Turgut, Sabah'ta yazmaya başlayan Altaylı'ya tavsiyelerde bulundu. Tabi tavsiye eden Turgut olunca, işin boyutu değişti.
Abone ol Serdar Turgut,de bulundu. Tabi tavsiye den kişi Turgut olunca işin boyutu epey değişti. Turgut, biraz da mutluydu. Çünkü en çok polemiğe girdiği Altaylı yazamaya başlamıştı. Turgut, Altaylı'yı inceden eleştirdi.Yazı: Serdar Turgut
Kaynak:
Zaman zaman çatışsak da kendisiyle polemiklere girmekten zevk duyduğum Fatih Altaylı, bugünlerde profesyonel yaşamında değişimler yaşıyor. Daha önce benzer süreçten geçmiş bir insan olarak bugünleri en az zararla atlatması için Fatih'e bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum.
1- Sevgili Fatih, bir daha sakın ha photo-shop'ta muameleden geçirilmiş fotoğrafının gazetede yayınlanmasına izin verme. Ben gazetede senin fotoğrafının bulunduğu sayfayı gördüğümde, 'Bu da ne böyle acaba, kasedi piyasaya yeni çıkmış olan bir türkücüyü mü destekliyorlar gazetede' diye düşündüm. Fatih, o fotoğraf tüyü yeni bitmiş bir türkücüye benzemenin dışında sana biraz da nasıl desem ki bilemiyorum biraz hafif, gay bir hava da vermiş. Bilmiyorum eğer yeni imajının böyle olmasını istemiyorsan, karizmayı da çizdirmeye gerek yok, sen gel güzel görünme çabandan vazgeç, photo-shop'ta ne yapılırsa yapılsın ne sen ne de ben fazla güzel gözükemeyiz, neysek oyuz. O kadar işte değil mi? Bizim güzelleşebilmemizin tek yolu, ağır bir estetik ameliyattan geçer. Bunu da bil ve kabul et.
2- Fatihciğim bugünlerde çok konuşulacaksın transferin nedeniyle, sakın ha bu sürecin kendini önemli hissettirmesine izin verme. Zaten doğal olarak megalomansın daha fazlasını olma, sonra iyice tahammül edilmez olursun, ben bilirim bu tür günlerde herkes seni konuşur, aldığın paradan, oturduğun eve kadar dedikodunu yaparlar, bunlar geçicidir. Şimdi sana düşen mütevazı olmaktır. Biliyorum senin bunu yapman neredeyse imkansız, ama istersen sana bir psikolog ve meditasyon uzmanı tavsiye edebilirim. Sakinleşmende yarar var.
3- Canım kardeşim, sen ve benim gibi insanlar çalışabildiğimiz sürece varız, yazamadığımız anda biteriz. O nedenle sakın ha kendini çalıştığın kurumdan daha yükseklerde görme. Bir de eskiden çalıştığın kuruma sakın ha tek laf etme. Şimdi biliyorum ki ileride bugünlerde yaşanan gelişmelerin olacağını görebilseydin SABAH gazetesi hakkındaki o ağır lafları katiyen etmezdin. Sen ve ben heyecanlarımızla yazan insanlarız, ama artık başkaları hakkında laf ederken iki kez daha düşünmemizin vakti geldi geçiyor bile. Örneğin ben baktırdım da sen bir zamanlar 'Karamehmet borcunu öderse ben de Taksim Meydanı'na çıkar ve anırırım demişsin'. Peki ne olacak şimdi; ne gerek vardı kendini böyle zor durumlara düşürmene sevgili kardeşim, gayet tabii ki zamanı gelince ben de seni sözünü tutmaya davet edeceğim kuşkusuz. Böyle gereksiz şeylere ne gerek var, değil mi aslanım.
4- Bir daha yazında 'geçer akçe 'maganda olmak', ister tribünde ister başka yerde' diye yazma köşende. Herkes kendin hakkında açıklamada bulunuyormuşsun sanır, dalga geçer seninle, boşu boşuna kendi başına iş almaya gerek yok.
Tavsiyelerim şimdilik bu kadar. Aslında hükümetle ilişkilerin konusunda bazı şeyler de söyleyebilirdim ancak o konuda laf dinleme eşiğini çoktan aşıp kendini kaybetmiş gibisin ne yazık ki. Şimdi ben üşenmesem, talimat versem ve senin iktidara gelmeden önce AKP ve Erdoğan hakkında yazdıklarını bir çıkarttırsam, bir de onlar iktidar olduktan sonra yazdıklarını; yaptıklarını bir hatırlatsam, vallahi billahi rezil olursun rezil. Ama şimdilik bunu yaptırmayacağım çünkü zaten zor durumdasın. Benim zor durumdaki insana yüklenmek gibi bir tavrım olamaz.
Yeni iş yerinde çalışma arkadaşlarını tam olarak tanımadan kimseye içini açan, kendini şeffaflaştıran konuşmalar yapma. Bilmem hatırlıyor musun Hürriyet gazetesinde yazılara birlikte başladığımız günlerde sen bir gün odama gelip kendi geçmişin ile ilgili bazı konuları, bunları ben duymak istemememe rağmen nedense anlatmış ve bazı açıklamalarda bulunmuştun. Ben kötü niyetli bir insan olsaydım, yıllar içinde arada bir seninle çatıştığımızda istesem bunları gündeme getirebilir ve seni zor durumda bırakabilirdim. Şanslısın ki bazı ilkelerimi ne olursa olsun korumaya kararlıyım ve iki insan arasındaki özel konuşmaların ortaya dökülmesine katiyen izin vermem. Bu ilkem, değişen koşullara göre değişmez. Benim siyasi güçlere bakışım da onların iktidarda mı, muhalefette mi olduğuna bakarak değişmez. İnsan hakkında değerlendirmem de onun makamına bakarak değişmez. Böyle ilkelere bağlı kalmak sadece beni mutlu eder o kadar. Bu ilkelerin başka işime yaradığını da söyleyemem ve hatta zaman zaman bazı konularda ilke sahibi olmam mesleki açıdan bana zarar bile vermiştir. Sen tavsiyelerimi tut, ilke sahibi olmaktan korkma ve yazmaya başladığın ilk yıllarda olduğu gibi dik durmayı tekrar öğren. Ondan sonra hiç korkma, okuyucu gelir seni bulur merak etme. Okuyucunun zekasına da güven, benim en büyük güvencem ne şimdi oturduğum koltuk ne de güçtür, benim en büyük güvencem okuyucum diye tanımladığım insanlar ve onların çok da güvendiğim zekalarıdır. Onların pozitif enerjisi beni ayakta tutar, sana da nasip olur inşallah.