Yıllar önce yazdığı bir yazıdan dolayı başına gelmedik kalmayan Sabah yazarı Fatih Altay'lı, o günle bu günü kıyasladı ve polis teşkilatındaki değişmezliği yineledi.
Abone olFatih Altaylı, sekiz yıl önceki bir mesleki anısından kalkışarak dedi. Altaylı'nın geçmişten günümüze değerlendirmi yaptığı ilginç yazısı şöyle:
Yazı: Fatih Altaylı
Kaynak:
Yaklaşık 8 yıl önce, polisin gözaltına aldığı bir grup radikal İslamcı, polisin kendilerine verdiği yerde 'Zikir ayini" yapmış, ortalığı birbirine katmışlardı.
Ben de bu "Rezillik" üzerine "Bunlar mı Cumhuriyet'in polisi" başlıklı hayli "Ağır" bir yazı kaleme almıştım.
Sonrasında "Hayatım zehir" olmuştu.
En yoğun tehditlere maruz kaldığım bir dönemde devletin verdiği "Korumam" geri çekilmişti.
Her gece sabaha kadar evimin telefonları çalıyor, telefonu açtığımız zaman "Ana avrat" küfürlerle karşılaşıyorduk.
Evden gazeteye giderken her Allahın günü yolda bir kaç kez polis tarafından çevriliyor, ruhsat, ehliyet yetmiyormuş gibi bir de otomobilim aranıyordu.
Her karşılaştığım polisten "Hakaretler" işitiyordum.
Eşim sinir bozukluğu içindeydi. Ben ise dayanmaya çalışıyordum ama bir "Komplo" olasılığından da korkmuyor değildim.
Bu rezalet bir ay kadar sürdü.
Huzurumuz kalmamıştı.
En sonunda bir "Bakanın" devreye girmesiyle rahatladık.
Telefonlar kesildi, "Manevi" işkence bitti.
Yıllar sonra bunları niye mi yazdım?
Fatih Camisi'nden çıkan Hizb-ut Tahrir örgütünün yaptıkları bana o günleri hatırlattı.
Bir grup "Yobaz" Atatürk'e sövüp, hilafeti överken "Cumhuriyetin polisi" bir kez daha izledi de o yüzden.
Gerekçe ise "Olayın büyümesini" engellemek ve savcı ile bu konuda anlaşmış olmak.
Gariban işçi, memur "Hakkını aramak" için yolda yürürken olayın büyümesinden korkma, üç beş tane "Çapulcu" ortalığı karıştırırken "Olay büyümesin" diye izle.
Fakat bana sorarsanız, polisin bu tavrının "İktidarın" kimliği ile ilgisi yok.
İlk anlattığım olayda iktidar AKP değildi.
İktidarlar değişiyor ama anladığım kadarıyla Emniyet içindeki "İktidar" değişmiyor..