12 banka hesap veriyor
Abone olGeçtiğimiz yılın sonbahar aylarında başlayan bankalara rekabet soruşturmasında sözlü savunmalar alınmaya başlandı.
Soruşturma 2 Kasım 2011 tarihinde başlamıştı. Sözlü savunma
toplam 2 gün sürecek ve toplantılara bankaların üst düzey
yöneticileri katılacak. Bankaların yazılı savunmaları ise
tamamlandı.
Rekabet Kurumu Başkanı Nurettin Kaldırımcı, soruşturma başlatılmasının ardından, 'Soruşturma 'illa bir rekabet ihlali vardır' anlamına gelmez. Kredi kartı faizlerine ilişkin şikayetler geldi. Biz başka konularda, başka başlıklar altında da bir kısım talepleri de dikkate alarak, ön araştırma kapsamında yaptığımız çalışmayı soruşturmaya dönüştürmüş olduk" demişti.
O BANKALAR HANGİLERİ?
Akbank, Denizbank, Finansbank, HSBC, ING Bank, TEB, Ziraat Bankası, Garanti Bankası, Halkbank, İş Bankası, Vakıfbank, Yapı Kredi Bankası, Garanti Ödeme Sistemleri ve Garanti Konut Finansmanı Danışmanlık.
BANKALARDAN
AÇIKLAMALAR
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, 'Bankaları çok yakından izleyen düzenleyici ve denetleyici kurumlar arasında daha yakın iş birliği yapılmasını istiyoruz' dedi.
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, Akbank'ın ticari
kararlarını her zaman tek başına aldığını belirterek, bankanın
herhangi bir kartel içinde olmadığını söyledi.
Bankalara ilişkin Rekabet Kurulu soruşturmasında öğleden
sonra HSBC, ING Bank ve Türk Ekonomi Bankası'nın
sözlü savunmaları alınacak. Halkbank, Vakıf Bank, Ziraat
Bankası, Garanti Bankası, İş Bankası ve Yapı ve Kredi
Bankası'nın sözlü savunmaları yarın
alınacak.
TBB VE ZİRAAT BANKASI GENEL MÜDÜRÜ HÜSEYİN
AYDIN'IN SAVUNMASI
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat
Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, bankacılık sektöründe rekabet
kurullarının tek başına piyasayı düzenleme konusunda yeterli
olamadığını ifade ederek, ''Rekabete ilişkin düzenlemeler
uygulanırken, bankacılığın kendine özgü yapısının ve işleyişinin
hassasiyetle dikkate alınmasını talep ediyoruz'' dedi.
Aydın, 12 bankaya ilişkin Rekabet Kurumu'nda yürütülen soruşturmada yaptığı konuşmada, Türkiye'de finansal sektörün geliştirilmesi, bankaların güçlendirilmesi, rekabetçi bir ortamın yaratılması ve kamu müdahalesinin azaltılması ile denetimde etkinliğin sağlanması yönünde çok önemli mesafeler alındığını kaydetti.
Türkiye'de uluslararası rekabete en açık ve rekabetin en yoğun olduğu sektörün bankacılık olduğunu ifade eden Aydın, borsada işlem gören şirketlerin piyasa değerinin 3'te 1'inden fazlasının bankalar olduğuna dikkati çekti.
Bankalarda teknolojiye dayalı hizmet anlayışının hakim olduğunu belirten Aydın, ''Bankalarımız müşterilerine dünya kalitesinde ürün ve hizmet sunmaktadır. Faiz marjı düşerken işlem hacmi büyümüştür. Otoritelerin aldığı kararlar, kararın amacına uygun olarak anında piyasalara yansıtılmaktadır. Bu göstergeler sektörde güçlü rekabetin çok yalın ifadesidir'' diye konuştu.
Aydın, dünyada çok ciddi banka yıkımları ve kaosların yaşanmakta olduğu günümüzde bankaların sapasağlam ayakta durduğunu ve ekonomik fonlamaya devam ettiklerini dile getirerek, kredi portföylerinin de büyüdüğünü ve kredilerin yapısının da değiştiğini söyledi.
Banka sisteminin itibarının ve sisteme duyulan güvenin arttırılmasında sadece bankalara değil, tüm kişi ve kurumlara önemli görev ve sorumluluklar düştüğünü ifade eden Aydın, bankaların mali bünyelerinin güçlü olmasının her zamankinden daha büyük bir önem arz ettiğini vurguladı.
