BIST 10.025
DOLAR 35,21
EURO 36,74
ALTIN 2.964,47
HABER /  GÜNCEL

Amerika’nın elektronik savaşı

Yüz yılımızın ilk büyük savaşında kullanılacak teknoloji,öncekilerden çok farklı bir kulvarda koşuyor.

Abone ol

“Şeytan ayrıntıda gizlidir” sözünü doğrulayan bir gerçekle daha yüzleşme zamanı geldi. Çağımızın acısız-kansız yeni teknolojik silahının adı e-bomba! “The Art of War” isimli eserinde Çinli yazar San Tzu şavaşı hakkında şu altın cümleyi kuruyor: “Kusursuzluğun doruk noktası, bin savaşta bin zafer elde etmek değildir. Kusursuzluğun doruk noktası, düşman güçlerine savaşmadan boyun eğdirmektir.” Tıpkı Amerika’nın Irak karşısında elde etmek istediği türden bir zafer gibi, değil mi? Peki düşmanı ağır silahlarla yok etmeden, bir gücün zafer elde etmesi mümkün olabilir mi? Bu henüz mümkün görünmese de, hızla gelişen teknoloji sayesinde silahlar ve savaşlar son yüz yılda çok büyük bir evrim sürecine girdi. Henüz kullanılmamış olan yeni silahları ve savaş yöntemlerini anlatmak ne kadar güçse, başında “e-” olan bir savaşı tasavvur etmenin cazibesi de o denli yoğun. Özel birimler çalışıyor Amerikan medyasında son dönemde çıkan haberlere göre, bizzat Başkan Bush’un direktifi doğrultusunda oluşan özel ekipler, müdahaleyle birlikte Irak’a karşı bazı bilgisayar operasyonları düzenleyebilecekler. ABD Dışişleri Bakanı Donald Rumsfeld’in geçtiğimiz hafta gazetecilerin sorunlarını yanıtlarken, operasyonda can kaybının sanılandan düşük olacağını, “elektronik savaş yöntemleri” sayesinde işlerinin kolaylaşacağını söylemesinin ardında yine siber savaş faktörünün olduğu anlaşılıyor. Çoğu savaşın hatıralara kazınmış kendine has bir silahı vardır. Truva Savaşının Truva Atı, 1. Dünya Savaşı’nın tankları, 2. Dünya Savaşı’nın atom bombası ve Irak Savaşı için de, pek çok kişinin önemli bir rol oynayacağına inandığı elektronik bombalar... ABD’nin hiçbir zaman büyük çaplı stratejik siber saldırı yapmadığını, ancak Pentagon’un siber silahları geliştirme çalışmalarını hızlandırdığını yazan Washington Post, bilgisayarların başında oturan askerlerin, radarları etkisiz hale getirmek, elektrik ve telefon tesislerini kullanılmaz hale sokmak için, sessizce yabancı bilgisayar ağlarını istila ettikleri bir savaş tahayyül edildiğini iddia etmişti. Savaşın yeni yüzü Kısaca e-bomba olarak da nitelenen elektronik bombalar, aslında Körfez Savaşı’nda kısıtlı derecede kullanılmıştı. E-bombalar, koordinasyonu sağlayan bilgi sistemleri ve enerji kaynakları gibi bir savaşta stratejik öneme sahip noktaları felç edebilme özelliğine sahip. Bir süredir deneme aşamasında olan bu bombalar sadece ABD ordusunun yeni nesil oyuncakları arasında yer almıyor; Hindistan, Pakistan, Çin ve daha bir çok ülkenin askeri araştırmaları arasında bu silahlar en üst sıraları işgal ediyorlar. E-bombaların böyle bir zamanda gündeme gelmesiyle, Bilgi Savaşı, Elektronik Savaş, Siber Savaş gibi bir çok terimi, biraz yüzeysel tanımlamalarla beraber sıklıkla duyar hale geldik. “Information Warfare” olarak da bilinen Bilgi Savaşı teriminin ortaya çıkmasının ana nedeni olarak, savaşın, bilgi teknolojileriyle köklü bir değişim içerisinde bulunan günlük hayata ayak uydurma ihtiyacını gösterebiliriz. Bilgi Savaşının, İleri Bilgi Savaşı Araştırma Enstitüsü yöneticisi Dr Ivan Goldber tarafından yapılmış teknik tarifi ise şöyle: “Bilgi Savaşı, bir düşmanın sahip olduğu bilgiyi, bilgiye dayalı işlemlerini, bilgi sistemlerini ve bilgisayar tabanlı ağlarını, bir tarafınkini korurken diğer tarafınkini engellemek, yönlendirmek, bozmak ve yok etmek için bilgiyi ve bilgi sistemlerini saldırma ve savunma amacıyla kullanmaktır.” Bilimkurgudan gerçeğe Ulusal Savunma Üniversitesi’nden konuya oldukça vakıf bir başka kişi Dr Martin Libicki, “Bilgi Savaşı”nı yedi başlığa ayırıyor. Bu yedi başlıktan biri olan Elektronik Savaş, olası bir Irak savaşında kullanılması düşünülen e-bomba gibi silahların