06 Ekim 2011 Basın Özeti
Abone ol'Türkiye-AB geriliminin kontrolden çıkmasına izin verilmemeli' yorumu, Avrupa bankaları için stres testi hazırlıkları, Hindistan-Afganistan işbirliğinin olası sonuçları, Filistinlilerin Blair'e taraflılık tepkisi ve Susam Sokağı'nda resesyon etkisi.
Apple şirketinin kurucusu Steve Jobs'un ölüm haberi İngiltere gazetelerinin erken baskılarına yetişmedi. Dolayısıyla hemen hepsi ilk sayfalarını yeniden baskıya gönderiyor.
Ancak Financial Times internet sayfasında Jobs'un ‘teknolojik öngörüsüyle dünyayı yeniden şekillendirdiğini’ söylerken, Daily Telegraph ‘Silikon Vadisi'nin Leonardo'su denilen Jobs'un teknoloji dehası ile mükemmeliyetçi bir tasarım yeteneğini ender bulunur şekilde birleştirdiğini" yazıyor.
Guardian da onun ‘kişisel bilgisayar, telefon ve müzik dünyasında devrim yaratan imparatorluğun gerisindeki beyin’ olduğunu kaydediyor.
Guardian'ın haberinde 8,3 milyar dolarlık bir malvarlığı olduğu tahmin edilen Jobs'un, serveti üzerinde durulmasına karşı çıktığı şu sözleri ile anlatılmış:
"Benim istediğim mezarlıktaki en zengin adam olmak değil... Gece yatağa giderken, harika bir şey yaptık diyebilmek. Benim için önemli olan bu... "
Avrupa bankalarına yeni stres testi
Bu haber duyulmadan önce ise Financial Times'ın manşeti yine Avrupa'daki mali krizle ilgiliydi.
Bankaların yeniden sermayelendirileceği sinyallerinin piyasalarda moralleri düzelttiğini belirten gazete, Avrupa Birliği'nin de yeni stres testlerine hazırlandığını kaydediyor.
Avrupa Bankacılık İdaresi'nin kararı gazeteye göre "daha önceki iki stres testinin yeterince sağlam olmadığının itiraf edilmesi demek".
"Uzmanlar haklıysa, bankaların sermaye rezervlerini güven verecek düzeylere çekmek için 200 milyar euro ya da üzerinde bir kaynak gerekecek. Ki bu Avrupa Bankacılık İdaresi'nin üç aydan az süre önce tespit ettiği 2,5 milyar euro'luk olası ihtiyaçtan hayli uzak bir rakam."
AB-Ankara gerilimi kontrolden çıkmamalı
Financial Times başyazısında ise Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecine eğilmiş: "AB ve Ankara gerilimin kontrolden çıkmasına izin vermemeli" denilen yazıda; "Türkiye'nin AB'ye üye olmasının giderek uzaklaşan bir ihtimal haline gelmesi üzüntü verici" olarak niteleniyor.
Ancak bu durumun "büyük değer taşıyan siyasi ve ekonomik ilişkileri riske atmaması gerektiği" kaydediliyor:
"Avusturya, Kıbrıs, Fransa, Almanya ve üyelik fikrine ısınamayanların, Türkiye'nin müzakerelerinin felç olmasında payı büyük. Ancak Ankara'nın yaptıkları da İsveç ve İngiltere gibi istekli destekçilerinin Türkiye'nin lehinde konuşmasını zorlaştırabilir.
"Bunun bir örneği Türkiye'nin Kıbrıs gelecek Temmuz'da Birliğin dönüşümlü başkanlığını üstlenirse AB ile ilişkileri dondurma tehdidi. Türkiye'nin başkanlığı kimin yapıp yapmayacağı konusunda AB'ye nutuk çekmeye hakkı yok.
"Rahatsız edici bir diğer gelişme ise Türkiye'nin Akdeniz'in doğusunda doğal gaz arama hakları için Kıbrıs ve İsrail'e karşı askeri baskı uygulama tehdidi."
"Taraflar arasında yıllık ticaret hacmi 100 milyar euro'yu geçerken gerilimin kontrolden çıkmasına izin verilmesi anlamsız olur" diyen Financial Times, "İlişkilerin sürüklendiği nokta, ne AB ne Türkiye'ye yarar. Her iki taraftaki liderlerin de bunu tersine çevirme zamanı geldi" diye noktalıyor başyazısını...
