1 Mayıs öncesi Türkiye'ye mektup
Abone olDışişleri Bakanı Abdullah Gül'e gönderilen mektupta en büyük eleştiri polisin uyguladığı şiddet oldu
İnsan Hakları İzleme Komitesi, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri
Bakanı Abdullah Gül'e mektup göndererek, polisin kullandığı şiddet
yöntemlerinin ve mülki amirlerin uyguladığı kısıtlamaların
Türkiye'deki toplanma özgürlüğünü ve reform sürecini tehdit
ettiğini belirtti. İnsan Hakları İzleme Komitesi Avrupa ve Orta
Asya Bölümü Direktörü Rachel Denber mektubunda, göstericilere karşı
polis şiddeti ve toplanma özgürlüğüne getirilen yersiz
kısıtlamaların Türkiye'nin AB hedefiyle ve insan haklarıyla ilgili
hedefleriyle bağdaşmadığını kaydetti. Mektubunu 1 Mayıs öncesi
gönderen Denber, konunun Türkiye'nin AB üyeliği doğrultusundaki
ilerlemesine zarar vermesini önlemek için, hükümetin protesto
hakkını garanti altına aldığını belirtmesi gerektiğini ifade etti.
"TÜRK VATANDAŞLARI POLİS ŞİDDETİYLE KARŞI KARŞIYA" Yasal reform
çabalarının bir parçası olarak, Türkiye 2003'te 2911 Sayılı
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nda bazı olumlu
değişiklikler yaptığını hatırlatan Denber, bununla birlikte, aradan
geçen dokuz ay süresince, polisin en az 105 barışçıl toplantıyı,
basın toplantısını veya gösteriyi dağıttığını ve bin 822
göstericiyi gözaltına aldığını vurguladı. Denber mektubunda,
polisin otuz bir olayda toplantıyı dağıtmak göstericileri döverek
ve biber gazı sıkarak şiddet kullandığına da dikkat çekti. Denber,
hükümetin, son zamanlarda, toplanma özgürlüğü dahil olmak üzere
insan hakları alanında mesafe nedeniyle uluslararası itibar
kazandığının altını çizerek, "Ancak Türk vatandaşları, kaygılarını
ve eleştirilerini dile getirmek için toplandıklarında, sık sık
resmi kısıtlamalarla ve polis şiddetiyle karşılaşmaktadır" dedi.
"AÇIKLAMA İÇİN İZİN ALMAK GEREKMİYOR" Direktör Denber, olayların
büyük bir çoğunluğunun açık- hava basın toplantıları için yapılan
küçük ölçekli toplantılardan kaynaklandığına işaret etti. Bazı
illerde valiler ve emniyet teşkilatının bu tür toplantılara izin
verdiğini belirten Denber, "Diğer bazı illerde ise, polis bu tür
toplantıları `izinsiz gösteri' oldukları gerekçesiyle
dağıtmaktadır. Şubat 2000 tarihli Yargıtay kararına göre, basın
toplantısı amacıyla bir araya gelmek için örgütleyicilerin daha
önceden mülki amirlere bildirim yapması veya bu makamlardan izin
alması gerekmemektedir" hatırlatmasına da mektubunda yer verdi.
"GENELGE RİCASI" Komite Gül'e gönderdiği mektupta, açıkta yapılacak
basın toplantısı ve bildiri dağıtma hakkının varlığını ve bunun
için önceden izin almak gerekmediğini teyid eden bir genelge
yayınlanmasını, hükümetin basın toplantılarıyla ilgili durumu
açıklığa kavuşturmasını istedi. Denber, "Neyin basın toplantısı
neyin gösteri olduğu konusundaki karışıklık, söylemek istediklerini
dile getirmek için toplanan kişilerin yasal takibine, hatta kötü
muamele görmesine neden olmaktadır" dedi. Denber, hükümetin,
barışcıl toplantı hakkını tanıyan açık bir politikayla varolan
karışıklığa çözüm bulması gerektiğine de dikkat çekti. İnsan
Hakları İzleme Komitesi, Türk hükümetine kamuya açık gösterilere
uygulanacak kısıtlamaların Avrupa Insan Hakları Konvansiyonu'nda
öngörülen kısıtlamalarla sınırlı tutulması ve resmi bildirim
gereklerinin neler olduğunun açıklığa kavuşturulması için çağrıda
bulundu. Mektupta ayrıca, Yüksek Ögretim Kurulu (YÖK)'na da çağrıda
bulunularak, YÖK'ün kampus içinde veya dışında barışçıl gösterilere
katılan öğrencilerin kaydının askıya alınmaması için üniversite
yöneticileri nezdinde tavsiyede bulunması istendi.