10 Şubat 2011 Basın Özeti
Abone olRobert Fisk'ten 'Batı'nın ikiyüzlü tavrına' Türkiye'nin AB üyeliği örneği, Mısır ordusu hakkında işkence iddiaları, Nokia'nın sıkıntıları, Le Pen'den Cameron'ın çokkültürlülük çıkışına destek ve Kazak cumhurbaşkanı adaylarına gramer testi kuralı
Independent'ın deneyimli Orta Doğu Muhabiri Robert Fisk, Arap
dünyasındaki muhalif gösterilerle ilgili bir makale kaleme almış.
Fisk, değişim rüzgarlarının Batı'daki ikiyüzlü tavırları ifşa
ettiği görüşünde
Dikkat çeken satırlar şöyle;
'Fransız tarihçi Daniel Linderberg bu hafta doğruyu söyledi ve
'Gerçeği itiraf etmeliyiz. Çok sayıda entelektüel, derinlerde bir
yerlerde Arap halkının yaradılıştan geri olduğunu düşünüyor.' dedi.
Bunda yeni bir şey yok. İçten içe tüm Müslüman dünyasıyla ilgili
hissettiklerimiz de böyle. Almanya Başbakanı Angela Merkel çok
kültürlülüğün işe yaramadığını söyledi. Bavyera kraliyet ailesi
üyesi olduğunu söyleyen biri de kısa süre önce bana Almanya'da çok
fazla Türk olduğununu, çünkü Alman toplumunun bir parçası olmayı
istemediklerini söylemişti...'
'Türkler AB'ye girmek istediğinde bahaneler arıyoruz'
'...Ama, bugün İslam ve demokrasinin Orta Doğu'da
bulabileceğiniz en mükemmele yakın karışımı olan Türkiye'nin
kendisi Avrupa Birliği'ne girip, Batılı uygarlığımızı paylaşmak
istediğinde, umutsuzca, ne kadar ırkçı olduğuna bakmadan,
Türkiye'nin tam üyeliğini önleyecek çareler arıyoruz. Bir başka
deyişle, bizden uzak oldukları sürece, bizim gibi olmalarını
istiyoruz. Bizim gibi olmak isteyip, Avrupa'yı işgal etmek
istemediklerini kanıtladıklarındaysa, başlarına bir başka,
Amerika'da eğitim görmüş general getirmek için elimizden geleni
yapıyoruz. Tıpkı, Türk parlamentosu Amerikan birliklerinin Irak'ı
Türkiye'nin güneyinden geçerek işgalini reddettiğinde, Paul
Wolfowitz'in 'Generallerin buna söyleyeceği bir şey yok mu?' diye
sorması gibi.'
Guardian da manşetini Mısır'daki gelişmelere
ayırıyor.
'Mısır ordusu da işkence yaptı'
Gazete, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e karşı düzenlenen
gösteriler sırasında tarafsız bir tutum takındığı belirtilen
ordunun da, olayların başlamasından bu yana gözaltı ve işkence
vakalarında rol oynamakla suçlandığını yazıyor.
Haberin kaynağıysa, gözaltına alınan ve işkence gördüğünü söyleyen
Mısırlı eylemcilerin ifadeleri.
Gazeteye konuşan eylemciler ordu tarafından gözaltında tutuldukları
sırada ağır dayak yediklerini ve başka işkenceler gördüklerini
söylüyor.
İnsan hakları kuruluşlarının da ordunun gözaltındakilere elektrik
verdiğini belgelediği belirtiliyor.
Gözaltına alınanlar arasında insan hakları eylemcileri, gazeteciler
ve avukatlar olduğu kaydediliyor.
Eylemciler bunun, örgütlü bir yıldırma kampanyası olduğunu
söylüyor.
'Batı Mısır'a borçlu'
Guardian yorum sayfalarındaki köşelerinden
birini, Mısırlı muhalif eylemcilerden Ahmed Salih'e ayırmış. Salih,
Batı'nın yıllarca Mübarrek rejimini desteklediğini ve bu yüzden
Mısır'a ahlaki bir borcu olduğunu söylüyor.
Dikkat çeken satırlar şöyle;
'Batı, Mısır'daki ve bölgedeki bu yolsuzluklar, bu korkunç insan
hakları ihlalleri, işkenceler, cinayetler karşısında neden sessiz
kaldı? İngiltere de dahil olmak üzere Batı, destek sağlayarak tüm
bu suçlara ortak oldu. Batı, İslamcılar iktidara gelir korkusuyla
Orta Doğu'da demokrasi ve özgürlüğün tehlikeli olacağına inanma
hatasını yaptı. Dünya şimdi hem Tunus'ta, hem de Mısır'da bu
inancın ne kadar yanlış olduğunu görüyor. Bu devrimlerin toplumun
tüm kesimlerini kucakladığını ve dünyanın dört bir yanındaki
insanların istediği bir değeri, özgürlüğü aradığı çok açık. Batılı
siyasetçilerin kafalarında ve diktatörlerin yalanlarındaki bu
anlayış yüzünden onyıllarca cezalandırıldık. İki milyon kolluk
gücünün işgal ettiği bir polis devletinde yaşadık. Tüm bunlar
karşısında Batı'nın omuzlarında ahlaki bir sorumluluk yok mu?'
