04 Ekim 2011 Basın Özeti
Abone olDexia bankası konusunda büyüyen kaygılar, İspanya'da kaynak yokluğundan kapanan müzeler, İngiliz askerlere 'zanlıların başına çuval geçirme' yasağı, İran'da bankaları sarsan yolsuzluk skandalı ve İngiliz polisinin 'hırsıza musallat olma' projesi.
Bugün, İngiliz gazetelerinin hemen hepsinin ön sayfasını cinayet
suçlamasıyla İtalya'da dört yıl hapiste kaldıktan sonra beraat eden
Amerikalı Amanda Knox'un fotoğrafları kaplıyor.
Knox, 2007'de ev arkadaşı İngiliz Meredith Kercher'ın öldürülmesi sonrası cinayet zanlısı olarak erkek arkadaşıyla birlikte tutuklanmıştı.
Ancak dünkü temyiz duruşması ardından serbest bırakıldılar. Habere kapak sayfası dâhil dört tam sayfa ayıran Guardian, dört yıllık dava sürecinin sonunda kazanan kimse olmadığı yorumunu yapmış.
Zira odasında boğazı kesilen Meredith Kercher'ın tam olarak nasıl öldüğü hala açıklık kazanmış değil.
Gelişmeleri beş sayfada inceleyen Times,
Hollywood'un şimdiden bu karmaşık davaya gözünü diktiğini
duyuruyor.
Daily Telegraph ise bugün ABD'ye dönmesi beklenen Knox'un televizyon ve gazetelere vereceği mülakatlardan, kitap ve film anlaşmalarından milyonlarca dolar kazanmasının beklendiğini kaydediyor.
Osborne'un ekonomi stratejisi
Büyük gazeteler arasında farklı bir manşete yönlen tek gazete olan Financial Times, İngiliz iktidar partisinin yıllık kongresinde açıkladığı ekonomi siyasetlerini tartışıyor. Gazeteye göre Maliye Bakanı George Osborne, dar bir yolda yürümeye kararlı görünüyor ve büyümeyi artıracak adımlara yönelmeye yanaşmıyor.
"Osborne Avrupa'daki mali krizin bir şekilde çözülüp, İngiltere ekonomisinde varolmayan talebi sağlayabileceğini ummakla yetiniyor." diyor gazete...
Times, Osborne'un küçük işletmelere kredi kolaylığı sağlama stratejisini 'yeni bir kredi krizini önlemek için büyük kumar' olarak nitelemiş.
Financial Times'ın ekonomi yorumcularından Jonathan Guthrie'ye göre ise, mesele kredi bulmak kadar, işyerlerinin bunu geri ödeyecek parayı kazanacaklarına inancı olmaması...
Guthrie, Osborne'un "şahane ilacına talip olacak hasta bulamayabileceğini" düşünüyor.
Dexia'nın durumu hakkında kaygılar
Financial Times, Fransa-Belçika ortaklığındaki Dexia Bankası'nın acil durum görüşmeleri yaptığına ilk sayfasında yer vermiş.
2008 yılında Fransa ve Belçika hükümetleri girişimiyle kurtarılan Dexia, Türkiye'de Denizbank'ın ortağı olarak faaliyet gösteriyor.
Financial Times, Yunanistan, İtalya ve sıkıntıdaki diğer bazı Avrupa ülkelerine 21 milyar euro'ya yaklaşan tutarda kredi açmış olan Dexia'nın "dün uygulamada bölünmeyi de kapsayabilecek stratejik seçenekleri görüştüğünü" duyuruyor.
Belçika Maliye Bakanı'nın Dexia'nın arkasında oldukları açıklamasını aktaran gazete, şöyle devam ediyor:
"Görüşmeler Yunanistan'ın hedeflerini tutturamayacağı açıklamasını takiben bankacılık hisselerinde yaşanan satışları izledi. Dexia ise, yönetim kurulu toplantısı ya da kredi derecelendirme kuruluşu Moodys'in dün kendilerini olası not düşürme için izlemeye alması konusunda yorum yapmadı."
