12 Eylül davasına Mayıs'ta devam edilecek
Abone olDarbe davasında tüm müdahillik talepleri kabul edildi. Sanıklar Evren ve Şahinkaya'nın tutuksuz yargılanmasına karar veren mahkeme, duruşmayı 11 Mayıs'a erteledi.
12 Eylül darbesi davasının üçüncü gününde mahkeme heyeti tüm
müdahillik taleplerini kabul etti ve duruşmayı 11 Mayıs tarihine
erteledi.
Mahkeme heyeti, sanıklar dönemin Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın tutuksuz yargılanmasını isteyen savcının talebini kabul etti.
Davayı gören Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, MİT'in 1977 yılı 1 Mayıs'ı belgesiyle ilgili gizlilik talebine uymama kararı da aldı.
12 Eylül davasının üçüncü gününde mahkeme heyeti tarafından görüşü sorulan savcı, sanıklar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yaşları ve sağlık durumları nedeniyle tutuksuz yargılanmasını istemişti.
Duruşmada görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Çetin, davaya
müdahillik talebinde bulunan kamu kurum ve kuruluşları, özel kurum
ve kuruluşlar, bunların temsilcileri ve gerçek kişilerin yargılama
konusu eylemden ve sonuçlarından zarar görme ihtimalleri bulunduğu
gerekçesiyle, müdahillik taleplerinin kabulüne karar verilmesini
istedi.
Buna karşılık Savcı Çetin, sanıkların sağlık durumları ve yaşlılıkları gözetildiğinde, daha önce verilen adli kontrol kararının yeterli olduğu görüş ve kanaatinde olduğunu bildirdi ve tutuklama isteklerinin reddini talep etti.
Ancak sanıkların duruşmada hazır bulunmaları halinde sağlıkları açısından hayati tehlike oluşturup oluşturmayacağı konusunda İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan rapor aldırılmasını isteyen Çetin, duruşmada tanıklık yapacaklarını belirten kişilerin dinlenmesi için de davetiye çıkarılmasını talep etti.
İlk duruşması Çarşamba günü yapılan davada anayasal düzeni değiştirmek suçundan yargılanan sanıklar için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Ankara'daki davanın üçüncü gününde duruşmaya, iddianamede adı geçen "mağdur ve müştekiler", katılma talebinde bulunanlar, avukatlar ve izleyiciler ile basın mensupları alındı.
94 yaşındaki Evren ve 86 yaşındaki Şahinkaya üçüncü gün de duruşmaya gelmedi.
Tartışmamıza katılmak için tıklayın
Darbe sonrasında 50 kişi idam edilmiş, binlerce kişi işkence görmüş ve 600 binden fazla insan gözaltına alınmıştı.
Müdahillik başvurularına devam
Duruşmanın üçüncü gününde müdahillik talebinde bulunanların beyanlarının dinlenmesine devam edildi.
12 Eylül döneminde idam edilen teğmen Ömer Yazgan'ın ailesini temsil eden avukat Şener Akyüz, müvekkilinin kurmaca bir mahkeme tarafından idama mahkum edildiğini söyleyerek müdahilliğinin kabulünü istedi.
İbrahim Tunç, kardeşleri Mustafa ve Mehmet Tunç'un 12 Eylül'den sonra gözaltına alındığını, ağır işkencelerden geçirildiğini kaydederek, 12 Eylül'ün bütün sorumlularının yargı karşısına çıkarılmasını istedi.
Mukaddes Çelik de 12 Eylül sürecinde kendisinin ve eşi İrfan Çelik'in ayrı cezaevlerinde bulunduğunu belirterek, eşinin 14 Eylül sabahı Davutpaşa Askeri Cezaevinde asılı olarak bulunduğunu, bunun 12 Eylül'ün ilk cinayetlerinden olduğunu söyledi.
Çelik, eşinin ölümüyle ilgili savcının işkence iddialarını görmezden geldiğini savunarak, "O dönem işkenceye karışan diğer kişiler de yargı önüne çıkarılmalı" dedi.
Gülşah Taç evden bir kitapla çıkan oğlunun gözaltına alındığını, daha sonra işkence görüp hapse atıldığını anlatarak, "Oğlumun yaşadıklarından o kadar etkilendim ki 7 yıl uyuyamadım, koltukta yattım" diye konuştu.
Taç, oğlunun cezaevinden çıktıktan sonra çatışma süsü verilen bir olayda öldürüldüğünü ileri sürdü.
Katılma talebinde bulunan bir grubun avukatı Serdal Namkoç da milliyetçilerin, darbenin ardından gözaltına alınarak sistematik işkenceye tabi tutulduğunu, 8'inin idam edildiğini söyledi.
