11 Ekim 2011 Basın Özeti
Abone olFT'den Türkiye-AB ilişkileri yorumu: 'İsteksizler koalisyonu', FT Yazarı Rachman: Erdoğan'ın kusurlarını görmezden gelmeyin, Mısır'daki çatışmalar ve İngiltere'de çocuklar arasındaki yoksullukta artış
Financial Times, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği macerasında
gelinen noktayı irdeleyen bir haber-analize yer veriyor.
"Akıcı İngilizce ve Fransızcasıyla, bıyıklı babacan haliyle Cengiz
Aktar Türkiye'nin onlarca yıldır süren Avrupa Birliği'ne üye olma
çabası konusunda öğrencilerini coşturacak tipte bir öğretmen." diye
başlayan haber, "Ama bir sorun var, Aktar Bahçeşehir
Üniversitesi'ndeki Avrupa Birliği master programını, yeterli ilgi
olmadığı için kapatmak zorunda kaldı" diye devam ediyor.
Daniel Dombey imzalı haberde, işte bu iptal kararının Türkiye'nin
Avrupa Birliği üyeliği arayışının 'acıklı haline işaret ettiği'
söyleniyor. Ayrıca, hem Ankara, hem de Avrupa Birliği açısından
hayati bir dönemde Ankara'nın üyelik arayışının, hiç olmadığı kadar
çok sorunla karşı karşıya olduğu belirtiliyor.
Haberde görüşlerine yer verilen bir Türk yetkilinin Türkiye'de
popüler olan bir söylemi kullanarak, 'Güven sorunu var. Avrupa
Birliği bize adil davranmıyor' dediği aktarılıyor. Sözkonusu
yetkili ayrıca, "En büyük fark da şu; Türkiye artık geçmişe kıyasla
kendine çok daha fazla güveniyor" diye de ekliyor.
'İsteksizler koalisyonu'
Almanya ve Fransa liderlerinin muhalefetiyle, Avrupa Birliği'nin
de Türkiye'nin üyeliği konusunda çok daha fazla gönülsüz olduğunu
kaydediliyor. Bu yüzden de, Aktar'ın Ankara-Brüksel ilişkilerini
"isteksizler koalisyonu" diye tanımladığı belirtiliyor.
Haber şöyle devam ediyor;
"Bu arada ekonomik ilişkiler her zamankinden daha güçlü.
Türkiye ticaretinin yüzde 40'tan fazlasını Avrupa Birliği'yle
yapıyor. Ülkedeki doğrudan yabancı yatırımın yüzde 75 kadarı da
Avrupa Birliği'nden. Ancak müzakereler pratikte durmuş halde ve her
iki tarafın şüpheleri neredeyse elle tutulabiliyor."
Daniel Dombey, ilişkilerin bu hale gelmesinde en büyük faktörün
büyük ihtimalle Kıbrıs sorunu olduğunu vurguluyor.
'Erdoğan'ın kusurlarını görmezden gelmeyin'
Financial Times'ın yorum sayfalarında da Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili bir makale var. Gideon Rachman
imzalı makale "Erdoğan'ın kusurlarını görmezden gelmeyin" başlığını
taşıyor.
Yazıya eşlik eden karikatürde Erdoğan, Boğaz'a konulmuş bir tahtta
oturmuş halde görülüyor.
Üzerinde Türk bayrağı bulunan tahtın üst kenarlarında minareler
bulunuyor. Tahtın oturağının altında da demir parmaklıklardan elini
uzatan bir kişi var.
Rachman, Erdoğan'ın Orta Doğu'da Filistin davasının cesur
savunucusu olarak görüldüğünü söylüyor. Yazar, çok sayıda Batılı
entelektüelin de, Türkiye'yi kaos içindeki Arap dünyasına model
olarak gösterilebilecek bir ülkeye dönüştürdüğüne inandıkları için
Erdoğan'a hayranlık duyduğunu belirtiyor.
'Erdoğan otoriterleşiyor ve pervasızlaşıyor'
Rachman, Erdoğan'ın üst üste üç seçim kazandığını, ekonominin
geliştiğini, özellikle de sağlık alanında önemli sosyal reformlar
yapıldığını ve 'fazla Batı odaklı' Türk dış politikasını değiştirip
Türkiye'yi bölgesinde önemli bir oyuncuya dönüştürdüğünü
vurguluyor. Gideon Rachman şöyle devam ediyor;
"Günümüz Türkiyesi heyecan ve hayranlık uyandırıyor. Çünkü
dindarlıkla, çağdaşlığı ve refahla, demokrasiyi birleştirmenin
mümkün olduğunu gösteriyor gibi görünüyor. Ama sorun şu ki, tüm bu
göz kamaştırıcı başarılar, Erdoğan hayranlarının kahramanlarının
kusurlarını görememesi riskini yaratıyor. Erdoğan'ın iktidardaki
onuncu yılı yaklaşırken daha da aşikârlaşan kusurlar bunlar.
Başbakan ülkesinde daha otokratik, ülke dışında da daha pervasız
davranıyor. Bu kusurlar daha da ileri giderse, Türkiye'nin
demokrasisi ve güvenliği tehlikeye girebilir"
Erdoğan'ın pek çok açıdan demokrasiyi geliştirdiğini söyleyen
Rahcman, azınlıkların, özellikle de Kürtler'in haklarının
genişletildiğini, üst düzey generallerin darbe iddiaları nedeniyle
gözaltına alındığını vurguluyor. Ordunun da asık bir yüzle olsa da,
seçilmiş hükümete itaat ediyor gibi göründüğünü belirtiyor.