Casus uçaklar ve suikastler
Independent'ta yazan Andreas Whittam-Smith, giderek daha sık kullanılan insansız casus uçakları ile düzenlenen suikastleri tartışmaya açıyor:
"Hızlı, etkin ve aynı zamanda cinayet..." başlıklı yazıda El Kaide liderlerinden biri olarak tanımlanan Enver el Evlaki'nin Yemen'de insansız uçak saldırısı ile öldürülmesi ardından, medyanın bunun ahlaki boyutu konusunda sessiz kalması eleştiriliyor.
"Amerika'nın görünüşünü beğenmediği herkesi dilediğince öldürme hakkı varsa başka ülkeler de aynı hakka sahip mi? Uluslararası ilişkiler bundan sonra Predator uçakları ve ucu zehirli şemsiyelerce mi şekillendirilecek? " sorularına yer veren yazar; şöyle devam ediyor:
"Casus uçakların yayılması konusunda kaygı duymalıyız. ABD'de her yıl, normal pilotlardan çok, casus uçak pilotu yetiştiriliyor. Amerikan havacılık sektörü casus uçaklar üzerinde insanlı uçaklara göre daha fazla çalışıyor. Birleşmiş Milletler'e göre 40 ülkenin elinde bu teknoloji var. İsrail, Rusya, Türkiye, Çin, Hindistan, İran, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler, 50 kiloya kadar lazer güdümlü füze atabilen casus uçaklara sahip, ya da sahip olmaya çalışıyor."
Bu araçlarla yapılan operasyonların yasallığını, yargısız infaz olup olmadığını tartışan Whittam-Smith "Enver Evlaki'yi savunmaya çalışmıyorum. Ama bu yapılan yine de cinayetti." diye noktalıyor yazısını...
Hindistan pişman olur mu?
Guardian, Hindistan ve Afganistan arasındaki stratejik işbirliği kararını tartışan gazetelerden biri.
Gazetenin yazarlarından Simon Tisdall, "Hindistan Afganistan'ın arkasında durma sözü verdiği güne lanet edebilir" diye yazmış.
"İki ülke stratejik anlaşmaları ile ticaret ve terörle mücadelede işbirliği yapmayı kararlaştırdı; Delhi Afgan güçlerini eğitip donatmayı vadetti. ABD ve NATO 2014'te Afganistan'dan çıkmaya doğru giderken, Delhi'nin bu boşluğu doldurması mantıklı görünebilir. Ama ne Pakistan ne de Taliban bunu böyle görecektir. Hindistan bu girişimi için çok ağır bir bedel ödeyebilir."
"Delhi'de kimse Afganistan topraklarında asker ya da güvenlik kuvvetlerinin varlığından söz etmiyor. Ama eğitim rolü üstlenmesi Hindistan'ı NATO'nun halefi; dolayısıyla da isyancıların gazabının yeni hedefi haline getiriyor. Hindistan liderleri bir gün Amerika, İngiltere ve diğer tüm ülkelerin yavaşça ellerinden attığı bu yakartopa cömertçe ve övünçle kucak açtıkları için çok pişman olabilir. Bu, Pakistan'ı kanattan kuşatma hedefi için çok yüksek bir bedel gibi görünüyor."
Independent da bu işbirliğinin Pakistan'ın öfkeden köpürmesine yol açtığını yazıyor.
Habere eşlik eden Ömer Vareyş imzalı yorumda ise Pakistanlı generallerin Taliban'ı destekleyerek Hindistan'ın eline koz verdikleri savunuluyor. "Şimdi Batı Afganistan'dan çekilirken, Hindistan'ın burada zemin kazanmasını nasıl önleyeceklerini kara kara düşünüyorlar" deniliyor.
"Pakistan'ın bölgesel olarak tecrit edilmesinin nedeni cihat yanlısı militanlara zaafı... Pakistan'ın kendisini Hindistan tarafından kuşatılmaktan koruyacağını düşündüğü militanlar, sonuçta tam da bu olasılığı güçlendirdi. İslamabad, Afganistan'ın geleceğinde umduğu rolden mahrum bırakıldığını düşünüyor. Kabil, Delhi ve Washington bölgeye terör ihraç etmesini kınamak için birleşirken, Pakistan parya devlet statüsüne doğru gidiyor."
Filistinliler Blair'e öfkeli
Daily Telegraph, Filistinli liderlerin eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in Orta Doğu elçisi rolünden ayrılması çağrılarına yer veriyor.
Filistin lideri Mahmud Abbas'a yakın isimlerden Muhammed İştayi'nin "Blair'in İsrail lehinde taraflı olması nedeniyle güvenilirliğini yitirdiği" açıklamasına yer veren gazete, daha önce de gazeteye konuşan ancak adları gizli tutulan bazı Filistinli yetkililerin "Blair ile tüm bağları koparıp, onu istenmeyen insan ilan etme niyeti"nden söz ettiğini hatırlatıyor.