Financial Times, sadece Dexia değil, diğer bankalar için de bankalar arası gecelik borçlanma işlemlerinde kaynakların kurumasının ciddi bir sorun yaratabileceği uyarısında bulunuyor. Gazete, Avrupa Merkez Bankası'na finansman olanaklarının vadesini uzatma çağrısı yapıyor.
Aynı kaygılara yer veren Guardian da Dexia hisselerinin 3 ayda yüzde 50 değer kaybettiğini aktarıyor; "Dexia'nın bazı kolları yani fon yönetimi kolu, Türkiye'deki bankası ya da Fransız belediyelerine kredi veren Credit Local kolu, topyekûn bir parçalanmayı önlemek için ayrılabilir" diyor.
'Yunanistan'a taviz yok'
Bir diğer haberinde Avrupa ekonomisinde genel tabloyu değerlendiren Guardian,imalat verilerindeki düşüş ve Yunanistan'ın borçları konusundaki kaygıların çift dipli bir resesyon yaşanması, yani ekonomilerin yeniden resesyona girmesi endişelerini körüklüyor diye yazmış.
Daily Telegraph'a göre, Yunanistan'a bugün Lüksemburg'daki Avrupa maliye bakanları toplantısında taviz beklememesi mesajı verilecek ve kesintileri sürdürmesi istenecek.
Financial Times benzer görüşte ve "Yunan Maliye Bakanı'nın müzakere pozisyonu zayıf; yeni kesinti ve vergi artışı talepleri gelebilir" diyor.
Aynı sayfada yer alan bir diğer haberde İspanya'da belediyelerin çalışanlarının maaşlarını ödeyemez hale geldiğine dikkat çekiliyor. Başkent Madrid'in Parla semtini mercek altına alan yazıda, belediye taşeronlarının alacakları karşılığında hacize başvurduğu anlatılıyor.
Kepenk kapatan müzeler
Guardian da İspanya'nın dört bir yanında milyonlar yatırılarak yapılan müzelerin şimdi, kaynak yokluğundan kapatıldığını yazıyor.
"İspanya'nın kuzeyindeki Asturias bölgesinde, Aviles kentinde bulunan 44 milyon euro'luk gözkamaştırıcı sanat merkezi, açılışından altı ay sonra, müze fazlasını ne yapacağını tartışan ülkede siyasi kavgalar eşliğinde kapandı.
"103 yaşındaki Brezilyalı mimar Oscar Niemeyer'in eseri olan Niemeyer Merkezi'nin bir sanayi limanı olan kentte, Guggenheim Müzesi'nin komşu Bilbao'da yaptığına benzer bir etki yaratması umuluyordu. Ama şimdi en az 2 ay kapalı kalacak.
Santiago de Compostela'daki Kültür Kampüsü, Huesca Havalimanı, Guadalajara Garı ve Castellon Havalimanı İspanya'nın emlak balonu sırasında giriştiği pahalı ve boşa giden projeler arasında sayılıyor.
Gazete ayrıca kaynak sıkıntısından pek çok tiyatro, kütüphane ve sosyal tesisin devre dışı kaldığını yazıyor.
Suriye'ye yurtdışında baskı suçlaması
Suriye'nin yurtdışında yaşayan muhalif eylemcilere baskı uyguladığı suçlamalarını Guardian ilk sayfasına taşımış.
Af Örgütü'nün yayınladığı 'Muhaberat'ın her yere ulaşan kolları' konulu raporda, ABD, Almanya, Fransa, İspanya, İsveç, Kanada, Şili ve İngiltere'de 30 kadar doğrudan ve dolaylı korkutup sindirme vakası ele alınıyor. Eylemcilerin yakınlarının taciz ve saldırılara hedef olduğu anlatılıyor.
Times başyazısında "İngiltere Suriyelileri Suriye'de koruyamayabilir ama bunu Londra'da başarabiliyor olmalı" diyor.
