12 Mayıs 2011 Basın Özeti
Abone olSuriye'deki krizden çıkış önerileri, din adamlarının süreçteki rolü, Kaddafi'nin akıbati üzerine spekülasyonlar, Libya'daki mülteci krizi ve Erdoğan'ın dış politika danışmanı İbrahim Kalın'ın Guardian'daki Libya konulu makalesi.
İngiltere basınında bugün Suriye ve Libya'daki gelişmelere
ilişkin haber ve yorumlar öne çıkıyor.
Independent gazetesi bugünkü başyazısında Beşar Esad rejimin ülkedeki isyan hareketini şiddetle bastırma kararlılığını mercek altına alıyor.
"Rejimin meydan okuması, zayıflığını örtemiyor" başlıklı yazıda
dikkat çeken satırlar şöyle:
"Suriye'de olan, Tunus, Mısır ve Libya'da olduğu gibi, ülkeyi
temsil etmeyen bir azınlığın on yıllar süren baskı ve kötü
yönetimine karşı bir başkaldırıdır. Bu nedenle Batı, ekonomik
yaptırım ile başlayarak, rejimin şiddete son vermesi için elindeki
tüm imkanları kullanmalıdır. Ancak bu imkanlar sınırlıdır.
Suriye'ye Libya tarzı bir müdahale Orta Doğu'yu yangın yerine
çevirir. Bu nedenle Suriye'deki krizin çözümü kısa vadede kolay
görünmüyor ve Esad rejimi isyan hareketini sindirmeyi
başarabilir."
"Ancak uzun vadede, bugünkü durumun Suriye ekonomisine büyük zarar verdiği unutulmamalıdır. Bu zarar isyan bastırıldıktan sonra da devam edecektir. Dolayısıyla Beşar Esad sadece zaman kazanmış olacak ve eninde sonunda Suriye'yi içine girdiği durumdan çıkarmanın tek yolu olan kapsamlı sosyal ve ekonomik reformları yapmak zorunda kalacaktır."
Esad'a yaptırım çağrısı
Times da Suriye konusunda ne yapılabileceğine
kafa yormuş ve başyazısında şu satırlara yer vermiş:
"Batı'nın Suriye üzerindeki baskıyı artırma konusunda çok fazla
seçeneği yok. Ancak elinden geleni yapmalı. Avrupa Birliği bu hafta
Beşar Esad yönetiminden 13 kişiye yönelik yaptırım kararı aldı.
Buna Esad'ın kendisi de dahil edilmelidir. Bu rejimin devrilmesini
sağlamayacak, sembolik bir adım olabilir. Ama unutulmamalıdır ki bu
sembolizm, ezilenler kadar ezen için de önemli olacaktır."
Suriyeli din adamlarının rolü
Financial Times Suriye'deki isyan hareketinin gelişmesinde ve geleceğinde din adamlarının rolünü mercek altına almış.
Gazetenin tecrübeli Orta Doğu muhabiri Roula Khalaf isyan hareketinin geleneksel olarak rejime destek veren Sünni din adamları arasında ayrışma yarattığını, bazılarının muhalefete destek verdikleri için gözaltına alındıklarını anlatıyor.
Ayrıca din adamlarının rolünün önemli olduğunu, zira sokakta 5
kişiden fazla toplanmanın yasak olduğu Suriye'de insanların bir
araya gelebildiği tek yerin camiler olduğuna dikkat çekiyor. Khalaf
din faktörünün Esad rejiminde oynadığı rolü ve bundan sonrasına
ilişkin tahminleri de şöyle aktarıyor:
"Rejimin sorunu, dine ilginin, camiye giden ve din adamlarının
vaazlarını dinleyenlerin sayısının son on yılda artmış olması. Oysa
Alevi azınlığın oluşturduğu iktidar, Baas Partisi'nin sosyalist
ideolojisine yaslanıyor. Ancak dindarlığın yayılmasıyla birlikte,
özellikle Beşar Esad'ın babasının yerine geçtiği 2000 yılından
sonra seküler sembollere daha az başvurulmaya başlandı. Onun
döneminde bol bol cami ve kuran kursu açıldı, kadınların vaaz
vermesine izin verildi."
