Milli irade 7 Haziranda, yıllardır süregelen yolsuzluk
dosyalarının kapatılması gayretlerine, başkanlık sisteminin
dayatılmasına, hukukun darmaduman edilip kişiye göre farklı
tecelli eder hale getirilmesine, hukuksuzluğa “DUR”
demişti.
Halk iradesi, ayrıca HDP’ye barajı aşma şansı tanıyarak, terör
örgütü PKK’nın Kürtleri temsil edemeyeceğine de
hükmetmişti.
Bundan, Kürt etnik kökene mensup Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının, haklarını demokratik yollarla mecliste
arayacağı sonucunu çıkarmak yanlış olmasa gerek…
Buraya kadar her şey berrak, net ve anlaşılır. 7 Haziranda halk,
görevini layıkıyla yapmış ve topu siyasetçilere
bırakmıştı.
Meclise girebilmiş muhalefet partileri (MHP hariç)
hükümeti kurma arayışı içinde kıvranırken, hiçbir mantığa
oturtulamayacak bir adımla ülkenin bekası Devlet Bahçeli’ye
toslamıştı!
Ancak hiçbir şey olması gerektiği gibi yürümeyecek, milli
irade tecavüze uğrayacaktı!
Cumhurbaşkan'ının, hükümetin kurulması ya da mümkünse
kurulamaması yönünde taktik manevralarla AK Parti’nin yanında
sürece müdahil olacağı biliniyor, bekleniyordu.
Nitekim öyle de oldu!
Cumhurbaşkanı, kısıtlı süreyi adeta hükümetin kurulamaması için
elinden geldiğice ağırdan alarak kullandı.
Buna rağmen umutlar muhafaza ediliyor, kurulacak hükümetin
ülkeyi uçurumun kenarından çekip alması ve 13 yıl süren
istikrarsızlık, kutuplaşma ve her neviden haksızlıkların son
bulacağı beklentisi canlılığını koruyordu.
İşaretlerini verse de hiç kimse asıl yıkıcı çelmenin Devlet
Bahçeli’den geleceğini aklına getirmiyordu! Özellikle de
böylesine kritik dönemde ve Türk Milleti için mevcut şartlarda
alınabilmiş en ideal sonuç ortada iken…
Meclise girebilmiş muhalefet partileri (MHP hariç) hükümeti
kurma arayışı içinde kıvranırken, hiçbir mantığa
oturtulamayacak bir adımla ülkenin bekası Devlet Bahçeli’ye
toslamıştı!
MHP, bir kez daha tarihi boyunca kendine yüklenen perde arkası
misyonunu bu kez Bahçeli önderliğinde uygulamaya sokmuş ve
AKP’nin can simidi ya da AKP’nin, koltuk değeneği gibi
yakıştırmaları haklı çıkaracak şekilde hedefi 12’den vurmuştu!
1 Kasımda sandığa giden MHP’li seçmen, ister tepki
deyin, ister kendine daha yakın bulduğu için deyin hiç fark etmez
AKP istikametinde oyunu kullanmıştır.
“MHP’nin varlık sebebi bizzat kendi seçmeni tarafından
şimdi sorgulanmayacaktı da ne zaman sorgulanacaktı?” diye
merak ederken Bahçeli’nin çelmesi ile ülkenin yaşadığı
depremin daha büyüğünü bu kez MHP seçmeni yaratacaktı.
Halbuki deprem, bir doğa olayıdır. Şiddeti oranında ve zemin
yapısına göre yıkıcı olabilir. Ancak bu doğa olayının
yarattığı yıkımların etkisi zamanla geçer, hatta unutulur
gider. Peki ya deprem bir milletin çöküşüne sebep olabilecek
boyutta ise…
1 Kasımda sandığa giden MHP’li seçmen, ister tepki deyin, ister
kendine daha yakın bulduğu için deyin hiç fark etmez AKP
istikametinde oyunu kullanmıştır. AK Parti, büyük oranda
MHP’li seçmen ve ölümle, şiddetle korkutulan Kürt
kökenli vatandaşlarımızın oylarıyla kurmaylarını dahi
şaşırtacak yüzde 49,3 gibi bir sonuçla yeniden tek parti
olarak meclise girdi.
Bahçeli’nin Türk milletine hediyesi olan bu yıkımın adı 1 Kasım
Seçimidir!
“Ya da 1 Kasım Depremi mi demeliyiz?”
Kararı saygıdeğer okurlarım versin, gelecekte ülkemizi bekleyen
tehlikelere karşı duyarlı ve uyanık olsun.
Tek temennim budur...