100 yıl geçti hâlâ karanlık
Abone ol100. Yılında II. Meşrutiyet döneminin öncesini ve sonrasını anlamak.
1908 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ayaklanmaların
ardından Meşrutiyet'i ilan eden II. Abülhamid hakkında yüzlerce
kitap yayınlandı ve yayınlanmaya devam ediyor. Onu diktatör ve
katil olarak niteleyen karalayıcı kitapların dışında özellikle son
dönemlerde piyasaya çıkan Abdülhamid'in görülmeyen ve anlatılmayan
taraflarını ortaya koyan kitaplar da yok değil. 100. yılına
girdiğimiz II. Meşrutiyet döneminin öncesi ve sonrasını daha iyi
anlamak, Sultan Abdülhamid'i tanımaktan geçiyor.
ELİT DÖNÜŞÜM SÜRECİ
Bu dönem kimilerine göre İttihat ve Terakki önderlerinin ülkeden
ayrıldıkları 1918 yılına kadar, kimilerine göre ise saltanatın
kaldırıldığı 1922 yılına kadar sürdü. Meşrutiyet'in ilanının 100.
yılına girdiğimiz şu günlerde Yeni İnsan Yayınları'ndan çıkan ,
dönemi tüm yönleriyle görmek açısından önemli bilgiler içeriyor.
Akif Pamuk ve Halil Akkurt'un hazırladığı kitapta, II.
Meşrutiyet'teki yönetimden, gündelik hayata, edebiyattan sanata
yaşanan değişmeleri anlatan makaleler yer alıyor. Veli Denizhan
Kalkan, Hürriyet'e Giden Yolun Kısa Tarihi başlıklı makalesinde,
Meşrutiyet'in ilanından önceki otuz yılı ve Meşrutiyet'in ilanına
kadar geçen süreyi adım adım anlatıyor. Meşrutiyet'in ilanını
tarihçiler tarafından yeterince hakkı verilmemiş bir devrim olarak
tanımlayan Kalkan, 1908'i yalnızca eski bir rejimin tasfiye
edilmesi olarak değil, oldukça kısa bir sürede yeni bir düzenin
kurulduğu uluslararası ölçekte önemli bir gelişme şeklinde
algılanması gerektiğine vurgu yapıyor.
Kitapta Meşrutiyet'in ilanından sonraki birkaç ay içerisinde
basında yer alan metinlerin çevirisinin yer aldığı bölümler de
dikkat çekiyor.
Nesil Yayınları'nın çıkardığı Adem Çevik imzalı romanında olaylar
Sultan Abdülhamid ve onun etrafındakilerin gözünden anlatılıyor.
Romanda, imparatorluğu kurtarmak için sonuna kadar mücadele eden,
etrafındaki hainlere bile merhametli davranan bir Abdülhamid
portresi çiziliyor. 'Yıldızlar Ateşböceği Sanılmaktan Korkmazlar'
başlıklı bölümde, Sultanın her adımı ne kadar dikkatli attığına
işaret ediliyor. Sadrazam Sait Paşa ve II.Abdülhamid, Çırağan
Sarayı'nda oturdukları sırada haberci gelir ve bir maliye memurunun
sarayın önünden geçerken “Sultan Murat'a 'Efendimiz sen olsaydın
biz böyle olmazdık' dediğini” bildirir. Padişah da o kişinin
Fizan'a sürdürülmesini emreder.
JURNALİ BEN VERDİRTTİM
Bu karara şaşıran Sait Paşa geçen yıl rüşvet aldığı ortaya çıkan bu
memuru işlediği ağır suçtan değil de, basit bir meseleyle
cezalandırmasını anlayamadığını söyler. Sultan ona şöyle cevap
verir: Bu jurnali ben verdirttim. Daha önce affettiğim suçun
cezasıdır. Çünkü ben ona rüşvet cürümü dolayısıyla ceza vermiş
olsaydım, çoluk çocuğuna da ceza vermiş olacaktım. Şimdi onun
çocukları “Bizim babamız istibdada tahammül edemedi, isyan etti de
sürgüne gitti diyecekler.” Nesil Yayınları'ndan çıkan Elif Ayla'nın
kaleme aldığı isimli kitapta ise saray içindeki yaşam, çocuk
Abdülhamid'in satırlarından kurgulanıyor. Abdülhamid'i tanımak için
kızı Ayşe Osmanoğlu tarafından yazılan hatırat da mutlaka okunması
gerekenlerden. Kitap, Selis Yayınları'ndan çıktı.
Peyami Safa'ya cevap
Kaknüs Yayınları'dan çıkan Raif Ogan'ın kaleme aldığı Sultan
kitabının ilk baskısı 1955 yılında yapılmış. Kitabın ana eksenini,
Peyami Safa'nın Milliyet Gazetesi'nde Abdülhamid aleyhine yazdığı
bir köşe yazısı oluşturuyor. II. Abdülhamid'in kızı Ayşe Sultan'ın
hatırlarını Babam Sultan Hamid adıyla Hayat mecmuasında
yayınlanmasına tepki gösteren Peyami Safa, yazısında II.
Abdülhamid'den 'Kızıl Sultan' ve 'katil diye bahsediyor ve çok sert
eleştiriler yöneltiyor. Peyami Safa'nın bir dönem öğretmenlik
yaptığı eğitim kurumunun idarecisi olan Raif Ogan da bu yazıya
kayıtsız kalmıyor ve iftiralara cevaplar kitabını kaleme
alıyor.Yazar belgelerle II.Abdülhamid hakkında 1950'li yıllara
kadar yapılan bütün haksız suçlamalara cevap veriyor.
(Hatice Saka)