Gazeteye göre, polis ve dışişleri yetkililerinin atabileceği başka adımlar var. Gazete buna örnek olarak Londra'daki Suriye konsolos yardımcısının istihbarat teşkilatını temsil ettiği iddialarına ve İngiliz polisinin yardım isteyen Suriyeliler karşısında kayıtsız kaldığı suçlamalarına dikkat çekiyor.
Askerlere çuval yasağı
Independent, İngiltere Yüksek Mahkemesi'nin zanlıların başına çuval geçirilmesi uygulamasını kesin şekilde yasakladığına dikkat çekiyor.
Gazeteye göre Iraklı otel görevlisi Baha Musa'nın İngiliz askerlerince gözaltında tutulurken ölümüyle ilgili soruşturmadan bir ay kadar sonra alınan karar; çuval uygulamasının ebediyen sonunun gelmesi demek.
Yargıçlar, askerlere verilen tavsiyelerde, başa çuval geçirilmesinin beden ve zihin sağlığı açısından yarattığı riskler nedeniyle buna kesinlikle izin verilemeyeceğine hükmetti. Cenevre Sözleşmeleri'nce yasaklanmasına rağmen, Baha Musa soruşturması bu uygulamaya 2003'te Irak ve Afganistan'da yaygın şekilde başvurulduğunu gösterdi.
Megrahi: Gerçek ortaya çıkacak
1988'de bir yolcu uçağının düşürülmesiyle 270 kişinin ölümüne yol açan Lockerbie saldırısı mahkûmu Abdül Basit el Megrahi'nin iki yıldır verdiği ilk mülakat her gazetede yer alıyor.
Daily Telegraph, kanser olduğu için iki yıl önce ülkesine dönmesine izin verilen Megrahi'nin "gerçekler bir gün ortaya çıkacak" dediğine dikkat çekiyor.
"Hasta yatağında konuşan Megrahi yargılanma sürecini eleştirdi ve yalanların kurbanı olduğunu savundu.
'Gerçekler bir gün ortaya çıkacak; umarım çok yakında... Bir kaç ay içinde yeni bulgular açıklandığını duyacaksınız' dedi. Trablus'ytaki evinde Reuters'a konuşan Megrahi, "Batı adımı abarttı" derken, kendisinin istihbarat servisinde sadece "idari" bir görevi olduğunu kimseye zarar vermediğini savundu.
Hindistan'dan Afganistan'a yardım teklifi
Afgan yönetimi Taliban ile doğrudan müzakere girişimlerini rafa kaldırırken Financial Times, Hindistan'ın Kabil'e yardım elini uzattığını duyuruyor.
Gazeteye göre Delhi yönetimi, Hamid Karzai'nin bugün başlayacak iki günlük ziyareti sırasında Afgan polisine saldırıları önleme yolunda eğitim vermeyi önerecek.
Bunun Pakistan tarafından provokatif bir adım olarak görülebileceği yorumu yapılıyor. Karzai dün Pakistan'ı militanlara destek konusunda ikili oynamakla suçlamıştı.
Rus devlerin düellosu
Rus işadamları Boris Berezovski ve Roman Abromoviç'in İngiliz yargısı önündeki hesaplaşması tüm gazetelerde geniş yer bulmuş.
"Devlerin Savaşı" olarak nitelenen davada, Kremlin yönetimine muhalif işadamı Berezovski, eski dostu Abromoviç'i haksız kazanç edinmekle suçluyor ve elinden değeri altında alındığını öne sürdüğü hisseler karşılığı 5,5 milyar dolar talep ediyor.
Sibneft enerji şirketindeki ortaklıklarına dayanan dava sürecini "Baba" filmine benzeten Independent, Berezovski'nin yıllardır dava etmek istediği Abromoviç ile 4 yıl önce tesadüfen Londra'nın gözde semtlerinden birindeki Hermes mağazasında karşılaştığını anlatıyor.
