10 soruda kayıp Malezya uçağı ve gizemi
Abone ol18 gündür Hint Okyanusu'nun güneyinde aranan uçağın kaybolması ile ilgili olarak cevap bekleyen sorular var. BBC bu soruların yanıtlarını sizler için araştırdı
Kayıp Malezya uçağı Hint Okyanusu'nun güneyinde aranırken, uçak ile ilgili olarak yanıt bekleyen bazı sorular var.
8 Mart'ta Kuala Lumpur-Pekin seferini yaparken kalkışından kısa bir süre sonra içindeki 239 kişiyle kaybolan MH370 sefer sayılı uçakla ilgili bu sorular ve yanıtları:
1. Uçak neden rotasını değiştirdi?
Askeri radar kayıtları uçağın planlanan rotasının dışına çıkarak ani bir şekilde Batı'ya doğru yöneldiğini gösteriyor.
Bu arada uçağın kimliğine ilişkin sinyal gönderen verici kapandı ve havada iletişim durumunu bildiren ACARS sistemi devre dışı bırakıldı.
İngiltere'deki Brunel Üniversitesi Uçak Güvenliği Laboratuvarı’ndan Dr. Guy Gratton böyle bir ani yön değişikliğinin "oldukça nadir" görüldüğünün belirterek, "Bu tip manevralar ciddi bir sorun yaşandığında yapılır." diyor.
Cranfield Üniversitesi'nden uçak veri takip uzmanı David Barry'e göre ise böyle bir durumda uçakta bir yangın çıkmış olabilir. Diğer ihtimaller arasında, bölgede başka bir uçağın uçması ya da hava basıncında ani değişiklik olması da var.
Pilotun ya da başka birinin uçağı sabote etmek amacıyla yön değiştirmesi de diğer bir seçenek.
Fakat uçağın kara kutusu bulunana dek kokpitte ne olduğuna yönelik farklı iddialara yönelik tartışmalar sürecek
2. Pilotun intihar etmesi ihtimali mantıklı bir iddia mı?
Uçağın kaybolması sonrasında uluslararası basında pilotun intihar etmiş olabileceğine yönelik iddialar da yer aldı.
Eğer böyle bir şey gerçekleşmişse bile, bu ilk kez yaşanmayacak. 1999'da Mısır Havayolları'na ve 1997'de da Silk Air'a ait uçakların pilotlar tarafından düşürüldüğüne inanılıyor. Fakat bu görüşe karşı çıkanlar da var.
Uçuş Güvenliği Ağı'na göre 1976'dan beri toplam sekiz uçak pilotlar tarafından kasten düşürüldü.
Malezya uçağının Kaptan Pilotu Zahari Şah ve Yardımcı Pilot Faruk Abdül Hamid'in böyle bir şey yaptığına dair şu an için bir kanıt yok.
Kaptan Pilot Şah'ın eşinden ayrıldığı için moralinin bozuk olduğu yönünde iddialar vardı.
Fakat pilotun ruh halinin nasıl olduğu konusunda güvenilir bir bilgi de yok. Kaptan pilotun evinde bulunan uçuş simülatörünün polis tarafından alındığı ve incelendiği de belirtiliyor.
3. Uçağın kaçırılması mümkün mü?
11 Eylül saldırıları sonrası kokpit kapıları sıkı güvenlik önlemleriyle donatıldı. Bu kapılar kurşun geçirmiyor ya da herhangi bir müdahele ile açılamıyor. Uzmanlar kokpite zorla girmenin oldukça zor olduğunu belirtiyor.
Fakat pilotların lavaboya gitmek ya da kabinde bir şeyi kontrol etmek için kokpitten çıktığı anlar da oluyor.
Böyle bir durumda uçağın kokpitine girilmeye çalışılırsa kabin ekibinden birinin imdat sinyali göndermesi de oldukça kolay.
Kokpit kapısı davetsiz misafirlere karşı bazı özel güvenlik önlemlerine sahip. Fakat kapı, kötü bir durumda herhangi bir şekilde açılmasını engelleyecek kadar da sağlam.
Örneğin geçtiğimiz ay Etiyopya Hava Yolları'na ait bir uçak kaptan pilotun lavaboya gitmesi sonrası yardımcı pilot tarafından kaçırılıp İsviçre'ye indirilmişti.
Yardımcı pilotun güvenlik kapısını kilitlemesinden sonra kokpite girmek mümkün olmamıştı.
Yolculardan birinin kokpite davet edilmesi de ihtimaller arasında.
Daha önce MH370 sefer sayılı uçağın eski seferlerinden birinde genç bir turistin eğlence amaçlı kokpite davet edildiğini gösteren fotoğraflar ortaya çıkmıştı.
