Bugünkü köşesinde, Mesut Yılmaz'ın Yüce Divan'a gönderilmesini konu alan Fatih Altaylı, tedirgin. Altaylı, bir dönemin hesabının iyi sorulmasını umduğunu söyledi.
Abone olİşte Fatih Altaylı'nın yazısı... Yüce Divan meseleleri İlk kez bir başbakan, Yüce Divan’lık oldu. Yanında da bir dönemin ‘önemli’ isimleri. Umarım bir dönemin hesabı iyi sorulur. Çünkü özellikle Güneş Taner’le ilgili yıllarca kafamızda oluşan soru işaretlerinin yanıtlanması lazım. Karamehmet, Uzan ve Korkmaz Yiğit gibi çetrefilli işlerde Güneş Taner hep vardı. Bu arada bu aklama paklama işleriyle ilgili olarak Burak Elmas güzel bir fıkra yollamış. Onu da nakledeyim. Memleketin birinde 3 kez camiye gitmeyeni idam ediyorlarmış. Ama idam edilmeden önce 3 dileğini yerine getiriyorlarmış. Vatandaşın biri de 3 kez camiye gitmemiş ve yakalanmış. İdam edilmeden önce sormuşlar: ‘1. dileğin ne?’ Adam: ‘Vezirin karısıyla yatağa gireceğim’ demiş. Vezir ‘Olmaz’ dese de padişah, ‘Mecbur’ demiş ve adam vezirin karısıyla beraber olmuş. Adam 2. dilek olarak padişahın karısıyla beraber olmak istemiş. Bu sefer padişah ‘Hayır’ demiş, ama herkes itiraz edince mecbur kalmış. ‘Son dileğin ne?’ sorusundan sonra adam, bir vezire, bir padişaha bakmaya başlamış. Vezir bakmış ki, namus elden gidecek. ‘Ben bunu sanki camide gördüm gibi geldi’ deyince padişah da: ‘Ne gibisi lan! Yanımda kılıyordu.’ Ahmet Yıldırım, Okan’a adamlık dersi versin GEÇEN hafta Okan Buruk’un sözlerini gazetelerde okuyunca çok üzüldüm. Gencecik çocukların, gittikleri camiaya yaranmak için ‘Yalan’ söylemeleri beni hep üzüyor. Okan, Beşiktaş’ı tercih ettiğini söylüyor ve Galatasaray’a sallıyor. Çünkü yeni camiasına yaranacak. Herkes bilsin ki, bu tip adamlardan kimseye hayır gelmez. Üstelik de Okan Buruk, doğru söylemiyor. İşin aslı şu. Inter Kulübü, bu yıl Okan’ı kiralayabileceğini Galatasaray’a bildirdi. Galatasaray yönetimi konuyu tartıştı ve Inter’e, ‘Emre ile beraber kiralarsanız olur. Tek başına Okan’la ilgilenmiyoruz’ yanıtını verdi. Inter Kulübü de Emre’yi vermeyince Galatasaray, Okan’ı almadı. İyi de yaptı; çünkü ihtiyacı yoktu ve üstüne üstlük Galatasaray taraftarı Okan yüzünden kaçan şampiyonluğu unutmamıştı. Okan da Beşiktaş’a geldi. Gelir gelmez de Galatasaray’a sallamaya başladı. Tabii adamlık kolay değil. Okan, bunun için yeni takım arkadaşı ve eski takım arkadaşı Ahmet Yıldırım’dan ders almalı. Ahmet Yıldırım, Beşiktaş’a transfer olduğunda Beşiktaşlı bir yönetici Ahmet’e ‘Büyük bir camiaya geldin’ diye başlayan bir nutuk atmaya yelteniyor. Ahmet Yıldırım kibarca yanıtlıyor: ‘Merak etmeyin efendim. Ben büyük camianın ne demek olduğunu iyi bilirim. Galatasaray’dan geliyorum.’ Biliyorum ki, Ahmet yarın başka kulübe gitse, Beşiktaş için de aynı şeyleri söyler. Tabii Okan da... Deja vu AVUSTURYA polisi, Alaattin Çakıcı’yı yakalayınca sormuş: ‘Ne iş yaparsın?’ Çakıcı yanıtlamış: ‘Kaçarım, yakalanırım, kaçarım, yakalanırım.’ Şaka gibi ama Çakıcı bir kez daha kaçtı ve bir kez daha yakalandı. Çakıcı Türkiye’de ‘araziye uyduktan’ sonra ilk kez Milano’da, Duomo Meydanı’nda eller cebinde dolaşırken görülmüştü. Ardından Viyana’ya gitti. Orada da son derece rahat hareket ediyordu. Türkiye ile iletişimi de kopmamıştı. Yakınlarının telefonları dinlendiği için Türkiye’ye Avusturya’daki bir GSM şebekesinin SİM’ini yollamıştı ve yakınları kendisiyle bu telefonla temas kuruyorlardı. Böylece dinlenme ihtimalini de ortadan kaldırmıştı. Ancak Türkiye’nin kendisini yakalayamayacağından o kadar emindi ki, yurtdışında rahatça dolaşıyordu. Çakıcı’nın üzerinde bu kez de bir yeşil pasaport var. Yani eski bir filmi tekrar izliyor gibiyiz. Geçen sefer yakalandığında Çakıcı’nın pasaportu kırmızı, yani diplomatikti. Pasaportun Çakıcı’ya kimin tarafından sağlandığı, o zaman bu köşede yazılmış ve ciddi bir kıyamet kopmuştu. Çakıcı’nın kırmızı pasaportunu, bir MİT görevlisinin temin ettiğini yazmıştım. Bu kez pasaport yeşil. Demek ki, Çakıcı’nın devlet içindeki bağlantılarında zayıflama var. Şimdi Çakıcı, Türkiye’ye iade edilecek. Sonrasında yine aynı film. Bu iş artık komediye döndü. Hep birlikte gülüyoruz. NE ZAMAN ADAM OLURUZ? Karnı tok olduğu halde gözü aç olanların hiçbir zaman mutlu olamayacaklarını anladığımız zaman. Yazı: Fatih Altaylı Kaynak: Hürriyet