03 Mart 2011 Basın Özeti
Abone olHırvatistan'ın geciken AB üyeliği, Avrupa liderlerini bekleyen ekonomi sınavı, Libya krizi ışığında Arap liginde fikir ayrılıkları ve demokratik çöküşün eşiğinde Pakistan
Financial Times, Avrupa Komisyonu'nun çarşamba
günü yaptığı açıklama sonrasında, Hırvatistan'ın Haziran itibariyle
Avrupa Birliği'ne üyelik müzakerelerini sonlandırma ve 2013 yılında
birliğe üye olma umudunun suya düştüğünü yazıyor.
Haberde, Avrupa Komisyonu'nun ülkenin üyeliği önündeki en büyük engeller olan yargı ve insan hakları alanlarında gerekli değişiklikleri yapmak için dört ayın çok kısa bir süre olduğunu söylemesinin, başkent Zagreb'de hayalkırıklığıyla karşılandığı belirtiliyor.
Üyelik müzakerelerinin sonbahar veya sonrasına kalmasının seçim dönemine rastlaması anlamına geleceği ve üyelik tarihini daha da geriye itebileceği de anlatılıyor haberde.
'Avrupa'ya yeni ekonomik model lazım'
Gazetenin sayfalarında bir de eski Belçika başbakanı Guy Verhofstadt ve Avrupa Komisyonu eski başkanları Jacque Delors ile Romano Prodi tarafından kaleme alınan bir yazıya yer veriliyor.
Önümüzdeki iki haftanın Avrupa Birliği'nin liderlerinin birliğin
ekonomik sorunlarıyla baş edebilecek durumda olup olmadığını
göstereceğini söyleyen yazarların analizinde öne çıkan noktalar
şöyle: "Avrupa Birliği liderleri en son Şubat ayında
toplandıklarında Fransa ve Almanya tarafından oluşturulan bir
rekabet anlaşması önlerine atılmıştı. Anlaşma hem içeriği hem de
sunuş şekli nedeniyle olumlu karşılanmamıştı. Fransa ve Almanya,
Avrupa'nın daha etkin ekonomik yönetim politikalarına ihtiyacı
olduğu konusunda halkı ancak bunun için liderlerin dahil edilecek
alanlar ve yöntemler konusunda fikir birliğine varması lazım."
Yazarlar, bu ortak modelin bulunabilmesi için Avrupa Komisyonu'nun devreye girmesi gerektiğini, Avrupa'nın ihtiyacı olan yeni ekonomik modelin iki-üç ülkenin kendi planlarını tüm üyelere empoze etmesiyle ortaya çıkamayacağını da ekliyor.
Arap liginde fikir ayrılıkları
Guardian gazetesi, Libya'da yaşanan krizin, Arap ligine üye ülkeler arasındaki yaklaşım farklarını ortaya çıkardığını yazıyor.
Gazetenin orta doğu editörü Ian Black tarafından kaleme alınan yazıda Mısır'ın el-Hayat gazetesi yazarlarından Ahmet İsfahani'nin görüşlerine de yer veriliyor.
İsfahani, "Araplar kaybolmuş durumda. Yaşananlarla nasıl baş edeceklerini bilemiyorlar" diyor.
Black, Körfez ülkelerinin esas kaygısının ise Libya değil, protestolarda 7 kişinin hayatını kaybettiği Bahreyn olduğunu vurguluyor yazısında.
Libya'ya liberal müdahale
Gazetenin yorum sayfalarına yazan Timothy Garton Ash ise, Libya'ya yapılacak bir müdahalenin askeri olmak zorunda olmadığını savunuyor yazısında.
Ash'in yazısında öne çıkan cümleler şöyle: "Müdahale çoğunlukla askeri müdahaleye indirgeniyor. Bu da devletlerin birbirlerinin iç işlerine müdahale etmekte kullandığı bir sürü yolu görmezden geliyor. Libya'da gittikçe bir iç savaşa dönüşen şiddetin mağdurlarına insani yardım sağlamak bile, önemli bir müdahale."
Uluslararası müdahale doktrininin Irak ve Afganistan'da yaşananlardan sonra daha az kabul gördüğünü vurgulayan Ash, böyle bir müdahalenin daha dikkatli, hukuk çerçevesinde ilerleyen, liberal türevinin de olduğunu vurguluyor ve Birleşmiş Milletler ile Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumlar üzerinden ilerleyecek böyle bir müdahalenin askeri müdahaleye tercih edilmesi gerektiğini savunuyor.
