" diye konuştu. Yaşadıklarının
etkisiyle psikolojisi bozulan G.N.'nin kimseyle fazla konuşmadığı,
konuşmakta güçlük çektiği, konuşurken sürekli güldüğü ve zaman
zaman tecavüze uğradığı yerlere gittiği öğrenildi. Kızının
yaşadıklarının ardından derin sarsıntı geçirdiklerini anlatan anne
Minto N. ise, şunları söyledi: "1990 yılında kan davası yüzünden
Hani'den Diyarbakır'a göç ettik. Eşim aynı yıllarda kanserden öldü.
Bir oğlum Elazığ'da çobanlık yapıyor, diğer oğlum İstanbul'da.
Yanımda zihinsel özürlü bir oğlum ve kızım G.N. var. Kızımın
yaşadıklarını duyunca şok geçirdim. Ekonomik olarak hiçbir şeyimiz
yok. Zor durumdayız. Avukatımız olmadığı için davayı takip
edemedik. O çocukların neden serbest bırakıldığını halen
bilmiyorum. Hiç kimseye güvenmiyorum. Yardım için gelenlere dahi
güvenmiyorum. Çocuklarımı erkeklerin bulunduğu ortamlara göndermek
istemiyorum. Herkesten çok korkuyorum. Kızıma tecavüz edenlerden
Remzi Can'ın, ailesi tarafından İzmir'e gönderildiğini biliyorum,
ama davayı takip dahi edemiyoruz." 3.5 ayda 6 tecavüz vakası Her
biri toplumsal vicdana bıçak gibi saplanan tecavüz olaylarına
ilişkin bilgi veren Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve
Uygulama Merkezi Koorinatörlerinden Avukat Zülal Erdoğan,
kendilerine 3.5 ayda 96 başvurunun yapıldığına ve bunlardan 6'sının
tecavüz vakası olduğuna dikkat çekerek, "Bu rakam, son 3.5 yılda
yapılan başvuru sayısı kadardır" dedi. Türk Ceza Yasa Tasarısı'nda
tecavüze uğrayan kişilere dönük yeterli bir düzenlemenin olmadığını
ifade eden Erdoğan, şunları dile getirdi: "Özellikle 18 yaşın
altındaki çocuklara dönük bir ayırım söz konusu. 12-15 yaşlarında
tecavüz mağduru olan çocukların faillerine verilen ceza ile 15-18
yaş arasındaki mağdurların faaillerine verilen ceza arasında
farklılar var. Türkiye'nin de altına imza attığı Uluslararası Çocuk
Hakları Sözleşmesi'ne göre bu ayrımın kaldırılması gerekiyor. Yine
bu tür durumlarda kesinlikle rızadan söz edilmemesi gerektiğini
düşünüyoruz. Suçun mağduru bir çocuk ise ve kendi rızası var ise
ceza oranı düşüyor. Oysa bir çocuk kendi tercihi ile yapsa bile o
kararı alabilecek yaşta değildir." Mağdurlar göçzede Şu ana kadar
aldıkları başvurularda kişilerin sosyo-ekonomik durumunun kötü
olduğu izlenimlerini edindiklerini söyleyen Av. Erdoğan, şöyle
devam etti: "Başvurucuların önemli bir kısmının alt gelir konumda
saptandı. Ayrıca genelde hepsinin göç etmiş ailelerden olduğu ve
şehirlere yerleşmek zorunda kaldığı gözlemlendi. Yine göç nedeniyle
başvuruda bulunanların eğitimlerini yarıda bıraktıkları ya da hiç
yararlanmadıkları sonucu ortaya çıktı." En çok tecavüz mağduru
çocukların durumunun zorluğuna dikkat çeken Av. Erdoğan, "Algılama
olayın vehametinin farkında olmamakla birlikte yaşadığını, nasıl
adlandıracağını da bilmiyor. Bu nedenle tecavüz suçunda mağdur olan
bir çocuktan bilgilerini net alamıyoruz. Uzman psikologların bu
konuda devreye sokulması gerekiyor" dedi. Adli soruşturmanın da
mutlaka psikoloğun bilgisi dahilinde olmasında büyük yarar
olacağını kaydeden Av. Erdoğan, çocukların yaşadıklarını korkunun
etkisiyle dile getirmediklerini belirtti. Tecavüz olayının kolay
kolay anlaşılmadığını çocuklardan aldıkları ifadeleri
derinleştirerek ipuçlarına vardıklarını belirten Av. Erdoğan, "Biz
hukuksal süreç boyunca mağdurun tüm hassaslıklarını göz önünde
bulundurarak hareket ediyoruz. Gizlilik avukatlık mesleğinde
esastır. Mağdurun avukatına güvenmesi de gereklidir. Bu yüzden
yaşanan birçok vahşet derecesindeki olayı anlatamıyoruz" diye
konuştu. Tecavüz olayının nedenlerine ilişkin aşamalı bir
araştırmaya ihtiyaç olduğunu vurgulayan Av. Erdoğan, "Eskiden de
çok fazla yaşanıyordu. Fakat olayın hukuksal boyutuyla yeterince
başvuru olmuyordu. Ama şimdi kısmen de olsa kadınlar cesaretli
adımlar atmaya başladı" şeklinde konuştu.