Financial Times da Filistinli liderlerin Blair'e inançlarını yitirdiğini kaydediyor. El Fetih yetkilisi Muhammed İştayi'nin Blair'in elçi olarak işe yaramaz olduğu sözlerine yer veren gazete; ancak bu talebin Orta Doğu dörtlüsüne henüz resmen iletilmediğini belirtiyor.
Nebil Şaat, Filistinlilerin BM üyeliği girişimleri karşısında Orta Doğu Dörtlüsü Elçisi'nin İsrail'in kampanyasına destek verir görünmesinden rahatsız olduklarını kaydediyor. Gazete batılı diplomatların ise Blair'in görevden alınmayacağı, çünkü kendisinin daha geçen ay görüşmelerin yeniden başlaması hedefiyle açıklanan bir planın mimarı olduğu görüşünü aktarıyor.
Cameron'un kongre performansı
İngiltere'de Başbakan David Cameron'ın "dünyaya kim olduğumuzu gösterelim" diyerek resesyonun iyimserlikle ve kararlılıkla yenilmesi mesajı verdiği yıllık parti kongresi, yine gazetelerin en geniş yer verdiği konu. Ancak basın bu konuda net çizgilerle bölünmüş durumda.
Guardian sayfalarında, yorumcuların 'hayata iyi yönden bakın, bardağın dolu tarafını görün' şeklinde özetlediği konuşma için "İyimserlik iyi hoş ama arkasında bir eylem planı varsa" hükmü veriliyor. Cameron'ın boş çağrılar yaptığı söyleniyor.
Independent da Cameron'ın ikna edici olmadığı görüşünde.
Times ise Muhafazakar Partili Başbakan için 'dünkü konuşması ardından Cameron, İngiliz siyasetindeki yegane güçlü lider olduğunu gösterdi ve partisiyle siyasetin merkezini ele geçirdi" yorumunu yapmış.
Daily Telegraph da "güven ve teminata ihtiyacımız vardı. Cameron bize her ikisini de verdi" hükmü ile Başbakan'a destek veriyor.
Telekulak iddiaları için 60 dava
Daily Telegraph'ta yer alan bir başka haberde ise News of the World gazetesinin, kamuoyu gündemindeki kişilerin telefonlarını dinlediği iddiaları ile ilgili olarak mahkemeye başvuranların sayısının 60'ı geçtiğine dikkat çekiliyor.
Bu kişiler arasında yakınlarını cinayet sonucu kaybeden, kendileri saldırıya uğrayan kişiler yanında, ünlü oyuncu, sporcu ve siyasetçiler de bulunuyor.
Guardian'a göre davalar nedeniyle Murdoch grubuna bağlı gazetenin sahibi News International, tazminat talepleri için ayırdığı 20 milyon sterlinin çok üzerinde bir bedelle yüzleşebilir.
Putin ve mizansenler
Times, Rusya lideri Vladimir Putin'in geçen ay Karadeniz'e dalarak çıkardığı amforalarla poz vermesinin aslında bir mizansen olduğunun ortaya çıkmasına hem iç sayfalarında hem başyazısında yer ayırmış.
Gazeteye göre, arkeologların antik bir Rum limanında bulduğu bu amforalar başbakan rahatça çıkarabilsin diye buraya yerleştirilmiş. Times alaycı bir ifadeyle “Kendisini çizgi süper kahraman He-Man gibi sunan Putin'in diğer maceraları da acaba sahte miydi?” diye soruyor:
"Örneğin Sibirya'da yarı çıplak koşması, Baykal gölünün dibine inmesi, Moskova yangınına müdahale eden itfaiye uçağını kullanması... Ya da yakaladığı kaplan aslında evcil miydi? Başkanlığı Dimitri Medvedev'e bırakır görünürken de bizleri aldatmaya mı çalışıyordu?"
Kriz Susam Sokağı'na da ulaştı
Times'ın dış haber sayfalarında ise "Resesyon Susam Sokağı'nda" manşeti dikkat çekiyor.
Habere göre Susam Sokağı'nın Amerikalı yaratıcıları diziye yeni karakterler eklemeye hazırlanıyor.
Pembe ve eflatun renklerdeki kukla karakter Lily, yoksul bir aileden geliyor ve ailesi zaman zaman aç kalıyor.
Onun durumu, diğer karakterlerin (ve dolayısıyla ekranları başındakilerin) yeterli yiyeceği olmayanlar olduğu gerçeğinin farkına varmasını sağlıyor.
Lily izleyicilere bazı istatistikler de veriyor: 50 milyon Amerikalı yeterince beslenemiyor, bunların 17 milyonu çocuk...