1 saatlik görüşmenin ayrıntıları
Abone olHürriyet yazarı Bekir Coşkun Beyaz Saray'da yapılan tarihi görüşmeyi ele aldı. 1 saatlik görüşmeyi hesaplayan yazar oval ofise giren at sineğini de bu süreye dahil etti.
Beyaz Saray'da Bush-Erdoğan zirvesinin uzun sürdüğü konuşuldu.
Yarım saatlik görüşme 1 saate çıkması başta türlü yorumlandı.
Hürriyet yazarı Bekir Coşkun bu görüşmeyi daha farklı yorumladı.
Bir saatlik görüşmeyi Müstahak (2) yazısında
değerlendiren Bekir Coşkun'un tespitleri şöyle:
Yazı: Bekir Coşkun
Haber: www.hurriyetim.com.tr
-HESABINI yaptım, tarihi görüşme 1 saat.
El sıkışmak, hal-hatır sormak, koltuklara yerleşmek, nezaket
sözcüklerini karşılıklı söylemek 10 dakika.
Kaldı 50 dakika.
Her ikisinin, yani Bush ile bizim Başbakan’ın konuşmalarını
tercümanlar tekrar ettiklerine göre, indirin yarı yarıya...
25 dakika kaldı.
Bölün ikiye, adam başına düşen süre:
12.5 dakika...
*
Açıklandığına göre bu zamanda bizimkinin dile getirdiği
konular:
ABD ile stratejik ortaklık, Suriye’ye karşı strateji, İran sorunu,
Kuzey Kıbrıs’ta izolasyona son verilmesi, AB ile ilişkilerin
geleceği, Fransa ve Hollanda’daki oylamalar, Büyük Ortadoğu
Projesi, Mısır ve Lübnan ile ilişkiler, Afganistan, Irak’taki son
durumun değerlendirilmesi, PKK’nın üzerine gidilmesi, ABD’nin
Türkiye’ye daha çok yatırım yapması, demokrasi, terör, Dünya
barışı, nükleer silahlar...
Bu zamanın içinde Oval Ofis’e camdan giren at sineğini kovalamak da
var.
Ve Başbakan’ın Dünya Bankası’nda çalışan oğlu ‘Bilal’in durumu’ da
konuşuldu diyorlar.
O zaman bu 12.5 dakika bizim bildiğimiz 12.5 dakikalardan uzun.
*
Siz hiç 12,5 dakikada ayakkabı dahi alabildiniz mi?..
Ben görüşme başlıklarına göre hesapladım; diyelim ki ‘Kuzey Kıbrıs’
konusuna giren Başbakan Erdoğan’ın konuşmasına ‘Ku...’ diyecek
kadar zaman düşüyor.
Elbette Bush’a düşen yanıt süresi de ‘Ku...’ diyecek kadar.
Nitekim görüşmelerden çıkan sonucu biliyorsunuzdur:
‘Ku ku...’
*
Elbette içerde neler olduğunu bilemeyiz.
Benim sezilerim ve görüşme sonrası Erdoğan’ın yüzünden okuduğum,
içerde Bush bunları sert biçimde (azarladı demeye dilim varmıyor)
uyardı ve gönderdi.
Nitekim bizim medyada ‘zafer müjdeleri’ yerine, Bush-Erdoğan
haberlerinin sayfa diplerinde verilmesinden bunu anlayabilirsiniz.
ABD gazetelerindeki aşağılayıcı yorumlar ise beni doğruluyor.
Yazık Türkiye’ye...
Onurunuz kırılıyor da canınız mı sıkılıyor?..
Söylemiştim; size müstahak...