Batı'nın orta doğu stratejisi değişecek
Financial Times gazetesi de, başyazılarından birinde, Arap coğrafyasını etkisi altına alan değişikliklerin Batı'nın Orta doğu ve Kuzey Afrika stratejisinde köklü değişiklere yol açması gerektiğini savunuyor.
Başyazıda 10. yılına giren Afganistan operasyonlarından ziyade, 2011'den başlayarak önümüzdeki yıllarda batının politika önceliğinin Arap coğrafyasında özgürlük, hukukun üstünlüğü ve refahın artırılması olacağı yazılıyor.
Afganistan'ın istikrarlı, iyi yönetilen ve modern bir devlet haline getirilmesinin hayalperestlik olduğunun vurgulandığı yazıda, Afganistan'ın batı medeniyetleri için varoluşsal bir mücadele olmadığının fark edilmesi çağrısı yapılıyor.
Pakistan'ın çöküşü
Times gazetesi, Pakistan hükümetinin tek Hıristiyan bakanı Şahbaz Batti'nin başkent İslamabad'da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmesini başyazısına taşımış.
Yazıdan öne çıkan cümleler şöyle: "Yaşanan saldırının korkunçluğu, Pakistan hükümeti ve güvenlik güçlerinin ülkedeki Hıristiyanları öldürme, dini çoğulluğu bastırma ve muhalif sesleri susturma kampanyasına karşı kabul edilemez tepkisizlikleriyle birleşiyor. Pakistan hükümeti, ülkedeki dincilerle yüzleşmeyerek, Amerikan dış politikasının en etkili lobi grubuyla karşı karşıya kaldığını fark etmeli."
Başyazıda bu grup, dünyanın çeşitli yerlerinde baskı gören Hıristiyanları savunma ve Amerikan siyasetine yeniden girme kararı almış olan Evanjelist Hıristiyanlar olarak tanımlanıyor.
Pakistan hükümetinin ülkedeki aşırı eğilimler karşısında sessiz kalmasının tolerans düşmanı grupların ideolojisini beslediği de savunuluyor yazıda.
Independent gazetesinin Pakistan'a ayırdığı başyazıda ise, ülkenin demokratik çöküşün eşiğinde olduğu söyleniyor.
Başyazıda, Batti'nin de üyesi olduğu hükümetin ülkeyi etkisi altına alan hoşgörüsüzlükle mücadele etmek yerine suyuna gittiği ve bunun endişe verici olduğu belirtiliyor.
Pakistan'ın 2015 itibariyle, İngiltere'den en yüksek miktarda yardım alan ülke olabileceğinin hatırlatıldığı başyazıda batılı hükümetlere de ülkedeki askerler ve insansız uçakları fonlamak yerine, sivil toplumun oluşturulmasına destek verilmesi çağrısı yapılıyor.
Libya'nın direniş tarihi
Kaddafi'nin son açıklamalarını Libya'nın yakın tarihi çerçevesinde değerlendiren Independent yazarı Fisk, şöyle yazıyor: "Libyalılar tarihten kopuk değiller. Dedeleri ve hatta bazılarının babaları İtalyanlara karşı savaştı. Dolayısıyla, Kaddafi'ye olan muhalefetlerini belirleyen bir direniş zemini ve tarihi var. Kaddafi de bu direnişi sahipleniyor ve rejimine destek sağlamak için el-Kaide tehdidi mitini kullanıyor."
Fisk, yazısını şu uyarıyla bitiriyor: "Birleşmiş Milletler ambargoları, Iraklıların Saddam Hüseyin'e karşı ayaklanmasını hedefliyordu. Ancak bu gerçekleşmedi çünkü ekmek, temiz su ya da para bulamayan Iraklılar, ailelerine bakmaya çalışmakla meşkuldu. Saddam 1991 ayaklanmasında dördü hariç tüm vilayetleri kaybetti ancak sonra geri kazandı. Şimdi de batı Libyalılar ekmek, temiz su ve para olmadan yaşıyor. Kaddafi ise dün yaptığı konuşmasında Bingazi'yi teröristlerden kurtaracağını söyledi. Diktatörler birbirlerini sevmez ve birbirlerine güvenmez ama maalesef, birbirlerinden ders alıyorlar."