Duruşma sırasında yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren gibi 17 yaşındaki ülkücü Bekir Bağ'ın da işkenceyle öldürüldüğünü kaydeden Namkoç, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın işkence, kötü muamele ve cinayetlerden dolayı yargılanmalarını istedi.
Ömer Öneren, darbe olduğunda Balıkesir'de öğretmen olduğunu, gözaltına alındığında Kemal Yazıcıoğlu ve ekibinin kendisini 90 gün ağır işkencelerden geçirdiğini belirterek, "Cezaevinden çıktıktan sonra her gece rüyamda polis öldürdüğümü gördüm. 10 yıl boyunca uyuyamadım. Mahkeme sadece iki kişiyle kalmamalı, işkenceci kişiler ve amirleri hakkında da işlem yapmalı" dedi.
Öneren tek tek işkenceye katılan polislerin isimlerini saydı ve bir doktorun da işkence sırasında kendisini muayene ederek sorgunun devamına onay verdiğini anlattı.
İsa Tekin ise 12 Eylül'de Diyarbakır'da gözaltına alındığını belirterek, "Diyarbakır 5 nolu Cezaevi'nde 70 çeşit işkence yapılmıştır. Gayrimüslimlerin zorla sünnet ettirildiği akla hayale sığmayacak birçok işkenceye metodunun uygulandığını gördüm. Emir komuta zinciri içerisinde ere kadar herkesin yargılanmasını istiyorum" diye konuştu.
Temel Demirer de 12 Eylül'ün bir ekonomik politika olduğunu savunarak, "Burada sistemin yargılanmasını istiyorum" ifadesini kullandı.
Gelen ve gelmeyen belgeler
Üçüncü günkü duruşmada, mahkeme heyeti tarafından çeşitli kurumlara yazılan müzekkerelere yanıt verilip verilmediği de tutanağa geçirildi.
Buna göre, MİT, darbe ve öncesi döneme ait kurumda bulunan bilgi ve belgeler ile 1 Mayıs 1977, darbe öncesindeki Sivas, Kahramanmaraş ve Çorum olaylarıyla ilgili belgeleri gönderdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı da mahkemenin aynı olaylarla ilgili müzekkeresini yanıtladı.
Milli Savunma Bakanlığı'nın yanıtının 2 klasör olduğu ve büyük kısmını Kahramanmaraş olaylarıyla ilgili mahkeme kararının oluşturduğu açıklandı.
Darbe sonrasında herhangi bir yargı kararı olmaksızın meslekten çıkarılan hakim ve savcı, öğretim üyesi ve görevlisi, idareci veya öğretmen, subay, astsubay bulunup bulunmadığının sorulduğu kurumlardan HSYK, mahkemeye 2 karar örneği gönderirken, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, arşiv sistemi nedeniyle gerekli cevabı veremediği kaydedildi.
Milli Savunma Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'nın müzekkereleri yanıtladığı, Adalet Bakanlığı'nın, kurumun arşivinde konuya ilişkin evrak bulunmadığı cevabını verdiği belirtildi.
Genelkurmay Başkanlığı'ndan, darbe öncesinde Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları arasında yapıldığı iddia edilen toplantıların tutanakları, Bayrak Harekat Direktifi ve darbenin yapıldığı günle ilgili planların onaylı suretleri istenmişti. Bu müzekkereye ise yanıt verilmediği bildirildi.
Darbe sonrasında Milli Güvenlik Konseyi tarafından alınan kararlar ile açıklanan bildirilerin onaylı suretlerinin istendiği Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, konuya ilişkin kurumda bilgi bulunmadığı cevabını verdi.
MİT, Jandarma Genel Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı, darbe sonrasında cezaevlerinde yapılan işkencelerle ilgili bilgi ve belge bulunmadığını bildirdi.
Milli Savunma Bakanlığı'nın, Fatsa operasyonuyla ilgili bilgi ve belgelerin talep edildiği müzekkereye henüz cevap vermediği açıklandı.
Darbeden önce ve 1983'ten sonra kurulan siyasi partilerin sorulduğu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise darbeden önce kurulan partilere ilişkin kaydın bulunmadığını bildirirken, 1983'ten sonra kurulan partilere ilişkin kaydı yolladığı ifade edildi.
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Haydar Saltık'ın 8 Nisan 2010'da öldüğüne ilişkin cevabın dosyaya girdiği, Gazeteci Mehmet Ali Birand'ın hazırladığı 12 Eylül Belgeseli'nin kopyalarının bulunduğu CD'lerin Emanet Memurluğu'na gönderildiği de belirtildi.