BIST 9.636
DOLAR 34,64
EURO 36,40
ALTIN 2.933,01
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Aman! Sakın Tayyip Bey duymasın!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan'ın 'dindar nesil' sözleriyle ilgili bakın neler söyledi...

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Çankaya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencileriyle Başbakanlık Yeni Bina Konferans Salonu'nda bir araya geldi.

Arınç'ın katıldığı konferansa öğrencilerden birinin sorduğu 'Dindar nesil' sorusu damgasını vurdu. Daha da tartışmalı olan Arınç'ın yanıtıydı.

"Devletin dindar nesil yetiştirme gibi bir rolü olmalı mı?" sorusunu soran öğrenciye, "Bu sorunun cevabını Tayyip bey duymasa daha iyi olur değil mi? Bu soruyu saat 19.00'dan sonra sorsaydın, o Güney Kore'ye gitmiş olurdu ben de rahatlıkla konuşurdum" diyerek yanıt verdi.

Devletin temel eğitimi vermesi gerektiğini, genç nesillerin iyi bir eğitim almasını amaçladıklarını anlatan Arınç, iyi ve nitelikli bir eğitimin ülkenin geleceği olduğunu vurguladı.

Demokratik bir eğitim sistemi yaratmanın hükümetlerin görevlerinden olduğunu ifade eden Arınç, Başbakan Erdoğan'ın "dindar nesil" demekten kastının "inançlı bir nesil yetiştirmek" olduğunu düşündüğünü söyledi.

ELBETTE ATEİSTLER DE OLACAK

Dindarlığın sadece Müslümanlar'a ait bir vasıf olmadığını, herkesin kendi inancında dindar olabileceğini belirten Arınç, şöyle devam etti:

"Ben dindarlığı samimiyet anlamında söylüyorum. Bir insan inanıyorsa, o inancını samimi olarak yerine getirmesi, onu savunması, onu yaşaması onun dindarlığıdır. Bizim toplulumuzda da herkes inandığını söyler. Bunu söylemek zorunda da değil.

Çünkü bir insan inanabilir, inanmayabilir de. İnanan insana saygı gösterip, inanmadığını söyleyeni dışlamak kesinlikle demokratik değil. O da onun inancıdır, inanmıyordur. Ama onu kınamak, aşağılamak mümkün değil. Elbette ateistler de olacak, bunu ifade eden insanlar da olacak.

Yaşam tarzı olarak farklı düşünceler, inançları benimseyen insanlar da olacak. Demokrasi bir arada yaşama sanatıdır. Ama inançlı bir gençliğin ülkesine, vatanına, kendi ailesine, kendisine daha faydalı bir takım argümanlarla desteklenmesi bir amaç olabilir. Sayın Başbakan bu konuda samimidir ve bence de masumdur."

DEVLETİN BÖYLE BİR GÖREVİ YOK

Her dinin dindarları bulunduğunu kaydeden Arınç, "Evet devletin, Müslüman dindar yetiştirmek gibi bir görevi yok. Müslüman Hristiyan yetiştirmek gibi bir görevi yok. Ama inanan, inançlı nesiller bu ülkeye daha faydalı olacaktır. Dolayısıyla o nesillerin bu isteklerinin, bu ihtiyaçlarının karşılanması doğrudur. Bunu söylüyorsa bu aykırı bir söz değil. Asıl amacının bu şekilde olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

Arınç, dini cemaatler ve sivil toplum örgütlerinin siyasi partiler üzerine etkisinin sorulması üzerine Arınç, cemaatin mutlaka dini kaynakları ve amaçlı olması gerekmediğini, cemaat veya camia denilsin bugün siyasi partilerin bunlardan etkilendiğini söyledi.

Tarikatların, dini ve sosyal amaçla kurulduğunu, varlıklarının sürekli hale geldiğini ifade eden Arınç, CHP'nin içinde, geçmişte Yaşar Nuri Öztürk gibi din adamları, bugün cami imamlığından gelen milletvekilleri bulunduğunu kaydetti.

Bu tür insanların kendi partilerinde de MHP ve BDP'nin içinde de bulunduğunu anlatan Arınç, "Bu toplumun içinde dini minnet taşıyan herkesin bir itibarı, çevresi ve etkinliği vardır. Onlardan istifade etmek isteyenler veya bireysel olarak katkısına ihtiyaç duyan bütün siyasi partiler kapılarını çalarlar. Bazen çarşaf giymiş hanımlara parti rozeti takarlar" dedi.