Aydın, bankacılık sektörünün rekabet kurallarından istisna tutulmasını istemediklerini belirterek, şöyle devam etti:
''Bankacılık sektöründe de rekabet kuralları tek başına piyasayı düzenleme konusunda yeterli olamamaktadır. İşte bu mülahazalar sonucunda sektöre özel düzenleyici kurumlar ortaya çıkmıştır. Böyle bir yapının varlığı Rekabet Kurumu ile sektöre özel düzenleyici kurumlar arasındaki yakın işbirliğini kaçınılmaz kılıyor. Bu nedenle, rekabete ilişkin düzenlemeler yapılırken ve uygulanırken bankacılığın kendine özgü yapısının ve işleyişinin hassasiyetle dikkate alınmasını talep ediyoruz. Sektörde kırılganlığı arttırmaya yönelik değil, istikrarı da gözeten bir yaklaşımın gösterilmesini bekliyoruz. Bankaları çok yakından izleyen düzenleyici ve denetleyici kurumlar arasında daha yakın işbirliği yapılmasını istiyoruz.''
AKBANK GENEL MÜDÜRÜ HAKAN BİNBAŞGİL'İN SAVUNMASI
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil de soruşturma dosyasının hem bankacılık sektörü hem de ülke ekonomisini ciddi şekilde etkileme potansiyeli bulunduğuna işaret etti.
Akbank'ın soruşturmaya konu edilen olaylarda her zaman hukuka saygılı bir davranış sergilediğini kaydeden Binbaşgil, ''Ekonomik istikrarın devamına soruşturma konusu alanlarda bankacılık güven ve sorumluluk ilkelerine uygun davranmaya özen göstermiştir'' dedi.
Bankacılık sektörü açısından Türkiye'nin dünyada örnek gösterilir hale geldiğini ifade eden Binbaşgil, bahse konu soruşturma kapsamında Akbank hakkındaki iddiaların değerlendirilirken gösterdikleri sorumlu ve bağımsız davranış modelinin dikkate alınmasını talep ettiklerini söyledi.
Akbank'ın pazarın önemli oyuncalarından biri olduğuna işaret eden Binbaşgil, bu nedenle pazarda her zaman takip edilen ve uygulamaları dikkate alınan bir banka olduklarını dile getirdi.
Binbaşgil, Akbank'ın ticari kararlarını her zaman bağımsız bir şekilde aldığını kaydederek, şöyle konuştu:
''Akbank'ın rakiplerinden farklı yönde davrandığı, soruşturma heyeti tarafından dahi kabul edilmiştir. Akbank olarak her zaman rekabetçi politikalar uyguladık, uygulamaya da devam edeceğiz. Akbank, herhangi bir kartel oluşumunun içinde değildir. Böyle olsaydı bu kadar zamana uygulanan bir kartelden, kartele dayalı menfaatlerin elde edilmesi gerekirdi.''
DENİZBANK TEMSİLCİSİ ESRA İÇÖZ
SAVUNMASI
Denizbank Temsilcisi Esra İçöz, Rekabet Kurulu'nda yaptığı
savunmada, ''İki iç yazışma mahiyetindeki e-postadan yola çıkarak
kartele üye olunduğu iddia ediliyor. Bir kartel olsaydı çok daha
fazla yazışmanın olması gerekir'' dedi.
İçöz, Rekabet Kurulu'nun 12 banka hakkında yürüttüğü soruşturmada, Kurul'un sektöre en ağır suçlamayı yönelttiğini söyledi.
Soruşturmanın eksik ve hatalı yürütüldüğünü savunan İçöz, Denizbank'ın faaliyetleriyle ilgili pazar analizinin yapılmadığını belirtti.
Denizbank olarak usule yönelik hatalar nedeniyle savunma haklarını tam olarak kullanamadıklarını ifade eden İçöz, şunları kaydetti:
''Denizbank'ın bu kartele taraf olmadığını delilleriyle birlikte ispatlıyoruz. Soruşturma heyeti şu anda bizi hırsızlıkla suçluyor. Kartel en ağır rekabet ihlali olduğu için, bu kadar ağır bir suçlamanın ispat mekanizmaları açısından sağlam bir zemine oturtulması gerekiyor. Kartelin unsurlarının kartele üye olan her banka açısından ortaya konulması gerekiyordu.''