"Bugün karşı karşıya olduğu en büyük tehdit karşısında, Esad rejimi protesto gösterilerini radikal İslamcıların bir komplosu olarak göstermeye çalışıyor ve arkasında Müslüman Kardeşler'in olduğunu savunuyor. Aktivistler ve uzmanlar ise radikallerin bu dalgadan faydalanmaya çalıştığını kabul etmekle birlikte, protesto hareketinin çok daha geniş bir yelpazesi olduğunu, liberal, muhafazakar, seküler ve dindar Suriyelileri kucakladığını vurguluyor."
"İslamcılar da Müslüman Kardeşler'in ideolojisinin son yıllarda evrim geçirdiğini ve artık bir tehdit olarak görülmemesi gerektiğini savunuyor."
Kaddafi nerede?
Daily Telegraph gazetesi "Kaddafi geçen ayki NATO saldırısında öldü mü?" başlıklı haberinde, Libya liderinin 12 gündür ortalarda görünmemesinin yarattığı spekülasyonları aktarıyor.
Söz konusu saldırıda Kaddafi'nin küçük oğlu Seyf ül Arap ve üç torunu hayatını kaybetmiş, Libyalı yetkililere göre Kaddafi sağ kurtulmayı başarmıştı.
Kaddafi'nin oğlunun geçen haftaki cenazesine de katılmadığını hatırlatan Daily Telegraph, Kaddafi'nin hiç bu kadar uzun süre ortadan kaybolmadığını, hele de oğlunun ölümü üzerine çıkıp bir açıklama yapmamasının garip olduğunu vurguluyor. Ayrıca NATO yetkililerinin de Kaddafi'nin nerede olduğu ile ilgili ellerinde hiçbir istihbarat olmadığını kabul ettikleri belirtiliyor.
Libya mülteci kartını oynuyor
Libya'da isyancılar ve Kaddafi güçleri arasındaki çatışmalar sürerken, Guardian sorunun "savaş içinde savaş" dediği bir başka boyutuna dikkat çekiyor: Avrupa'ya ulaşma umuduyla Libya kıyılarından son derece sağlıksız koşullarda yola çıkan ve son günlerde çoğundan umut kesilen göçmenler.
Gazete Libya'nın bu Afrikalı göçmenleri, NATO ve Avrupa Birliği'ne karşı bir silah olarak kullandığı suçlamalarına yer veriyor. Rejimin binlerce insanın yola çıkmasına göz yumarak, Avrupa'nın karşı karşıya olduğu göç sorununu yoğunlaştırmayı hedeflediği iddia ediliyor. Ayrıca BM yetkililerine dayanarak, Libyalı yetkililerin son günlerde çok sayıda göçmeni zorla gemilere bindirdiği belirtiliyor.
Türkiye'nin Libya politikası
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dış politika başdanışmanı
İbrahim Kalın Guardian'da yayınlanan makalesinde,
Türkiye'nin Libya politikasını anlatıyor. Erdoğan'ın kısa süre önce
Kaddafi'ye görevi bırakma çağrısı yaptığını ve Libya için bir yol
haritası hazırladığını hatırlatan Kalın şöyle devam ediyor:
"Libya'daki NATO misyonunun askeri ayağı çıkmaza girdiğinden ve
çatışmanın uzun süre devam edeceği kabul edildiğinden, artık
çabaların ivedi bir ateşkes sağlanması ve siyasi sürecin
başlatılmasına odaklanması gerekiyor. Türkiye bunu
gerçekleştirebilmek için NATO'daki müttefikleri ve Arap ülkeleriyle
birlikte çaba sarf ediyor."
"Ancak otokratik bir rejimi bir gecede demokrasiye dönüştürmek imkansızdır. Adalet, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve bunları destekleyecek kurumları oluşturmak sabır, ihtiyat, dayanışma ve liderlik gerektirir."