12 Eylül 1980 darbesi birçok filme, kitaba ve belgesele konu oldu. Ancak, darbe hiç mi güldürmedi ya da komik olaylar hiç mi yaşanmadı postal sesleri arasında? Trajikomik hikayelerde, mağdurlar cezaevinde türettikleri mors alfabesinin hikayesini, Kenan Evren'in yurt gezilerinde yaptığı konuşmalardaki gülünçlükleri ve kendilerini takip eden polislere çekilişle çıkan hediyeyi anlattı. Sürekli rakamlarla anıldı 12 Eylül darbesi. Yaşı büyütülüp idam edilenler, cezaevine atılanlar ve türlü acılar filmlere dahi konu edildi. O hengame içerisinde yaşama tutunmak için gülmeye çalışan darbe mağdurlarının hikayeleri bir araya gelince 'Eylülde Bile Gülmek' adlı belgesel ortaya çıktı. Kendisi de 12 Eylül mağduru olan Yönetmen İlknur Yılmaz'la darbeye rağmen gülmeyi başaranların hikayesini konuştuk. Belgesel, 12 Eylül'de sokaklara inen asker görüntüleri ile başlıyor. Ardından "İstatistiklerde rakam olarak yer alan bu insanlar"ın herkes gibi üşüyüp, acıkıp, türkü söyleyip ağız dolusu güdükleri vurgulanıyor. 'Eylülde bile gülmek mümkün mü?' sorusunun yanıtının bu istatistiklerin arasında gizli olduğunu söyleyen Yönetmen İlknur Yılmaz darbenin insanlara direnç veren ve gülümseten yanlarını anlatmak istediğini söyledi. Üç büyük il dışında Mersin, Denizli, Bursa, Antalya, Muğla gibi birçok ilde çekimler yaptıklarını aktaran Yılmaz, 90'nın üzerinden tanık ve mağdurla konuştuklarını belirtti. Her bölüm 45 dakika olmak üzere 4 bölüm çektiklerini ve ilk bölüme Kültür Bakanlığı'nın da destek verdiğini ifade eden Yılmaz şöyle devam etti: "Diğer bölümleri de Hayat Televizyonu'nda yayımlanmak üzere yaptık. Pembe Hayat aktivistlerinden bir eşcinselle de MHP'li mağdurlarla da konuştuk. En çok iletişim üzerine hikayeler ortaya çıktı. Yani insanları birbirleriyle görüştürmemek üzere yapılan bütün planların fos çıkmış. Mors alfabesinden şifreli yazı tekniğine hatta tünel kazarak insanlar bir şekilde iletişimin yolunu bulmuş. O insanlar, zorlu günleri mizahı üreterek atlattı. Bizde o koşullara rağmen gülenleri gösterdik. Mizahı bir savunma mekanizması olarak kullanmışlar bunu gördük." Şair Şükrü Erbaş, 'beşibiryerde' diye nitelendirdiği darbenin mimarı Kenan Evren'in yurt gezilerinde yaptığı konuşmaları anlatıyor. Evren paşaya gittiği kentin sembolü ve ünlü olan metasının hediye edildiğini anlatan Erbaş şöyle devam ediyor: "Kangal'a gittiğinde de bir çift kangal yavrusu hediye etmişler. Kürsüden kangallılara teşekkür ediyor. 'Sevgili Kangallılar, bu köpeklere baktıkça sizi hatırlayacağım.' Van'da yaptığı konuşmada da 'Ben de hoca çocuğuyum ben de bilirim dini' diye konuşuyordu. 