12 Eylülden intikam resmen salaklık
Abone ol82 Anayasası'nın bugüne kadar 90 kez değiştirildiğini hatırlatan emekli general Başer iktidarı yerden yere vurdu!..
82 Anayasası'nın bugüne kadar 90 kez değiştirildiğini
hatırlatan emekli general Başer, “12 Eylül Anayasası diye bir şey
kalmadı ki” diyor. Başer ülkedeki durumu “Bunun adı demokrasi kendi
orta oyunu” diye yorumluyor.
Terörle Mücadele eski Özel Temsilcisi, emekli Orgeneral Edip Başer,
yeni Müsteşar atanmasından sonra gündeme gelen ve MİT için
düşünülen CIA - FBI modelini, Anayasa değişikliğini, tutuklu
generalleri konuştuk.
Yeditepe Üniversitesi’nde ders veren Başer, Terörle Mücadele Özel
Temsilciliği görevinden alınmasında etkisi olduğu iddia edilen
Barzani’nin gelişini de değerlendirdi.
TSK’dan bunca bilginin nasıl sızdığını merak ediyorum.
Derin bir çatlak mı var? TSK nereden sızdığını biliyor mudur
sizce?
Bilmez mi, mutlaka biliniyordur. Ayrıca bulunabilir. Kendi
içlerinde incelemeyi yapıyorlardır. Ama dediğim gibi siyaset eğer
bu kurumların içine elini sokmaya başlarsa, orada sıkıntı başlar.
TSK’ya da eğer siyaset böyle kadrolaşma amacıyla girme hevesine
kapılırsa, bazı kadrolarda bazı yerlerde bazı kişiler varsa eğer
TSK’ya büyük zarar verir. TSK’ya zarar vermesi bu ülkeye, bu
millete zarar vermesi anlamına gelir. Bu askerler dünyadaki en iyi
eğitimleri alıyorlar. Ama insanların içinden de yanlış yapacak adam
çıkar mı, çıkar. İnsanoğlu bu. Orduyu sanki bu milletin dışında
ayrı bir unsurmuş gibi görmek ve göstermek ülkeye ihanettir.
Kasıtlı olarak yapıldığı millete anlatılmalı. Milletten ayırır
sonra taş attırır, ’İşte Darbe yapacak ordu’derseniz olmaz.
Ama ordu da darbeler yapmıştır?
Evet ama darbeleri kimse savunmuyor. Peki Orduyu darbe yapmaya
mecbur hissedecek noktaya hangi koşullar getirmiştir? Generaller
bir akşam oturup çay içerken “Darbe yapalım iyi mi olur”
demişlerdir yani. Yoksa ülkenin çok büyük felaketlere
uğrayabileceği zannına kapılabileceği bir noktaya mı gelmiştir
durum. Ülkeyi bu noktaya getiren siyasilerin hiç mi kabahati yok?
Tamam darbeleri yapan askerleri asalım ama siyasilerin hiç mi
kabahati yok?
15. maddeye ’Siyasetçiler de eklensin mi
diyorsunuz?
Öyle bir şey istediğim yok ama TSK’nın bu kadar sahipsiz
bırakılmasına çok içerliyorum.
12 Eylülcülerin yargılanması gündeme gelecek mi? Ne
düşünüyorsunuz?
Bu anayasa 83 yılından bugüne kadar 90 küsur defa değişikliğe
uğramış. Gelen siyasi yönetimler beğenmemiş, değiştirmişler.
Hiçbirinde de asker yeniden darbe yapmaya kalkıp, ’dokunanı
yakarım’dememiş. Bugün ise hala söylenen, “Bu 12 Eylül anayasası.
Biz bunu değiştirerek, 12 Eylül’den intikam alacağız”.
O intikam alınmış olunur mu peki?
Çok afedersiniz, yanlış bir laf, ama söyleyeceğim: Böyle salakça
bir ifade olabilir mi? “12 Eylül Anayasası” diye bir şey zaten
kalmamış. Diğer maddeleri de geçmiş yönetimler değiştirse, kimsenin
diyeceği bir şey yoktu.
Değişmesinde sakınca yok size göre yani?
Yok tabii ki. Her anayasanın, yasa gibi değiştirilmesi gereken
yerleri olur. Nitekim parlamentoda değiştiriyorlar. Ama kalkıp
“askerden intikam alıyoruz” havasına sokarsanız, “bir dakika” demem
gerekir. Kimin askerinden intikam alıyorsun ve bunca yıldır aklın
nerdeydi?
Kenan Evren yargılanır mı, yargılanmalı mı?
