06 Nisan 2011 Basın Özeti

Abone ol

Fildişi Sahili'nde gelecek senaryoları, NATO'nun Libya operasyonlarında içine düştüğü uçak sıkıntısı, Sarkozy'nin Paris'i dev kanalla Kuzey Denizi'ne bağlama projesi.

Fildişi Sahili'nde dört ayı aşkın zamandır süren siyasi krizde son dönemece girilmiş görünüyor. Cumhurbaşkanı Laurent Gbagbo'nun teslim olma şartları üzerine pazarlık ettiği bildirilirken; dikkatler ülkeyi bundan sonra neyin beklediğine kayıyor.

Financial Times, Kasım'daki başkanlık seçiminin galibi olarak kabul edilen Alassane Outtara'nın Fransa'nın yamağı ya da maşası gibi görünmemeye gayret etmesi gerekeceği uyarısında bulunuyor.

Gazete Fransa'nın Outtara'ya verdiği desteğin, Gbagbo'ya yaradığına, kendisini emperyalist bir komplonun kurbanı olarak göstermeye çalıştığına dikkat çekiyor.

Biri tarihçi, öteki iktisatçı

Fildişi Sahili'nde iç savaş ortamı yaratan krizin aktörleri kıtdaki pek çok ülkede yaşanan benzer çatışmaların liderlerinden farklı bir portre çiziyor aslında. İktidar yolunun sonuna geldiği söylenen Gbagbo, eski bir tarih profesörü. Peki Outtara kim?

İlk kez 1993'te başkanlığa aday olan Outtara uzun yıllar boyunca IMF'de çalışmış, başkan yardımcılığına dek yükselmişti. Yüksek yerlerde tanıdıkları var. 2000 yılındaki seçimler öncesinde çıkarılan beş yıldan uzun süre ülke dışında yaşamış veya anne babasından biri Fildişi Sahili'nden olmayanların seçimden men edilmesi kuralının doğrudan kendisini hedef alıyordu.

Financial Times, yasanın Outtara gibi kuzeyden milyonlarca Müslümanı ve göçmen kökenleri olanları bir anda yabancı düşmanı saldırıların hedefinde bıraktığına dikkat çekiyor.

Guardian'da yazan Kraliyet Afrika Cemiyeti'nin başkanı Richard Dowden, batıdaki Duekoue'de yüzlerce kişinin öldüğü olaylarda gerçek rolü ne olursa olsun; Outtara'nın zaferine kan bulaşmış olmasının bir kuzeyli olarak güneydeki konumunu zorlaştıracağını belirtiyor:

"Outtara'nın Gbagbo'yı devirmek için diplomasiden vazgeçip, yaptırımlara bel bağlamayı bırakması ona başkanlığı getirmiş olabilir, ama barış da getirmesi pek olası değil. Frankofon Afrika'nın incisi olan, bir zamanların zengin, istikrarlı ülkesinde kapsamlı bir uzlaşma süreci gerekecek..."

Aynı gazetede yazan siyaset ve güvenlik uzmanı Dr. Adekeye Adebajo da aynı görüşte:

"Outtara'nın ulusal bölünmüşlüğü gidermek için Gbagbo destekçilerini ve güneylileri hükümete alıp gerçek anlamda entegre olmuş bir ordu kurması gerek. Her iki taraf da saldırılarla suçlandı. Şimdi dünya onlara savaşçılarının işlediği mezalim konusunda kendilerinin de sorumlu tutulacağını hatırlatmalı.

Bölgesel oyunculara da düşen bir rol var. Nijerya ve Güney Afrika barışçı bir sonuç için BM'deki konumlarını kullanmalı. Fildişi Sahili'nde bir katliamın önüne ancak içeride barışma, bölgede uzlaşma ve dışarıdan gelecek diplomatik ve askeri destekle geçilebilir."

NATO Libya operasyonu için uçak arıyor

Siyasi kriz ve şiddetin sürdüğü Libya'daki operasyonlarda ABD komutayı NATO'ya devretmiş ve şimdiye kadarki hava saldırılarının yarısını üstlenen uçaklarını geri plana çekmişti.