4. Kaza olabilir mi?
Şu ana kadarki teoriler uçağın haberleşme ve sinyal sisteminin Malezyalı yetkililerin açıklamaları doğrultusunda kasıtlı olarak kapatıldığına dayanıyor.
“Uçaklar Neden Düşer” isimli kitabın yazarı pilot Sylvia Wrigley uçağın sistemlerinin kendiliğinden kapanmış olabileceğini belirtiyor.
Wringley “Uçakta kötü bir durum sonrasında uçağın yoluna devam etmesi fakat sistemlerin kapanması söz konusu olabilir.” diyor.
2005 yılında Helios Hava Yolları'nın 522 sayılı uçuşu sırasında kabin basıncı düşmesi sonrası uçaktaki oksijen bitmiş ve uçak Yunanistan'da bir dağa çarpmıştı.
Wringley, “Eğer uçak dağa çarpmasaydı güzergâhında otomatik pilot sayesinde yakıtı bitene kadar seyredebilirdi.” diyor.
Pilotların uçakta acil bir durum olması durumunda hava trafik kontrol merkezine mesaj ya da herhangi bir sinyal göndermesi beklenir.
Eğer uçak kaza sonucu düşmüşse pilotların kule ile haberleşmelerini sağlayan sistemleri bir aksaklıktan ötürü devre dışı kalmış demektir.
5. Sinyal gönderen verici devre dışı kalınca neden bir şey yapılmadı?
Açıklamalara göre Malezya ve Vietnam hava trafik kontrol sınırı yakınlarında uçağın kimliğine ilişkin sinyal gönderen verici ile bağlantı kesildi.
Uçak verilerini takip uzmanı Barry, "Eğer uçak Avrupa'da kaybolsaydı hava trafik kontrol merkezinde birinin bunu fark edip alarm verirdi." diyor.
Barry, hava kontrol merkezinin son çare olarak yakındaki bir başka uçakla ile temasa geçerek sinyali kaybolan uçak ile dolaylı temas kurmaya çalışacağını söylüyor.
Fakat bu durum Asya'da farklı nedenlerden gerçekleşmeyebilir.
İngiliz Havayolları'nın eski pilotlarından Steve Buzdygan, Vietnam hava sahasına girmeden önce iki ülkenin radarlarının alanında olmayan 10 dakikalık kara bir alan olduğunu söylüyor ve ekliyor:
"Malezyalı yetkililer uçağın Vietnam tarafına geçtiğini düşünerek takibi bırakmış olabilir. Uçağın karşı tarafa geçmediğinin fark edilmesi 5 dakikayı bulabilir. Bu süredeki kara anda ise kimse alarm düğmesine basmamıştır."
“Hatta hatalı bir şeyler fark edilmişse bile hava kontrol merkezi bunu bildirmemiş olabilir" diyor Buzdygan.
6. Neden kaybolan uçağı askeri uydular ile takip etmek kolay değil?
Arama çalışmaları kapsamında özel uydular aracılığıyla alınan görüntülere göre Avustralya'daki Perth kentinin 2500 km açıklarında 23 bin km'lik bir alan taranıyordu.
Geospatial Insight'ın baş teknoloji sorumlusu Dan Schnurr'a göre okyanustan kutuplara uzanan bu geniş alanda arama yapabilecek ve görüntüleri fark edebilecek 20 uydu bulunuyor. Schnurr bu uydulardan 10 tanesinin günlük bazda görüntü tespiti yaptığını söylüyor.
Schnurr bu uyduların neredeyse görüntüleri gerçek zamanda çektiğini ve merkeze gönderdiğini belirtiyor ve ekliyor:
“Fakat gönderilen görüntülerin çokluğu yüzünden bu verileri incelemek çok vakit alıyor.”
Özel uyduların yanı sıra devlet ve askeri kurumların kullandığı uydular da var. Fakat kayıp uçağı arama çalışmalarında bu uydular pek de ön plana çıkmadı.
“232 Numaralı Uçuş: Bir Felaket ve Hayatta Kalım Hikâyesi” kitabının yazarı Laurence Gonzales'in, askeri uyduların kullanılmasıyla ilgili bir görüşü var:
"Bazı ülkelerin çok gelişmiş gözlem sistemi var. Çok küçük ama çok hızlı bir balistik füze bile uydular tarafından fark edilebilirken nasıl olur da yavaş ve büyük bir nesne kayboluyor? Bu, uçağın bazıları tarafından nerede olduğunun bilindiğini fakat ellerindeki ileri düzeydeki bilgiyi paylaşmamak için sakladıklarını gösteriyor. Sahip oldukları radar sistemi bir golf topunu bile tespit edecek kadar iyi düzeyde"
Brunel Üniversitesi'nden Gratton'a göre askeri uydular balistik füzeleri takip için ayarlı ama bu sistem bir uçağı seçebilecek aralıkta değil.