O madde kaldırıldı, 90 küsur yaşındaki insanı alın yargılayın.
Hatta yargılamadan önce gözaltında bir iki sene tutun. Bu kafayla
ancak öyle olur zannediyorum. Millet böyle olmasını arzu ediyorsa
tamam. Bizdekinin adı demokrasi de, içerde bir “orta oyunu”
oynanıyor. Milletvekili dokunulmazlığı gibi anlaşılmaz bir şey var.
En adi suçları işlemiş insanların suç dosyaları geride kalmış,
kendileri TBMM’de, bu ulusu temsil ediyorlar. El kaldırıp
indirmeler, bir parti liderinin kararına bağlı.
Siyaset bunlarla mı uğraşsın diyorsunuz?
Yani siz böyle bir sisteme nasıl demokrasi dersiniz? Demokrasinin
bu kadar eksiği gediği varken ve düzeltmenin çaresini aramak
gerekirken, siz 12 Eylül’ü yapan, 90 yaşındaki kişileri asmayı ülke
çıkarları açısından daha önemli görüyorsanız diyeceğim bir şey
olamaz.
Yargıyla ilgili değişiklikleri nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Siyasetin girmemesi gereken en önemli alanlardan biri yargıdır.
Yargı, siyasetin etki alanı dışında kalmalı ki, ben ona “bağımsız
yargı” olarak bakayım. Bugün bana lazımsa, yarın size lazım olur.
Sizden sonra gelen bir başkası onu kendi istikametine sokmak için
uğraşacaktır. O bunun taraftarı, şu bunun taraftarı. Tanrı Türk
yargısını -hala düşmediyse- bundan korusun. Bir ülke için
düşünebilecek en önemli tehlikelerden biri budur.
İmralı kral gibi, emekli generale eşi çamaşır
götüremiyor
Ergenekon sanıkları emekli generaller için ne
söyleyeceksiniz?
Terör, hukuk kuralları içerisinde çözülmeli. Ne yapılacaksa çok
etkin yapılmalı. Ama 30- 40 bin kişinin ölümünden mahkeme kararıyla
sorumlu tutulmuş, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına
çarptırılmış bir adam, cezaevinden hala terör örgütünü yönetmeye
devam ediyorsa, orada hukuk dışı bir durum var demektir. Bu hukuka
sığmaz. Diğer yandan tutukladıkları emekli orgenerale eşi çamaşır
götürdüğünde içeri almıyorlar. Hak mıdır, adalet midir bu? Orada
ayrı bir cezaevi yapmışsınız, krallar gibi yaşatacaksınız, canı
sıkılıyor diye beyefendiye tüm imkanları sağlayacaksınız.
Avukatlarına talimat verecek, Meclis’teki siyasetçi ona göre
konuşacak, dağdaki adam ona göre eylem yapacak ve buna ’hukuk
sistemi’ diyeceksiniz.
Üst düzey yetkililer ‘Barzani’yle görüş’ dediler
DİĞER SAYFADA...
Barzani Türkiye’ye geliyor. Sizin döneminizde oldukça
sıkıntılı günler yaşandı. Şimdi kırmızı halıyla karşılanır
mı?
Türkiye’de öyle şeyler oluyor ki, bunun olmayacağını söylemek artık
pek kolay değil. Ancak belki değişmiş, farklı bir siyaset
benimsemiştir. PKK ile mücadele başladığında uzunca süre
Barzani’nin peşmergeleri, Mehmetçilerin yanında operasyonlara
katıldılar. Türkiye’ye oldukça yardımcı oldu. Sonrasında ise
Barzani Irak’ın kuzeyinde yerleşik PKK unsurlarına tam bir
serbestlik tanımış, her türlü lojistik desteği vermiştir.
‘Kedi bile vermem’ demişti?
Bu tür sözler etti. Bu güç Barzani’ye Atlantik ötesinden gelmiştir
ve bu, dostluğunu tartıştığımız ABD’dir. PKK’yı destekleyen birine
kol kanat geriyorsanız, benim gözümde onu da destekliyorsunuz
demektir. O dönemde filmlerle, videolarla tesbitler yaptık.
Ama görüşmeye hiçbir şekilde yanaşmadınız?
’Görüşmeyi içime sindiremem üstelik fayda da görmüyorum’ dedim.
Barzani nezdinde sözü dinlenir kişilerle temastaydık. Onlarla haber
göndermemize rağmen bir değişiklik olmadı. O üst düzey kişiler
PKK’nın çözülmesini sağlar gibi ümitler taşıyorlardı belki. Ama
benim ümidim yoktu.