'Şeriat şeriat diyorlar bilmiyorlar ki şeriatta yalan söyleyenin dilini, hırsızlık yapanın elini, zina yapanın' dedi ve kaldı arkasını getiremedi. AMCASIYIM DİYEREK EŞİMİ GÖRDÜM- Öğretmen Füsun Esentürk, cezaevindeki eşini ziyareti sırasında yaşadığı trajikomik bir olayı ise şöyle anlatıyor: "Birinci derece yakını olmak lazım. Ben de kolaylık oldun diye evlenme cüzdanını götürüyordum. Açıyordum fotoğraflarımızın olduğu sayfayı göstererek bekliyordum. Ama her seferinde oradaki asker 'Nesi oluyorsunuz?' diye soruyordu. Ben de her seferinde eşiyim demekten bunalmıştım. Bir dahaki sefere 'Nesi oluyorsunuz?' dediğinde ben de amcası oluyorum dedim. Baktım ki gerçekten amcası diye deftere yazdı. Arkamdakiler falan hepimiz güldük. Sonra amirleri geldi. Kontrol etti. Sen ne yazdın buraya diye askere bir tane tokat atmıştı ve herkes gülmeye başlamıştı. 15 NUMARAYA ÜTÜ ÇIKTI! Öğretmen Pervin Ruhi'nin hikayesi ise şöyle; "Polislerle yaşamaya alışmıştık. Bir gün evin oradaki çay bahçesine gidelim dedik. Tabi ki polisler yine peşimizde. O gün de her masaya numara koymuşlar, çekilişle hediye vereceklermiş. Bizim masa 14 arkamızdaki polislerin masa numarası ise 15'ti. Garson 15 numaraya ütü çıktı dediğinde en çok biz sevinmiştik. Onları biz getirdik bizim hakkımız diye ben anneme söylüyordum. Polisler havaya bakıp tepki vermediler. Garsonun 'Abi size ütü çıktı' demesine rağmen sessizce oturmaya devam etmişlerdi. Annem ütüyü almamıza da müsaade etmemişti." ADAM 15'İ KABUL ETMİYOR- Gazeteci Aydın Çubukçu ise İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı'nın kasaplara yönelik yayımladığı bildirisini şöyle aktarıyor: "Et fiyatlarının artırılması yasaklanmıştır!" Mehmet ali Işık'ın hikayesi ise bir Alevi köyünde geçiyor: "Askerler köy halkını alana topluyor. Komutan, adamın tekine 'İslam'ın şartı kaç?' diye soruyor. Tabi bu bir Alevi köyü ve çoğu kişi bu sorunun cevabını bilmiyor. 10 diyen adam bir tokat yiyiyor. İlk köylünün sayıyı az söylediği için tokat yediğini düşünen ikinci adam 15 diyor ve o da tokat yiyiyor. Üçüncü adamın yanındaki ilkokul öğrencisi 'Amca 5 de 5' diye tüyo veriyor. Ama adam, Zazaca "Ulan adam 15'i kabul etmiyor sen 5 diyorsun" diyor. EVREN: DARBENİN KÖTÜ TARAFI DA BU!- Belgeselin ilk bölümü darbenin Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Kenan Evren'in açıklamalarına ayrılmış. Bir televizyon programına katılan Evren, darbenin ardından yakalananların hepsinin suçlu olmadığını itiraf ediyor. "Çok yakalanınca sorgulaması 10 günde bitmedi. 3 ay sürdü onlar da bırakıldı. Kurunun yanında yaşlar da yandı. İşte askeri rejimin bir kötü tarafı da bu" diyor. "Kaç senelik ömrüm kalmış. Ben öldükten sonra yargılasınlar" diyerek gülen Evren'in ardından darbeye ilişkin karikatürle darbede gülenlerin hikayeleri son buluyor. RAKAM OLAN İNSANLAR - 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişinin idamı istendi. 517 kişiye idam cezası verildi. Aralarında 17 yaşındaki Erdal Eren'in de bulunduğu 50 kişi idam edildi. 171 kişinin işkence sonucu öldürüldüğü belgelendi. 300 kişi kuşkulu şekilde öldü. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi işten çıkarıldı. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci öldürüldü. Gazetelere 303 dava açıldı. 49 ton gazete, dergi ve kitap yakıldı. 937 film yasaklandı. kaynak: