03 Ekim 2011 Basın Özeti
Abone olLibya'ya müdahale için David Cameron'ın verdiği mücadele, Kaddafi'nin göçmenleri Avrupa'ya karşı koz olarak kullandığı iddiaları, 'Rus ajanlara suikastler için açık çek verildi' suçlaması ve Danimarka'dan yağlı gıdalara ek vergi uygulaması.
İngiltere'de tüm gazeteler iktidardaki Muhafazakâr Parti'nin
Manchester'daki yıllık kongresinden çıkacak mesajlara
odaklanmışken, Guardian Libya'ya müdahale
sürecinin nasıl geliştiğine ilişkin özel araştırmasını manşetine
taşımış.
Gazeteye göre, Başbakan David Cameron, Libya'ya müdahale edilmesi konusunda, kabinedeki en şahin isimlerin başında geliyordu ve askeri müdahale seçeneği için ısrarla bastırdı.
"Başbakan, kabinesi ve istihbarat servisi MI5'ın şüphelerine rağmen askeri müdahale yönünde karar aldı" diyen gazeteye göre, Albay Muammer Kaddafi Mayıs'ta İngiliz dışişlerine yolladığı mesajda, kendisinin de İngiltere Kraliçesi kadar uzun zamandır iktidarda olduğunu söyleyip; onun gibi sembolik bir lider olacağı bir çözüme istekli olduğunu bildirdi.
Ancak bu fikir taraftar bulmadı.
Guardian, kabine üyeleri ve bürokratlara
dayandırdığı araştırmasında, Cameron'ın özellikle Bingazi'de
Bosna'nın Srebrenitsa kentinde sekiz bin Müslüman'ın öldürüldüğü
katliam gibi bir olay yaşanmasından ve bunu engelleyemediği
suçlamasına uğramaktan çekindiğini savunuyor.
Dışişleri Bakanı William Hague de Libya'da başarısızlığın Arap Baharı sürecine olumsuz etkileri olacağına inanıyor. Hague "Bingazi düşseydi Mısır ve Tunus'taki devrimler açısından geri adım atılmış olurdu. Bu bir diktatörün karşı koyarak yönetime dönebileceğini gösterirdi; Beşar Esad şimdi kendisini daha güçlü konumda görür ve muhtemelen Kaddafi rejiminden yardım alıyor olurdu" diyor.
Müdahale kararından sonra ise İngiliz savunma bakanlığının o dönemdeki en önemli stratejik hedefleri Kaddafi'nin hava savunmasını yıkmak ve Türkiye'nin itirazlarını aşarak operasyonu NATO komutası altında yürütmek olarak ifade ediliyor.
Göçmen akınının arkasında Kaddafi mi vardı?
Times gazetesi, Kaddafi'ye karşı isyanın başlarında İtalya'ya yönelen göçmen akınının gerisinde Libya liderinin olduğu iddialarına yer veriyor. Buna göre Kaddafi, göçmenleri toplayıp teknelere bindirerek Avrupa'ya karşı göç silahını kullanmaya çalışıyordu.
"Libyalı isyancıların yeni hükümeti, Kaddafi'nin isyancıları destekleyen NATO ülkelerine karşı Avrupa'nın güneyinde bir göçmen işgali yaratmaya çalıştığı iddialarını araştıracak.
"Libyalı liman yetkilisi Abdül Bost, 'NATO uçuşa yasak bölge ilan edince, Kaddafi'nin polisi yabancı işçileri sokaktan toplayıp otobüslere bindirdi; onları bir tekneye koyup Avrupa'ya yolladı' diyor. Aşırı yüklü tekne limanın ağzında batınca, 200 kadar göçmen işçiye ait olduğu öne sürülen cesetler ancak teknenin gövdesinde delikler açılarak çıkarılabilmiş. Uluslararası Göç Örgütü yetkilileri de olayla ilgili birbirine tutarlı açıklamalar olduğunu söylüyor. Times'ın ulaştığı bilgilere göre Libyalı yetkililer en az bir başka vaka hakkında daha soruşturma yürütüyor. Kızılhaç da kendilerinden batan bir başka teknedeki 22 siyah Afrikalının kimliğinin belirlenmesi için yardım istendiğini bildirdi.
2010 yılında İtalya ve Libya arasındaki anlaşmalar sonrası hiç göçmen geçişi yaşanmadığını kaydeden Times, Şubat ayından sonra ise 20 bin göçmenin İtalya'nın Lampedusa Adası'na çıktığını hatırlatıyor.
NATO'nun daralan kaynakları
Financial Times'ta yer alan James Blitz imzalı yorumda, NATO savunma bakanlarının Çarşamba günü Libya operasyonunun sonuna yaklaşmanın rahatlığı ile bir araya geleceği belirtiliyor; ancak "Libya zaferi daha derinlerdeki sorunları gizliyor" deniliyor.
"İttifak genelindeki savunma harcamaları küresel ekonomik kriz nedeniyle azalıyor. Dahası Çin'in iddialı yükselişi ve ülkesindeki bütçe sıkıntıları dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri güvenlik odağını Avrupa'dan uzaklaştırıyor. Tam da Avrupalılar savunma kapasitelerinde ABD'nin yardımı olmadan kendilerine ya da arka bahçelerine bakamayacak duruma gelecek kadar kesintiye gitmişken...
"Libya'daki çatışmalar da bunu gösterdi. NATO'da işbirliğinin geleceği parlak değil. Manşetler Avrupa ekonomisinin geleceğinden şüpheli. Ama Avrupa'nın kendisini savunma becerisi konusunda da ciddi kaygılar olmalı."
Euro krizi
Yunanistan'ın ekonomisi üzerindeki baskıyı gidermek üzere attığı adımlar Financial Times'ın manşetinde yer alıyor. Gazete, kabinenin dün aldığı yeni ve büyük kesinti kararlarını bugün parlamentodan geçirmeye çalışacağını; böylece Maliye bakanının Lüksemburg'daki Avrupa maliye bakanları toplantısına eli boş gitmemesinin sağlanmaya çalışıldığını kaydediyor.
Gazetenin editörlerinden Wolfgang Munchau, krizde artık herkesin çaresizlikten olur olmaz fikirler ortaya attığı bir noktaya gelindiğini savunuyor; buna kurtarma fonunu bir tür sigorta şirketi ya da Teminatlı Borç Senedi (CDO) haline getirme önerilerini örnek gösteriyor ve bunların sonuçsuz kalacağını savunuyor:
"Avrupa yasaları ve hâkim olan siyasi tercihler, euro bölgesinin varlığını sürdürmesi fikri ile bağdaşmıyor. Bir taraftan feragat edilmesi gerekecek. Krizin çözümü teminatlı borç senedi değil. Bu iyice çaresizliğe kapılmış birilerinin son hilesi. Euro bölgesi kuyruğunu son kez titretmek üzere..."
New York'ta, Amerikan finans dünyasının kalbi Wall Street aleyhindeki protesto gösterileri tüm gazetelerde yer buluyor. Guardian son eylemlerde 700 kişinin gözaltına alındığına dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyor:
"İki haftada yaklaşık bin kişi gözaltına alındı; bu 2008'de dünyayı krize sürükleyen finansçıların sayısından daha fazla. Salman Rüşdi'nin tweeter iletisinde söylediği gibi, "Dünya ekonomisini yıkanlar bu açgözlü simsarlar, ama hapse atılanlar protestocular".
Guardian polisin aşırı güç kullandığı eleştirilerine dikkat çekerken, Independent ise gözaltıların ve internette hızla yayılan görüntülerin eylemciler için reklam olduğuna, eyleme katılımın artacağına inanıyor.
McGuinness: Sivillerin ölümü 'cinayet'
Independent bugün İrlanda Cumhurbaşkanlığına aday olan Martin McGuinness ile yaptığı mülakatı yayınlıyor. McGuinness Kuzey İrlanda'nın İngiltere tarafından yönetilmesine karşı olan ve İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu IRA'nın siyasi kanadı olarak görülen Sinn Fein hareketinin ön saflarındaydı.
Ancak bu mülakatında, IRA'nın masum insanları öldürmesinin 'cinayet' olarak nitelenebileceğini söyledi... Independent bunu önemli bir söylem değişikliği olarak niteliyor;
"McGuinness'in sözleri şimdiye dek IRA'nın neden olduğu ölümlerin cinayet olarak nitelenebileceğini hiç teslim etmemiş olan IRA ve Sinn Fein liderlerinin tavrından önemli bir sapmayı simgeliyor. Cumhuriyetçilerin tavrı ise ölümlerin meşru bir silahlı mücadele kapsamında meydana geldiği idi. Buna karşılık McGuinness İngiliz askerlerin öldürülmesini 'yanlış' olarak nitelemeye yanaşmadı."
Independent, yedi adayın girdiği İrlanda başkanlık seçimlerinde McGuinness'in 3. sırada görüldüğünü kaydediyor. Partisi Sinn Fein'in kendisini, mali kriz nedeniyle iktidar partisi Fianna Fail sarsılınca oluşan boşluktan yararlanmak üzere aday gösterdiğini vurguluyor.
Rus ajanlara açık çek iddiası
Daily Telegraph Rus istihbarat servisi FSB'nin ajanlarına, devletin düşmanı olarak görülen kişilerin dünyanın her neresindeyseler tasfiyesi için talimat verildiğini öne sürüyor.
Gazete eline geçen 2003 tarihli bir belgede bu amaçla özel timler kurulması için hazırlıklar yapılmasının öngörüldüğünü belirtiyor; dönemin lideri Vladimir Putin'in 2006'da FSB'ye "terörist" olarak görülen kişileri yurtdışında öldürme yetkisi verdiğini kaydediyor.
Eski ajan ve rejim muhalifi Aleksandr Litvinenko'nun 2007'de Londra'da öldürüldüğünü hatırlatan Daily Telegraph şöyle devam ediyor:
"Ruslar Çeçenlere karşı Dubai, Katar ve Viyana'da tartışma yaratan suikastler düzenledi. Bunların sonuncusu geçen hafta İstanbul'daydı ve bir Çeçen liderle iki koruması vuruldu."
Bu haberde olası hedefler arasında görülen işadamı Boris Berezovksi, bugün Rusya'nın bir diğer ünlü işadamı ile kozlarını İngiliz Yüksek Mahkemesi'nde paylaşacak. Times satırlarında şu ifadeler ver alıyor:
"65 yaşındaki Berezovski bir zamanlar arkadaşı olan ve himaye ettiği Abromoviç'i, kendisinin Kremlin yönetimiyle arası açılınca elindeki hisseleri sindirme ve yıldırma yoluyla ederinden ucuza satın almakla suçluyor. 1990'lara dayanan iddialar Sibneft adlı enerji devindeki ortaklıklarına dayanıyor. Berezovski, Rusya'dan kaçmasından sonra Abaromoviç'in kendisini şirketteki yüzde 21,5 hissesini satmaya zorladığını öne sürüyor. Abromoviç ise tüm suçlamaları reddediyor.."
Pakistan-Afganistan gerilimi
Financial Times, Afganistan lideri Hamid Karzai'nin komşusu Pakistan'a yönelik söylemini sertleştirdiğini, Pakistan'da üslenen Taliban liderlerinin kendileri ile müzakereye girecek kadar bağımsız olmadığını söyleyerek İslamabad'a yüklendiğini kaydediyor.
Taliban ile görüşmeleri yürüten Burhaneddin Rabbani'nin öldürülmesinin ise, Pakistan'ın Hindistan ile soğuk savaşı sürdürmek için isyancıları desteklemeyi sürdüreceği fikrine güç kazandırdığı belirtiliyor.
Daily Telegraph da başyazısında benzer bir noktaya dikkat çekmiş;
"Karzai savaşa siyasi çözümün Pakistan'ın elinde olduğunu söyleyerek görüşmeler konusunda pes etti. Şüphesiz haklı. Ancak İslamabad'dan bakınca durum Washington ya da Kabil'dekinden çok farklı görünüyor. NATO kuvvetlerinin çekilmesi için verilen 2014 tarihi sonrasında, Karzai yönetiminin zaafının farkında olan Pakistan yönetimi, ister Ketta'da ister Kuzey Veziristan'da Karzai'nin muhaliflerine sığınma olanağı vererek kendisini sağlama alıyor. Bu manevranın gerisinde Hindistan korkusu var. Barışın anahtarı Hindistan'da ama Keşmir sorunu daima olduğu gibi çetrefil. NATO'yu bekleyen büyük olasılıkla elindekilerle yetinmek durumunda kalmak olacak..."
Times'ın Olimpiyat madalyası öngörüleri
Londra'da düzenlenecek 2012 Olimpiyatları'na bir yıldan az süre kala Times, her ay yenilenen bir sanal madalya dağılımı yapıyor. Gazetenin çeşitli spor dallarında yarışması beklenen atletlerin şu anki performansını istatistikî olarak karşılaştırarak yürüttüğü araştırma sonucuna göre Olimpiyatlardan en çok madalyayla ayrılacak ülke Çin (92 madalya).
Çin'i ABD (88) ve Rusya (82) izlerken, gazete Türkiye için de 4 altın, 6 gümüş ve 2 bronz olmak üzere 12 madalya öngörüyor. Türkiye Pekin Olimpiyat oyunlarından 1'i altın 8 madalyayla ayrılmıştı.
Yağlı gıdaya vergi
Guardian Danimarka'da yürürlüğe giren yağ vergisine ilk sayfasında yer ayırıyor:
"Tereyağı ve jambonuyla ünlü Danimarka için karar mideye inen bir yumruk gibi. Bugünden itibaren Danimarkalılar yüzde 2,3'ün üzerinde doymuş yağ içeren tüm gıdalar için ek vergi ödeyecek. Sütten sıvı yağa, etten pizza gibi hazır gıdalara, her şey bu vergiye tabi. Edinilecek gelir ise obeziteyle mücadele önlemlerine aktarılacak."
Guardian Macaristan'ın yüksek şeker, tuz ve karbonhidrat içeren gıdalara karşı benzer bir uygulamaya gittiğini, son derece zararlı bulunan transyağların ise Danimarka, Avusturya ve İsviçre'de yasaklandığını; Finlandiya ve Romanya'nın da yağa vergi planlarını incelediğini kaydediyor.
Avrupa'da obezite sorununun en yaygın olduğu İngiltere'de de bu yola gidilmesi çağrıları yapılıyor. Gazeteye göre Avrupa'da obezite ortalaması yüzde 15 iken, Danimarka'da oran yüzde 10'un altında. İngiltere'de ise halkın yüzde 24,5'i obez.