'Eylemciler gözaltına alınıyor'
Financial Times, İnsan hakları İzleme
Örgütü'nün bir uyarısını taşıyor sayfalarına.
Örgüt, bazı Arap yönetimlerinin Mısır'daki gösterilere destek
verenleri gözaltına aldığını duyuruyor.
Örgüte göre, Filistin toprakları, Suudi Arabistan, Suriye, Sudan,
Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen'de bazı eylemciler gözaltına
alındı. Haberde görüşlerine yer verilen Örgütün Orta Doğu ve Kuzey
Afrika Direktörü Sarah Leah Whitson, 'Turnus ve Mısır'daki isyan
Arap halkını büyüledi, ama liderlerini dehşete düşürdü. Bilinen
baskı ve sindirme yöntemleriyle tepki verdiler' diyor.
Nokia'nın sıkıntıları
Dünyanın en büyük cep telefonu üreticisi Nokia'nın yaşadığı sıkıntılar bugün tüm İngiliz basınının ortaklaşa yer verdiği konulardan biri.
Times'ta yer alan habere göre, şirketin Yönetim Kurulu Başkanı
Stephen Elop, basına sızan bir şirket içi yazışmasında, akıllı
telefonlar alanındaki rekabette Apple ve Google gibi rakiplerinin
gerisinde kaldıklarını kabul ediyor. Elop, 'Apple, ilk iPhone'u
2007'de piyasaya çıkardı ve bizim hala ona yakın bir ürünümüz yok.
Google Android'i iki yıl önce çıkardı. Ama satılan akıllı
telefonlarda liderliği bizden aldılar' diyor.
Elop ayrıca, Nokia'nın durumunu yanan bir petrol platformunda duran
ve etrafındaki dondurucu sulara atlamaktan başka çaresi olmayan bir
adama benzetiyor.
Haberde uzmanların, bu ifadeleri şirketin yapısında radikal
değişiklikler olacağı şeklinde yorumladığı kaydediliyor.
Le Pen'den Cameron'a destek
İngiltere Başbakanı David Cameron, geçen haftaki Münih Güvenlik
Konferansı'nda konuşmasında İngiltere'de çok kültürlülüğün
başarısız olduğunu belirterek, Britanya değerlerine saygı
göstermeyen Müslüman gruplara sağlanan mali kaynakların
kesileceğini söylemişti.
Financial Times, Cameron'ın İngiltere'de çok
tartışılan bu sözlerine Fransa'daki aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin
yeni lideri Marine Le Pen'den destek geldiğini yazıyor.
Le Pen gazeteye yaptığı açıklamada, Cameron'ın çok kültürlülüğü
reddeden açıklamalarının İngiliz ve Avrupa siyasetinde açık bir
değişime işaret ettiğini söylüyor.
Le Pen, 'Bizi 30 yıldır kamu yaşamından uzak tutan işte tam da bu
tür açıklamalardı. Siyasette Avrupa düzeyinde bir evrim yaşandığını
hissediyorum. Kendisini sadece tebrik edebilirim' diyor.
Cameron'ın lideri olduğu Muhafazakâr Parti'nin ise, 'Le Pen'in
Başbakan'ın konuşmasını anlayamadığı açık' dediği belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı adaylarına gramer sınavı
Daily Telegraph, Kazakistan'da Nisan ayındaki cumhurbaşkanlığı
seçimine girmek isteyen adaylara 90 dakika süren bir Kazakça gramer
ve heceleme testini geçmeleri şartı getirildiğini yazıyor.
Üstelik bir yanlıştan fazla yapan adaylar sınavdan geçemiyor.
Sınavın, Cumhurbaşkanı Nursutlan Nazarbayev'in karşısına
çıkabilecek adayları yıldırma taktiği olduğu belirtiliyor.
Çünkü, Rusça'nın hakim dil olduğu ülkede, nüfusun sadece üçte ikisi
Kazakça biliyor. Nazarbayev'in en ciddi rakibi olarak görülen
Vladimir Kozlov'un da Rus kökenli olduğundan sınava ve dolayısıyla
cumhurbaşkanlığı yarışına havlu attığı kaydediliyor.