Daily Telegraph, şimdi uçak sıkıntısı çekmeye başlayan NATO'nun daha çok katkı istediğini duyuruyor. İngiltere zaten 4 uçak daha sevkederek katkısını 12'si Tornado, 10'u Typhoon tipi 22 uçağa çıkarmıştı.

"Savunma Bakanlığı kaynakları istenirse daha fazla uçak göndermeye hazır olduklarını söylüyor. Bir kaynak 'gerekirse tüm filoyu, 129'unu birden göndeririz. Fransızlar dahil diğer ülkelerden de katkılarını artırmaları istendi' dedi. Savunma Bakanı Liam Fox'un da geçen hafta sonunu Avrupalı bakanları arayıp katkılarını artırmaları çağrısı yaparak geçirdiği haber veriliyor."

Bombardımanlara sadece altı ülkenin katıldığını belirten Guardian'a göre, şimdiye dek artış sözü veren ise bir tek İngiltere oldu; Fransa ve Amerika ise uçaklarını NATO komutası altına vermeme tavrını sürdürüyor.

Times gazetesinde Daniel Finkelstein, Washington yönetiminin Libya'da geri plana çekilme kararının yeni bir izolasyon siyasetinin işareti olmamasını umuyor ve "Ya Washington imdat telefonlarına yanıt vermemeye başlarsa" sorusunu tartışıyor...

"Amerikalılar dünya düzenine, demokrasi ve barışa destek için para ve kanlarını ortaya koyuyor. Niye? Ya yapmazlarsa? Kim yapacak? Avrupa mı? Sanmam. Çin mi? Belki, ama istediğimiz bu mu? Başkan Obama'nın Libya'da yaptıkları ya da yapmadıkları kararsızlık değil de bir kararın sonucu olabilir. Yani tarihi bir geri çekilmenin ilk dikkatli adımları. Dileyelim ki gördüğümüz bu olmasın..."

Petraeus'a CIA yolu göründü

Times bir diğer haberinde ABD'nin Afganistan operasyonlarını yürüten Orgeneral David Petraeus'un yakında Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA'in başına geçeceğini duyuruyor.

"Savaş kahramanı gölgelere karışacak" başlıklı haber; aslında bu hamlenin Petraeus için pek de umduğu terfi olmadığına dikkat çekiyor.

"Petraeus, sonbaharda Kabil'den ayrıldığında CIA'in yönetimini devralmak için en öne çıkan aday. Neslinin en parlak askeri olarak nitelenen komutan için bir sonraki askeri görevin Genelkurmay Başkanlığı olması beklenirdi. Ancak Başkan Obama'ya daha yakın olan genelkurmay başkan yardımcısı Orgeneral James Cartwright'ın bu görev için tercih edildiği anlaşılıyor.

Times sonbaharda şimdiki genelkurmay başkanının, savunma bakanının emekli olacağına, CIA başkanının da bakanlığa geçecek gibi göründüğüne dikkat çekiyor. Ancak gazteeye göre, ne Irak ne Afganistan'da görev yapmış ve askeri kariyerinde hiç muharebe deneyimi olmayan Cartwright'ın ordunun zirvesine getirilmesine eleştiriler var. Bir kaynağa bakılırsa Petraeus 'fazla ünlü' olduğu için tercih edilmedi.

Cameron'ın Pakistan ziyareti

Guardian satırlarındaki bir habere göre İngiltere Başbakanı David Cameron Pakistan ziyaretinde ülkeye 4 milyon öğrenciye eğitim olanağı sağlayacak; 950 milyon sterlinlik bir yardım yapılacağını duyurdu; eğitimin teröre karşı en iyi panzehir olduğunu vurguladı.

Cameron'un ziyareti geçen yıl Hindistan'a yaptığı bir ziyarette Pakistan'ı 'terörü görmezden gelmekle' eleştirmesi ardından gerilen ilişkileri yeniden canlandırmayı hedefliyor.

Muhalifleri Cameron'ın İsrail, Türkiye Hindistan ve Pakistan gibi, her gittiği yerde yöneticilerin 'duymak istediği şeyleri' söylediğine dikkat çekiyor.