7. Uçak yakıtının bitmesi sonrası denize doğru mu süzüldü?
Kaybolan Malezya uçağının son anları pilot tarafından kontrol edilip edilmediğine bağlı...
Eğer uçak pilotun kontrolünde ise yakıtı bitse bile su üzerinde süzülebileceğini belirten Gratton, New York'ta iki motoru bozulan bir uçağın Hudson Nehri'ne inişini örnek gösteriyor.
Böyle bir durumda yakıtı biten uçağın su yüzeyine yumuşak bir düşüş yaptığı biliniyor. Gratton, uçak pilotun kontrolünde olmadan yakıtın bitmesi durumunda ise çok sert bir düşüş görüleceğine işaret ediyor.
8. Yolcular uçakta bir şeylerin yanlış gittiğini fark etti mi?
Eğer uçakta ciddi bir arıza yaşanmadı ve kabine de bunun yansıması olmadıysa yolcuların bir şeylerin ters gittiğini anlayıp anlamadığı bilmek belirsiz.
Popüler Mekanik dergisinin kıdemli editörü Joe Pappalardo saatlerce süren bir uçuşta yolcuların seyir konusunda umursamaz olacağını söylüyor.
Malezyalı yetkililerin açıklamalarına göre uçak istikametini değiştirdikten sonra 23 bin fite inmeden önce 45 bin fite kadar yükseldi.
Pappalardo "Olaylar böyle gerçekleştiyse yolcular irtifa değişikliğini fark etmesi gerekir." diyor.
Fakat bir iddiaya göre bu irtifa artışı hypoksia ismi verilen oksijen eksikliğine sebep olabilir. Editör, oksijen eksikliğinin bilinç kaybına hatta ölümlere bile sebep olabileceğine işaret ediyor.
Wrigley ise yolcuların durumu ile ilgili iki senaryo olduğunu düşünüyor:
"Kötü senaryoya göre uçağın yükselmesiyle yolcular bazı şeylerin yanlış gittiğini fark etti. Kabinde basınç değişince oksijen maskeleri düştü ve oksijenin azaldığı hissedildi. İyi senaryo ise şu: Yolcular son ana kadar hiçbir şey fark etmedi."
9. Yolcular neden cep telefonlarını kullanmadı?
Çok sık dile getirilen sorulardan bir diğeri ise yolcuların kötü durumda neden cep telefonlarını kullanmadığı…
Bu özellikle 11 Eylül saldırıları sırasında kaçırılan United Hava Yolları’na ait 93 sefer sayılı uçağın yolcularının başvurduğu bir yöntemdi.
Fakat Malezya uçağının 30 bin fitte cep telefonu sinyali alması pek mümkün değil. Ayrıca uçağın uçtuğu güzergâh kapsama alanı içinde olsa bile uçak saatte 700 kilometreden fazla hızla giderken cep telefonlarının kullanılabilmesi de oldukça zor.
10. Neden uçaklar uydulara tam zamanlı veri gönderemiyor?
Büyük ihtimalle havacılık uzmanı olmayan herkesi şaşırtan ve yanıt bekleyen en önemli soru böyle büyüklükte bir uçağın nasıl bu kadar kolay şekilde kaybolabildiği.
Kayıp cep telefonlarının bile takip edilebildiği bir dönemde bir-iki sistemi kapatmak nasıl bir uçağın takip edilmesini engelliyor?
Dr. Barry uçaklarla ilgili tam zamanlı bilgi alınabilecek teknolojinin olduğuna işaret ederek, “Fakat bu görüntüler ancak ayarlandığı zaman alınabiliir" diyor.
Barry uçakta beklenmedik bir sorun olduğunda uçakların uydular aracılığıyla bilgi aktarmalarını sağlayacak bir sistem üzerinde çalıştıklarını dile getiriyor. Barry'e göre zor olan, bu sistemi eski uçaklara da monte etmek.
Boing 777 tipi uçakların 90'lı yıllardaki teknolojiye sahip olduğunu anımsatan Barry, "Eğer vericiler kapatılmasaydı Malezya uçağından bilgiler alınabilirdi' diyor ve ekliyor:
“Daha gelişmiş uydu sistemlerinin de manual olarak kapatılması sonrası bilgileri alamayabilir. Ancak manual olarak kapatma özelliğinin iptal edilmesi durumunda da başka riskler doğabilir.”