altında toplandığı başlığı oluşturuyor. Diğer başlıkları Komuta ve Kontrol, İstihbarat, Psikolojik yöntemler, Hacker aktiviteleri, Ekonomik Bilgi ve Siber Savaş oluşturuyor. Elektronik savaşın genel karakteristik özelliği, ileri teknoloji eşliğinde elektromanyetik spektrumu kullanarak her türlü elektronik aygıta etki edebilmek. Bu etkiler arasında en dikkat çekici olanları, radar sinyallerini bozmayı, iletişim kanallarını tıkamayı hatta her türlü elektronik aygıtı yüksek voltaj dalgalanmalarıyla kullanılmaz hale getirmeyi sayabiliriz. Elektronik savaşın bu kadar güncel bir konu haline gelmesi aslında 90’ların başından itibaren yaşanan teknolojik gelişmelerle bir paralelliğe sahip olmasından kaynaklanıyor. Küreselleşme ve bilgi teknolojilerinin -bir yandan ucuzluyarak- hayatın her alanına girmesi, elektronik evrimin hızla gelişmesinde ana faktörler oldu. Bu sayede bilim-kurgu literatüründen bir kelime daha teknoloji haberlerinin başlıklarında boy göstermeye başlamış oldu. E-bombanın doğuşu E-bomba arkasındaki teori, ilk kez 1925 yılında nobel ödüllü Amerikalı fizikçi Arthur H. Compton tarafından ortaya atıldı. Compton, düşük bir atom sayısına sahip atomlar içine çok yüksek derecede enerji içeren bir foton akımı ateşlendiğinde bir elektron akımı fışkırması gerçekleştini kanıtladı. Böylece e-bombaların yolu açılmış oldu. Her ne kadar Compton, silah inşa etmekten ziyade atomlar üzerinde çalışmak için böyle bir fikirle ortaya çıksa da, kötü adamlar yine işbaşındaydı. E-bombanın ilk tohumları ise 1950’li yılların sonlarına doğru Compton’ın teorisinin gerçek gücünün anlaşılmasıyla atıldı. 1958’de nükleer silah tasarımcıları Pasifik Okyanusu simalarında hidrojen bombaları patlattılar. Patlamalar öyle kuvvetli gama ışınları yarattı ki, bu ışınların atmosferde bulunan oksijen ve hidrojenle birleşmesiyle binlerce kilometrelik, elektronlardan oluşan bir tsunami dalgası ortaya çıktı. Bu kuvvetli elektron dalgasıyla Havayi’deki sokak lambaları söndü ve ta Avustralya’ya kadar bir çok yerde radyo iletişimi 18 saatlik bir kesintiye uğradı. Bu olaydan sonra Birleşik Devletler “elektromanyetik darbe” (EMP) üzerinde projeler geliştirmeye başladı. Hükümet açıklama yapmadı Her ne kadar hükümetler bu e-bombalar ve geliştirilen yeni teknolojiler üzerinde fazla açıklama yapmasa da, ABD’nin Irak saldırılarında HPM olarak sınıflandırılan elektronik bombalar kullanması bekleniyor. ABD’nin basın karşısında oldukça titiz davrandığı bu konu hakkında bilinen birkaç şeyden biri bu teknolojinin çok güçlü olduğu. HPM yani “High Powered Microwave” elektronik bombaları 4 ile 20 GHz frekans aralığında işlem görüyor. Yani ABD, Irak’ın radyo iletişiminin yanı sıra elektronik ekipmanlarda fiziksel hasara da yol açabilir. Bunun güncel anlamı şu ki, ABD’nin kullanacağı e-bombalar yüzünden tüm Irak, ordusu ve halkıyla kör ve sağır olacak. Görme ve işitme özürlü bir insanla kavga etmek ne kadar adilse, bu bombaların kullanılmasının ardından sürecek savaş da o kadar adil olacak. Tüm bunları düşündükçe, nedendir bilmem, aklıma 16 Temmuz 1945’te, New Mexico şafağını yerle bir eden dünyanın ilk atom bombasının hikayesi düştü. Umarım teknolojik keşifler milyonlarca insanın hayatına malolmaz, bir sefer daha... Bombanın elektroniği olurmu? Pek çok kavramın başına getirilen “e-” sayesinde artık anlıyoruz ki elektronikle alakalı bir durum söz konusu. “İyi de bombanın elektroniği olur mu” diye soracaksınız şimdi. Sağolsun bilim adamlarının çalışmaları gösteriyor ki savaşın da bombanın da elektroniği oluyormuş. Havalarla birlikte dünya gündemininin de ısınmaya başladığı şu günlerde, meselenin özünde bir de elektronik silahların olduğunu ve bu acayip sistemlerin insanları değil de makinaları etkisiz hale getirdiğini duyan pek çok insanın “artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni” gibi bir yorumunu yapmaları kaçınılmaz. Kaynak : NTV