'Gazeteciler korku ikliminde'
Ancak Rachman, darbe iddiaları nedeniyle muhtemelen masum olan
çok sayıda kişinin de gözaltına alındığını söylüyor ve şöyle devam
ediyor;
"Bu kişiler şimdi yargılanmayı ve hatta kendilerine herhangi
bir suç yöneltilmesini beklerken hapiste çürüyor. Tutuklananlar
sadece askerler de değil. Uluslararası Basın Enstitüsü'ne göre
Türkiye'de Çin'den daha fazla sayıda gazeteci hapiste. Geçtiğimiz
günlerde İstanbul'da hapisteki arkadaşlarına destek olmak için
yürüyen gazetecileri izledim. Bu Pekin'de hoş görülecek bir şey
değil ama konuştuğum Türk gazeteciler, bir korku ikliminde
çalıştıklarını söylediler"
Türkiye'nin bölgesindeki rolünün hep olumlu olmadığı görüşünü
savunan Rachman, Erdoğan'ın kendine güveni arttıkça daha çatışmacı
bir görüntü sergilediğini söylüyor.
Rahcman, işler çok kötü giderse, Türkiye'nin bu yıl sona ermeden
kendisini üç farklı çatışmanın içinde bulabileceğini belirtiyor.
Yazar bu çatışmaları Kıbrıs, İsrail ve PKK olarak sıralıyor.
Gideon Rachman, Erdoğan'ın son Orta Doğu gezisindeki tavrını da
şöyle eleştiriyor;
"Erdoğan Kahire'de Türkiye'nin laik modelinin Mısır'a örnek
olabileceğini söyledi. Ancak Libya'daki konuşmasında Arap sokağının
komplocu içgüdülerine seslendi. Libya devrimini alkışlarken,
İngiltere ve Fransa'nın ticari nedenlerle müdahale ettiğini
belirtti. Bu baş döndürücü bir ikiyüzlülük. Erdoğan bir yıldan kısa
bir süre önce Muammer Kaddafi'den insan hakları ödülü aldı. Ayrıca
kısmen, Türk ticari çıkarlarını korumak için, başta Nato
müdahalesine karşı çıktı."
Erdoğan- Da Silva benzetmesi
Rachman yine de Erdoğan'ın hala çok olumlu bir miras
bırakabileceğini ve işler iyi giderse eski Brezilya Cumhurbaşkanı
Lula Da Silva'nın Türkiye'deki benzeri olabileceğini belirtiyor.
İki liderin yaşam öyküsü ve başarıları arasında benzerlikler
bulunduğunu söyleyen Rachman yazısına şöyle son veriyor;
"Ama önemli farklar da var. Lula da Silva hep Brezilya'nın
komşularına güven veren bir dış politika izledi. Brezilya lideri,
anayasayı değiştirip görev süresini uzatmanın cazibesine
kapılmadan, iktidardaki on yılı dolmadan kenara çekildi. Nelson
Mandela gibi ne zaman gideceğini bildi. Maalesef Erdoğan'ın aynı
şekilde kendini tutacağını ve alçakgönüllü olacağını gösteren
çok az işaret var"
İngiltere basını Mısır'ın başkenti Kahire'de Kıpti Hristiyanlar ve
güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda 25 kişinin ölmesine
geniş yer ayırıyor.
'Ordu kışlaya dönmeli'
Guardian konuyu başyazılarından birinde ele
almış. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Pazar günkü çatışmalardaki en rahatsız edici şey Mısır'daki
ayaklanmayı bu kadar etkili yapan ve Libya, Suriye ve Yemen'deki
silahlı çatışmalardan farklı kılan olumlu özelliklerini geçersiz
kılması. Kısa, ama önemli bir an Kahire Beşar Esad'ın Cumhuriyet
Muhafızları'nın yönetimi altındaki Humus, ya da Kaddafi
yandaşlarının yönetimindeki Bingazi'ye benzedi. Generaller, Hüsnü
Mübarek'in taktiklerini kullanırsa, onlardan da hesap sorulmalı.
Seçimler ertelenmemeli. Mısır'ın sivil bir hükümete ihtiyacı var.
Generaller kışlaya geri dönmeli. Geçen Pazar günü yaşananlar,
Tahrir Meydanı'nda başlanan gerçek işin tamamlanması halinde neler
olabileceğini hatırlatan bir örnek olmalı."
İngiliz çocuklar yoksullaşıyor
Guardian'daki habere göre İngiltere'de hükümetin
vergi ve sosyal yardım sisteminde yaptığı değişiklikler nedeniyle
400 bin çocuk 2015 itibariyle görece yoksullaşacak.
Mali Çalışmalar Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun rakamlarına
göre, aynı süre içinde mutlak yoksulluk içindeki çocukların sayısı
da 500 bin artarak 3 milyona çıkacak.
Gazete, bu nedenle yasal bağlayıcılığı bulunan 2020'ye dek çoçuklar
arasındaki yoksulluğu yüzde 10 azaltma hedefinin kaçırılabileceğini
vurguluyor.