BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Altan Tan'dan zehir zemberek açıklamalar!

BDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan, çözüm sürecine ilişkin çok öenmli açıklamalarda bulundu.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER.COM-ANKARA- Çözüm sürecini ve Abdullah Öcalan'ın açıklamalrını değerlendiren Altan Tan, hükumetin iç ve dış politikasını "külliyen sorun" sözleriyle eleştirdi. Gündemi İnternethaber'e değerlendiren Altan Tan hükumete de sert sözlerle yüklendi.

dsc04191.jpg

BİZ SEÇİM BARAJI DÜŞSÜN DERKEN BARAJ 20'YE ÇIKTI

KCK'nın "Geri çekilmeyi durduryoruz" açıklamasından sonra süreç nasıl bir yola girdi?

"Hükumet, bu süreç başladığında çok açık ve seçik olarak, "Türkiye demokratikleşecek, yeni bir anayasa yapılacak, sadece Kürtlere değil, herkese demokratik hakları teslim edilecek" dedi. Bu Yeni Anayasa talebi ve söylenenler sürecin başlamasıyla alakalı değil, daha öncesinden söylendi. Peki bu durumda Kürtler ne yapacaktı, Kürtler hak arama mücadelesini silahla yapmayacaktı. Bunu, Abdullah Öcalan 21 Mart 2013 tarihinde Diyarbalkı Nevruz'unda açık ve net şekilde deklare etti. "Bundan sonra hak arama mücadelesi silahla değil, demokratik, fikri, siyasi yollarla olacak" dedi. Bu dönemde Kürt siyaseti sözünü tuttu, silahlar sustu, geri çekilme başladı. Az oldu, çok oldu, yüzde 12 oldu, 38 oldu bunun hesabını kimse bilemez."

"Gelelim hükumete, bu müzakereler 26 Eylül 2012'de başladı, neredeyse 1 yıl doldu. Hükumet bugüne kadar doğru düzgün hiçbir şey yapmadı. Anayasa rafa kalktı, demokratikleşme paketi için ise, "çıktı, çıkıyor, inceliyoruz, Başbakan son şeklini veriyor, neticelendirdik ama açıklamayı sonra yapacağız" diyorlar, hala ortada bir şey yok. Üstelik kamuoyuna sızan yönüyle içinde doğru düzgün bir şey de yok. Ayrıca, seçim barajı şu an yüzde 10. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir baraj yok. Biz seçim barajı düşsün derken, daraltılmış bölge seçim sistemiyle, seçim barajı fiilen yüzde 20'ye çıkarıldı. Dolayısıyla herhangi bir seçim bölgesinden milletvekili çıkarabilmeniz için en az 5'te bir oy almanız lazım. Bu durumda KCK'nın söylediği, "Sen hiçbir şey yapmıyorsan ben de çekilmeyi durdurum" şeklinde anlaşılabilir. Bu açıklamadan, sürecin sona erdiği, ya da tekrar silahların konuşacağı anlamı çıkmasın. İmralı'dan da Kandilden de böyle bir tehdit yok. Bu açıklama, hükumete bir uyarı gibi algılamak lazım. Siz İmralı'da Abdullah Öcalan'la görüşüyorsunuz, ondan aldığınız mektupları BDP'lilere veriyorsunuz, Kandil'e götürüyorlar, oradan tekrar cevap geliyor, sizin elinize geçiyor. Böyle bir süreçte, ben artık müzakere etmiyorum veya konuşmuyorum diyemezsiniz. Bunun da şeffaf ve kamuoyundan gizlenmeyecek şekilde açık ve dürüstçe yürütülmesi, olan bitenin halka anlatılması lazım. Zaten şu an destek yüzde 70'lerin üzerinde, kalanların da desteğini alacak dorğu düzgün bir yol takip etmek lazım.

ÖCALAN YENİ FORMAT SÖZÜYLE ŞEFFAFLIĞI KASTEDİYOR

Öcalan'ın açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz, "yeni bir format gerekli" sözünden ne anlamalıyız?

"Şu an hükumet ben kimseyle müzakere etmiyorum, pazarlık etmiyorum, söz vermiyorum diyor. E peki ne yapıyorsun, olan biten ne, bu trafik ne? Burada iki önemli faktör var, birincisi bu işlerin kayıtlı ve düzgün bir şekilde olması lazım. Orada ne konuşuluyor, taraflar ne söylüyor bu belli değil. En azından bu görüşmelerin yazıya dökülmesi lazım, bir tutanağı olması lazım. Dolayısıyla, halka göstermediğiniz, bilgi vermediğiniz, anlatmadığınız bir şey yok hükmündedir. İkincisi, gerekli olan bu tutanaklardan sonra sürecin şeffaf olması lazım. Siz her şeyi devlet sırrı adının altında gizleyemezsiniz. Bu, demokrasilerin en önemli özelliğidir. Diktatörlüklerde, krallıklarda, sultanlıklarda kimseye hesap vermezsiniz ama demokrasi böyle bir şey değil. Demokrasi en kısa ifadesiyle, süreçle alakalı olan kısmı, şeffalık ve halkın bilgilendirilmesi ve onayının alınması. Ben kimseye bir şey söylemem, sadece istediklerimi anlatırım derseniz bundan da hayırlı bir iş çıkmaz. Yani yeni format, açık ve şeffaflık ve görüşmelerin kayıt altına alınması demektir, kast edilen bu.

