Altılı Masanın görünmeyen ortakları!
Sevgili dostlar; bilhassa 28 Şubat süreciyle birlikte “Batı Çalışma Grubu” birlikteliği içinde milletin sosyal yapısını, yabancı kültürlerin belirlediği formüllerle yeniden şekillendirme gayret ve düzenlemeleri sonucu, kökü mazide olan kabulleniş ve değerlerimizi devre dışı bırakılarak ruh ve manası güdükleştirilmek istenen bu aziz milletin, bütün engellemelere rağmen 2002 Kasım’ında tarihî misyonu doğrultusunda tecelli eden millî iradesinin belirlemiş olduğu istikamette, ÖZÜNE DÖNÜŞ yolunda yapılan her seçimde daha da ivme kazanarak bu günlere gelmesi; ecdadımızın belirlemesiyle, “Yedi Düvel” diye adlandırılagelen EMPERYALİST blok açısından, 2023 seçimlerini “Müslüman Türk’ün özüne dönüş sürecini sonlandırma“ imkanını elde etme ihtimaline binaen daha da önemli kılmıştır.
Nitekim, en hafif tabiriyle kendini yalnız “Yedi Düvel”in değil, bütün dünyanın AĞASI kabul eden ABD Başkanı sayın Biden, seçildikten sonra, 2002’den bu yana Türk Milletinin önüne konulan her seçim sandığında tecelli eden ve bugüne kadar da her seferinde pekişen MİLLî İRADE gereği, milletin özüne dönüş yolunda ve tarihî misyonu doğrultusunda üstlenmiş olduğu sorumluluğun icabını yerine getiren sayın Erdoğan’a yönelik serzenişte bulunmuş ve 2023 seçimlerini ima ederek “oradaki dostlarımızla birlikte o engeli de aşacağız…” demişti. Bir bakıma, sanki Ana Muhalefetin öncülüğünde Cumhur İttifaklarına karşı oluşturulan Millet İttifakı üzerinde bir vesayet, kontrol ve yönlendirme yetkisinin olduğunu zımnen ifade etmiş oluyordu…
Bütün bu dış vesayet imalarına yönelik “içerideki dostlardan” herhangi bir RED ve TEKZİB içerikli açıklama gelmezken, tam aksine; bundan bir yıl önce geçirmiş olduğumuz karlı kış günlerinde, Ana Muhalefetin liderliğinde bir araya gelen Millet İttifakı’nın önde gelen aktörleri, adeta “ben daha sadık dostum” dercesine İngiltere Büyükelçisi ile balık sofrasında buluşma, ABD Büyükelçisi ile hasret giderme yarışına girmişlerdi. O günlerde Hatay Büyükşehir Belediye Başkanının gündemdeki tartışmalara yönelik vaki açıklaması, bu süreç içerisinde duyulan heyecanın temelinde hangi kabullenişin bulunduğunun itirafına yönelik çok önem arzediyordu.
Daha sonraki gelişmeler hep, Biden’ın başlangıçtaki açıklamasıyla ima etmiş olduğu dış vesayeti destekler mahiyette gelişmişti. Önce Ana Muhalefet Lideri tarafından İstanbul ve Ankara B.Ş.B. başkanlarının, bundan böyle de seçilmiş oldukları şehrin halkına hizmete devam edecekleri açıklanmış, daha sonra sayın Genel Başkan, bütün mensuplarını birlikte yol yürümeye, aksi takdirde yolundan çekilmeye davet etmişti.
Artık, Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı kim olacak sorusunun cevabı biraz daha belirgin hal almıştı. Şimdi sıra sayın Genel Başkanın “daha sadık dost” olduğunu deklare etmesine gelmişti. İşte bu doğrultuda gerçekleşen ABD ziyareti, gölgede kalan 8 saatlik zaman dilimi, bu süreçte tüketilen hamburgerler… Takip eden günlerde İngiltere’de devam eden TEMİZ PARA arayışları… Beyaz Saray’ın 6’lı masadaki gözlemcisi Rıfkı ile birlikte gerçekleşen, ama yarım kalan Almanya’ya yönelik teknoloji belirleme ziyaretleri…
Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler
Evet sevgili dostlar; buraya kadar bir takım ima, söz-beyan ve davranış değerlendirmeleriyle 6’lı masanın HDP’nin de ötesinde görünmeyen bir 8. Ortağının olduğunu; bu ortağı, Emperyalist- Siyonist Birliktelik adına, ABD güdümlü birtakım dış vesayet noktalarının temsil ettiğini ifade etmeye çalıştım. Ama bu açıklamalara hiç de hacet kalmadı.
Zira geçtiğimiz günlerde ABD medyasının en etkin kuruluşları olan Bloomberg TV ve Washington Post’ta çok dikkat çekici bir yorum yayınlandı. O yorumda bizdeki, “2023 seçimleri, dünyanın en önemli seçimi olacak” cümlesiyle adeta bütün dünyanın dikkati üzerimize çekildikten sonra detaya girilmiş ve “Türkiye seçimleri, Washington-Moskova hattında jeopolitik ve ekonomik sonuçlara yol açacak, ayrıca Avruapa başkentlerini, Orta-Doğu’yu, Orta-Asya’yı ve Afrika’yı etkiliyecektir” deniliyordu.
Tam da, şecaat arzedecek şekilde daha da ileri giderek yorum, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanacak en güçlü adayın Erdoğan olduğunu belirttikten sonra, Batılı liderler tarafından Erdoğan’ın istenmediğinin de altı çiziliyor ve açıkça itiraflarını şu şekilde sıralıyorlardı. “Ankara’nın dünya meselelerindeki etkisi, ERDOĞAN’ın iktidarda kaldığı süre boyunca elde ettiği başarıları KANITLIYOR… Erdoğan liderliğindeki Türkiye giderek güçleniyor. Biz bunu asla istemiyoruz. Dolayısıyla bu seçimlerde Erdoğan’ı engellemeliyiz.”
İşte bu sebeple; evrensel Siyonist-Emperyalist Birlikteliği, kendi organize ve teşvikleri doğrultusunda oluşan ve tamamen Erdoğan nefret ve düşmanlığı etrafında bir araya gelmiş bulunan 6’lı masa’yı, en etkin GİZLİ ÜST ORTAK olarak destekliyor. Bu gizli-üst ortak 6’lı masa ile birlikte aynı zamanda FETÖ ve PKK’yı da destekliyor. Bu durum karşısında akl-ı selim sahibi her vatan evladına düşen görev ise; seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde ABD ve Batı Bloku’nun vaki açıklamalar doğrultusunda Erdoğan’ı neden istemediklerini bir kere daha düşünüp, aziz milletimizin ruh ve mana bütünlüğü doğrultusunda kendi geleceğine, devletinin bekasına, vatanının bütünlüğüne sahip çımasıdır.
Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.