Eğer bir kartel var ise kartelin bir de denetim ve yaptırım mekanizmasının olması gerektiğini ifade eden İçöz, buna rağmen Denizbank'ın ve kartele üye olduğu iddia edilen diğer bankaların birbirleriyle rekabet içinde olduklarını, hatta birbirlerinden ''müşteri çaldıkları''nı belirtti.
İçöz, Denizbank'ın bir mutabakat içinde olduğuna dair hiçbir yazışma delili olmadığını savunarak, ''İki iç yazışma mahiyetindeki e-postadan yola çıkarak kartel yapıldığı iddia ediliyor. Bir kartel olsaydı çok daha fazla yazışmanın olması gerekiyor. Bu iki e-posta birbirinden bağımsız ve kartelle de bağlantılı değil. Anlık piyasa gelişmelerinden kaynaklı iki e-posta'' diye konuştu.
Sektörün pazar büyüklükleri hakkında da bilgi veren İçöz, Denizbank'ın sektör ortalamalarının üzerinde büyüdüğünü, böyle bir büyüme oranı kaydeden bir bankanın kartelin içinde yer almasının akla yatkın olmadığını söyledi.
İçöz, konuşmasının sonunda Denizbank'ın ihlalin tarafı olmadığını ve bu konuda istenilen cezanın da haksız olduğunu düşündüklerini ifade ederek, ''Denizbank'ın kartel niteliğinde bir uzlaşmaya, rekabeti sınırlayıcı bir anlaşmaya ve uyumlu eyleme taraf olmadığına karar verilmesini talep ediyoruz'' dedi.
FİNANSBANK TEMSİLCİSİ GÖNENÇ
GÜRKAYNAK'IN SAVUNMASI
Finansbank Temsilcisi avukat Gönenç Gürkaynak, Rekabet Kurulu'nda
yapılan sözlü savunmada, ''Zannedilen kartel Finansbank
yönünden yok ve hiç bir zaman olmadı'' dedi.
Gürkaynak, 12 banka hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Rekabet Kurumu'nda düzenlenen sözlü savunma toplantısında, iddialara ilişkin delilleri aşureye benzeterek, ''Karşımızdaki şey daha çok aşureye benziyor. Yarın gazetelerin manşetlerinde 'bankacılar kendilerini aşureyle savundu' gibi şeyler istemeyiz'' diye konuştu.
Delillerin zorlama olduğunu öne süren Gürkaynak, soruşturma raporunda yer verilen ve ihlale işaret ettiği ileri sürülen 28 belgenin yalnızca 3 tanesinin Finansbank ile ilgili olduğunu söyledi. Gürkaynak, delil ve ispat koşulunun yeterince karşılanmadığını öne sürdü.
İspat determinasyonunun hatalı yapıldığını, bu şartlar altında ileri sürülen iddiaların hukuka aykırı olduğunu anlatan Gürkaynak, şöyle konuştu:
''Beheri 3 tane belge olsaydı nasıl bir tespit yapılacaksa Finansbank için o şekilde bir tespit yapılmalıdır. Zira 3 adet belge olmasaydı Finansbank aleyhine hiçbir iddia ileri sürülmeyecekti. Dolayısıyla 28 adet belge sonucu ileri sürülen ihlal evrenine Finansbank sokulamaz.''
Finansbank temsilcisi avukat Gürkaynak, kartel iddiasının da gerçek dışı olduğunu savunarak, ''Zannedilen kartel Finansbank yönünden yok ve hiç bir zaman olmadı'' dedi.
Finansbank'ın pazarda 8. sırada yer aldığına işaret eden Gürkaynak, ''Piyasa büyüme oranlarından daha hızlı büyüyen bir banka neden birlikte hareket etsin'' diye sordu.
-''Burada olmamızın bir bedeli var''-
Gürkaynak, cezaların teklif edildiği gibi geçmesi halinde bundan en fazla Finansbank'ın zarar göreceğini, ceza almasalar bile burada olmalarının bir bedeli olduğunu kaydetti.
İddia konusu kartelin yapısı üzerinde hiçbir değerlendirmede bulunulmadığını savunan Gürkaynak, Finansbank'a ilişkin belgelerin birbirinden kopuk ve konularının ilgisiz olduğunu, her bir belge arasında çok uzun süre bulunduğunu söyledi.