Daily Telegraph ise Cameron'ın sömürge dönemi için özür dilemesini hem manşetine taşıyor hem de başyazısında eleştiriyor.

"Bir Başbakan gittiği ülkenin yöneticilerine yaranmak için kendi ülkesini yermemeli, Cameron bu kuralı ya unuttu ya gözardı etti" diyor.

"David Cameron, Keşmir gibi dünyanın tarihsel sorunlarından pek çoğundan İngiltere sorumlu dedi. Buradaki gerilimi çözmek için İngiltere'nin nasıl yardım edebileceğine ilişkin bir soruya 'Dünyanın pek çok sorunu gibi bundan da biz sorumluyken, İngiltere'yi burada öncü bir role koymak istemem' diye yanıt verdi."

"Şüphesiz tribünlere oynama fikri cazipti. Ama buna direnmesi gerekirdi. Cameron'un 10 numaradaki selefinden öğrenecekleri var. Gordon Brown Afrika'ya bir ziyaretinde Güney Afrika lideri Thabo Mbeki'nin saldırısı karşısında, 'İngiltere'nin sömürge tarihi için özür dileme günleri geride kaldı' demiş, 'geçmişimizde özrü değil, övmeyi gerektirecek pek çok şey var" diye eklemişti.

Telekulak skandalı

İngiltere medyadaki telekulak skandalı ile çalkalanıyor. Ülkenin en yüksek tirajlı bulvar gazetesi News of the World'ün kıdemli bir editörü ve muhabiri daha, ünlülerin, siyasetçilerin ve kraliyet ailesinin cep telefonu mesaj kutularına girdikleri suçlamaları konusunda gözaltına alındı.

Gazete şimdiye dek 2006'da gündeme gelen telefon dinleme iddialarından başıbozuk davranan tek bir muhabirinin sorumlu olduğunu, gazetede başka kimsenin bu tür bir uygulamaya karışmadığını savunuyordu.

Polisin son soruşturmasını kendi yürüttüğü araştırma ile tetiklemiş olan Guardian, polis teşkilatı başkanının da daha önce açılmış olan soruşturmalar konusunda milletvekillerini yanlış yönlendirmekle suçlandığına ve bu nedenle baskı altında olduğuna dikkat çekiyor.

Bebek düşünen herkes genetik tarama yaptırabilecek

Times, İngiltere'de bundan böyle bebek bekleyen ya da düşünen tüm çiftlerin genetik taramadan geçirilebileceğini duyuruyor.

Hükümetin genetik düzenleyici kurumunun bugünkü onayı ile, ebeveynlerin kalıtsal bir hastalığı olan bir bebeği olması olasılığı ortadan kalkabilir. İnsanda Genetik Araştırmalar Komisyonu sağlık kurumlarının bu testleri rutin olarak yapması önünde bir engel bulunmadığını belirtiyor. Bu testler şimdiye dek sadece ailesi ya da kökeni itibariyle yüksek risk grubunda görülenlerde yapılıyordu. Ancak döllenme öncesi yapılacak testlerin, kesinlikle zorunlu olmayacağının altı çiziliyor...

Paris'i Kuzey Denizi'ne bağlayacak mega-kanal

Independent Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin, Kuzey Denizi'ni Paris'e getirmeye hazırlandığını yazıyor.

"Manş Tüneli'nden bu yana Batı Avrupa'daki en iddialı mühendislik projesi futbol sahası genişliğinde bir kanal inşasını öngörüyor. İlk kez 20 yıl önce gündeme gelen 4,5 milyar euro'luk proje kuzey Fransa karayollarından yarım milyon kamyonu eksiltecek, 2020'de tamamlandığında dört bin tonluk mega-mavnalar Paris'ten Almanya ve Hollanda'ya ulaşacak.

"Kanal ayrıca büyük yatların da kısa bir deniz geçişi ardından Londra'dan Paris'e gelişini sağlayacak. 45 bin kişiye istihdam sağlaması öngörülen plan Fransa'nın kuzeyindeki eski sanayi bölgelerinin canlandırılmasını da hedefliyor."

Günün Önemli Haberleri