MİT’e atamada siyasi görüntü var
MİT’in için düşünülen CIA -FBI modeli, iki ayaklı yapı
uygulanabilir mi?
Uygulanır mı ve gerek var mı diye çok iyi düşünmek lazım. Türkiye
büyük bir ülke, bunu yadsımak mümkün değil. Ama Türkiye’nin bu
koşullarında tüm dünyayı yöneten ABD’nin sistemini aynen kopya
etmesi gerekiyor mu, gerekmiyor mu?
Size göre sakıncası nedir?
Bir sistemi kurarsınız doğru. Ancak o sistemi aktif, etkin bir
şekilde çalıştırma imkanınız olmazsa, hantal bir sistem olarak
devletin sırtına yeni bir kambur daha ilave etmiş olursunuz. Ama
gerçekten etkin olarak kullanabileceğiniz bir sistem kurmayı
düşünüyorsanız, ona kimsenin bir diyeceği olmaz.
Başbakan’ın dış istihbarat ağırlıklı yeni dönem mesajını
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başbakan neyi kast etti bilmem mümkün değil. Ama geneline bakarsak;
İstihbarat bir bütündür. Dışa önem ver, içe verme veya tam tersi
bir ayrım, bana göre sağlıklı olmaz. İstihbarat birbirini bütünler
çünkü. İç istihbarat ve dış istihbaratı birbirinden koparıp,
ayıramazsınız. Benim açıklamalardan anladığım kadarıyla bir birime
iç istihbarat görevini vereceksiniz, ana istihbarat kuruluşunuz
MİT’e sadece dış görev vereceksiniz.
Bir yandan da Kamu Güvenliği Müsteşarlığı devreye giriyor.
Ancak MİT uzun yıllardır bu işi yürüten kurum. Teşkilat bu
bölünmeyi kaldırabilir mi sizce?
MİT’i nasıl etkileyecek, yeni teşkilat yapısı ne olacak
bilemiyorum. MİT’in bazı fonksiyonlarını devralması söz konusu mu o
da belli değil. Ama benim bildiğim bu Müsteşarlık, terörle mücadele
konusundaki tüm devlet kurumlarının, birimlerinin faaliyetlerini
kontrol etmek için kuruluyor. Benim dönemimde Terörle Mücadele
Yüksek Kurulu vardı ve fazla etkin olduğunu söyleyemem.
KGM bu açığı kapatabilir mi?
Bir çözüm olarak KGM görülmüş demek ki. Terörle mücadelede şimdiye
kadar bir türlü yapılamayan, devletin tüm birimlerinin üzerlerine
düşen görevi tam olarak yapmalarını sağlar, mutlak eşgüdümü
yapabilirse, yararlı hizmetler yapabilir. Bazı politikaları
hükümete empoze edebilir, terörle mücadeleyle ilgili politakalara
öneriler getirebilir. Yaparsa yararlı da olabilir.
MİT dış istihbarat ağırlıklı çalışacak. İç istihbaratla
ilgili artık sorunumuz kalmadı mı demek bu?
Mesela PKK’nın en önemli faaliyetleri Avrupa ülkelerindedir.
Almanya başta olmak üzere tüm finans faaliyetleri oradadır. Bütün
buralarda bu örgütün faaliyeti hakkında bilgi toplama meselesini
kim yapacak ? “Terör iç mesele, PKK iç mesele” diye bakıp, iç
istihbarat birimleri mi yapacak? Buna benzer daha birçok örnek
verilebilir. Peşin hüküm vermek taraftarı değilim. Enine boyuna
tartışmadan hüküm verilmez, ben kişisel görüşlerimi söylüyorum.
MİT koltuğuna eski astsubay oturdu. Korgeneral geleneği
yıkıldı?
Ben hiçbir devlet görevinde şu seviye, bu seviyede diye bir şeyi
öne almak taraftarı değilim. Öne alınacak şeyler farklıdır. MİT
Müsteşarlığı çok önemli bir görev. Hakikaten Türkiye’nin güvenliği
açısından çok önemli olduğu tartışılmaz.
Nedir öne alınması gereken? Yine ’Siyasi etki’
mi?
Elbette. Siyasi kadrolaşma amacı güden görevlendirmeler mutlaka
ülkeye zarar verir ki, kaçınılması lazım.
Fidan’ın buraya gelişi size ’Ortada siyasi bir durum var’
görüntüsü mü veriyor?
Öyle bir görüntü olduğu kesin. Yoksa emekli bir astsubay olması
beni hiç bağlamaz. (Vatan)