Diğer bankalarla anlaşmanın Finansbank için mantıklı olmadığını ifade eden Gürkaynak, bankanın özellikle büyük ölçekli bankalarla kıyasıya rekabet içerisinde olduğunu anlattı.
Gürkaynak, Finansbank'ın tüm piyasa davranışlarının büyük ölçekli bankalardan pazar payı kapmaya yönelik olduğunu sözlerine ekledi.
Gürkaynak'ın savunmasının ardından Kurul, saat 15.00'da
toplanmak üzere ara verilmesini kararlaştırdı.
HSBC GENEL MÜDÜRÜ DAVİD SPURLİNG'DEN
SAVUNMA
HSBC Bank Türkiye Genel Müdürü Martin David Spurling, Rekabet Kurulu'nda yaptığı sözlü savunmada, iddiaların son derece endişe verici olduğunu belirterek, ''HSBC, hiçbir zaman herhangi bir centilmenlik anlaşmasında yer almamıştır'' dedi.
Rekabet Kurumu Başkanı Nurettin Kaldırımcı, 12 banka hakkında yürütülen sözlü savunma toplantısının öğleden sonraki oturumunda, HSBC Bank temsilcilerinin gizli oturum taleplerinin kısmen kabul edildiğini, son 15 dakika oturumun gizli yapılacağını söyledi.
Daha sonra HSBC Bank Genel Müdürü Spurling, yaptığı konuşmada, HSCB Türkiye'nin mevduat kredi faizleri veya kredi kartı faizi veya ücretlerinin belirlenmesinde diğer bankalarla uygunsuz olarak birlikte hareket ettiği iddialarının kendileri için son derece endişe verici olduğunu kaydetti.
HSBC'nin söz konusu ücretlerin belirlenmesinde hiçbir zaman herhangi bir centilmenlik anlaşmasında yer almadığını belirten Spurling, ''Diğer bankaların genel müdürleriyle mevduat, kredi faizleri ya da kredi kartı ya da hiçbir ürün veya hizmet ücretlerinin bir centilmenlik anlaşması şeklinde tartışıldığı veya üzerinde anlaşıldığı hiçbir toplantıda ne ben ne de benden önce görev alan genel müdür bulunmadık'' dedi.
HSBC olarak kanunlara uygun hareket ettiklerini anlatan Spurling, serbest piyasaya inandıklarını, dolayısıyla ücretlerin ortak belirlenmesine sıfır tolerans gösterdiklerini bildirdi.
''HSBC doğal olarak hata yapmayacağına dair hiçbir zaman garanti veremez'' diyen Spurling, ancak hatalar oluştuğunda bunların tespit edilmesini sağlayan ve bunlara karşı nasıl davranılacağını belirleyen değerlerinin ve politikalarının bulunduğunu söyledi.
HSBC'nin köklü bir geçmişi olduğuna işaret eden Spurling, şöyle konuştu:
''Değerlerimiz ve iş ilkelerimiz karakterimizi oluşturuyor. Bu değerler, fiyatların ortak belirlenmesi anlaşmaları gibi kabul edilemez tüm davranışlardan kaçınmaları yönünde HSBC çalışanlarına net olarak yol gösterir. Bu değerler şöyledir; güvenilir olmak ve doğru olanı yapmak, farklı fikirlere ve kültürlere açık olmak ve bir de müşterilerimize toplumlara, düzenleyici kurullara ve birbirimize yakın olmaktır.
Bu bilgiler ışığında, yalnızca kredi kartı departmanımızda çalışan, tecrübe düzeyi nispeten düşük bir çalışanımızın attığı mail ve bankamızın rekabet kurallarına ters düşen ifade hatasını üzülerek gördük. Orta kademedeki tek bir çalışanımızın yaptığı bu hata üzücüdür ve HSBC tarafından son derece ciddiye alınmaktadır. Ancak bu yalnızca bir hatadır. Bu bir bankanın proaktif olarak herhangi ortak bir fiyat belirleme anlayışı içinde olduğunu yada eyleme katıldığını göstermez. Bu bağlamda, bu çalışanımızın Eylül 2011 itibariyle HSBC'den ayrılmış olduğunu teyit ederim.
Spurling, savunmasının sonunda HSBC'nin suçlu olmadığını sözlerine ekledi.