Gazeteye göre, Berezovski limuzinine koşup aldığı mahkeme ilamını Abromoviç'e 'benden sana bir hediye' sözleri ile verdi.
Berezovski'nin şantaj ve ihanet ile suçladığı Abromoviç gelecek ay ifade verecek. Duruşmalar ise 12 hafta devam edecek.
İran'da skandal bankaları sarstı
Financial Times sayfalarındaki bir habere göre, İran tarihinin en büyük mali skandalında ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney devreye girerek suçlu bulunanlara müsamaha gösterilmeyeceğini söyledi.
2,8 milyar dolarlık yolsuzluk iddiaları bazı önde gelen İran bankaları ile siyasetçileri de zorda bıraktı.
İddialara göre Mahaferid Hüsravi adlı işadamı, ülkenin ikinci büyük bankası Saderat'tan sahte akreditif çıkardı. Bu sahte belgelerle yedi bankadan kredi çekti ve 40 şirkete para aktardı.
Hüsravi'nin Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın desteği ile özelleştirilecek bir çelik fabrikasına da talip olduğu öne sürülüyor. Hükümet ise iddialarla herhangi bir ilgileri olmadığını açıkladı.
Hamaney'in Ahmedinejad yönetimini suçlamamasının bazı yorumcularca 2013'te süresi bitecek yönetimi koruma çabası olarak görüldüğünü kaydeden FT, şimdiye dek dört banka yöneticisinin skandal nedeniyle işlerinden olduğunu belirtiyor.
Çay Partisi'nin destekçilerine İran ile işbirliği
suçlaması
Independent ise Amerika Birleşik Devletleri'nde sağ kanatta etkili bir siyasi güç haline gelen Çay Partisi'nin destekçileri Koch kardeşlerin İran ile iş yaptıkları suçlamalarına yer vermiş.
"2006'dan bu yana etkili muhafazakar düşünce kuruluşlarına 50 milyon dolar bağış yaptıkları belirtilen milyarder Charles ve David Koch, ABD'nin ambargosuna rağmen İran'a on milyonlarca dolarlık petrokimya malzemesi satmakla suçlanıyor.
"Koch Sanayileri şirketinin ambargonun ruhuna değilse de kağıt üzerindeki haline sadık kalmak için satışları yabancı iştirakler üzerinden yaptığı öne sürülüyor."
Bu şekilde milyonlarca dolar gelir elde edildiği, şirketin ayrıca rakipleri ile fiyatları yükseltmek için anlaşmalar yaptığı ve düzenleyicilere yalan beyanda bulunduğu iddia ediliyor.
Bloomberg Markets dergisinin altı aylık çalışmasının ürünü olduğu belirtilen 14 sayfalık araştırma karşısında Koch şirketi, haberin 'ciddi hatalar' içerdiği ve kötü gazetecilik örneği olduğunu belirten bir açıklama yayınladı.
Bir şirket sözcüsü de İran söz konusu olduğunda, kendilerinin 'ABD yasalarının gerektirdiğinden bile daha muhafazakar davrandığını' söyledi.
Polisler hırsıza musallat olacak
Daily Telegraph'a göre suç oranlarını düşürmeye çalışan İngiliz polisler, hırsızları gölge gibi izlemeye hazırlanıyor.
Gelecek hafta başlayacak pilot proje kapsamında, polisler bir hafta süreyle sabıkalı beş hırsızı izlemeye alacak. Polis bu operasyonla bölgedeki hırsızlıkları yarı yarıya düşürmeyi hedefliyor.
"Hırsıza musallat olma" kampanyası adı takılan ve hukukçulara danışılarak hazırlandığı söylenen proje konusunda hedef alınan beş kişiye, dün açıklama mektupları iletildi.
"Bunlardan biri 'Hayatımı sürmeye çalışırken onları tepemde istemiyorum' derken, operasyonun kendisini suçtan uzak tutup tutmayacağı sorusuna 'Belki bu hafta... başka seçeneğim var mı?' diyerek yanıt verdi."