dsc04192.jpg
 

HAKLAR PAZARLIK KONUSU YAPILAMAZ

Biraz önce siz de söylediniz, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Demokratikleşme Paketi'nde Anadilde Eğitim ve Seçim Barajı yer almıyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Demokrasinin kriterleri var. Haklar pazarlık edilmez. Neyse demokratik haklar bunların tanınması gerekir. Bunların hayata geçirilmesi zaman alabilir. Mesela Kürtçe Anadilde Eğitim gibi. Hükumet anadilde Eğitime yarın başlıyoruz dese başlayamaz. Bunun için kitap lazım, öğretmen lazım, okul lazım. Hayata geçirilmesi bir zaman işi. Ama hakların verilmesiyle ilgili bir zamanlama olmaz, üstelik artık hiçbir gerekçemiz, bahanemiz yok."

Bu paketten bu haklar çıkmazsa sürecin seyri değişir mi?

"Çıkmazsa biz yine mücadelemize devam edeceğiz. Çıkmazsa, elimize silah alalım, dağa çıkalım diye bir görüşü yok BDP'nin, zaten olamaz. Biz demokratik mücadele içindeyiz. PKK da bizzat lideri Abdullah Öcalan'ın ağzından bundan sonra artık bu mücadelenin silahla değil, siyasetle, fikirle, demokratik yollarla olacağını söyledi. Şu ana kadar da İmralıdan da Kandilden de bunu yalanlayacak, süreci geri dödürecek bir açıklama yapılmadı.

İKNA OLAN OLSUN, OLMAYAN OLMASIN

Toplumun büyük kesiminde Anadilde eğitim Türkiye'yi böler korkusu hakim, toplum bu konuda nasıl ikna edilir?

"İkna olan olsun, olmayan olmasın. İkna tabii ki siyasetin en önemli görevidir ama bugün artık mesele ikna olmanın ötesinde. Bir taraf tutar gibi mesele çözülmez. Şimdi benim ömrüm CHP ve MHP'yi ikna etmekle geçecekse hiç ikna olmasınlar, ikna olanlar yeter.

CHP süreç şeffaf olmadığı için içinde değiliz diyor, siz de şeffaf olmadığını söylüyorsunuz, haklı olamazlar mı?

"CHP zihniyet olarak Kemalizm'den, tek adamcılıktan, diktatör ve geçmişimizdeki bütün olumsuzlukların faili zihniyetten uzaklaşmadığı müddetçe CHP'den bir şey olmaz. Şu an bütün bunlar bahane. CHP, "Beni sürece katmadılar" diye şikayet ediyor. Tamam, diyelim ki seni sürece katmadılar, sen süreci geç, insan haklarını savun, ne yapman gerekiyorsa onu yap."

Ne olursa, ne verilirse süreç tamamlandı diyeceğiz?

"Süreç eksiksiz bir demokrasi yerleşene kadar tamamlanmaz ama bu bahsettiğimiz önemli adımlar atılırsa süreç hız kazanır, sürecin önü daha da açılır, eksikler tamamlanır. Ama birkaç kırıntının ötesinde ortaya doğru düzgün bir şey koymazsanız bu durumu kurtarmaz, bir işey yaramaz."

KAHVE İŞLETİR GİBİ DEVLET YÖNETİLMEZ

BDP ile hükumetin demokratikleşme paketi konusunda bir görüşme yaptığı söyleniyor, paketin içeriğine dair size bilgi verildi mi?

"Benim hiçbir bilgim yok. Eğer, kapalı kapılar arkasında herhangi biriyle, ayaküstü bir şeyler kotarılmaya çalışılıyorsa bu da bir felaket. Kahve işletir gibi devlet yönetilmez, ayaküstü, geçiyorduk uğradık diyerek böyle büyük meseleler çözülmez."

KCK ile Öcalan arasında bir anlaşmazlık var gibi yansıtıldı medyaya, var mı böyle bir anlaşmazlık, daha önce bir çok yazar ve akademisyen KCK'nın Öcalan'dan bağımsız bir açıklama yapmayacağını söyledi ama Öcalan yaptığı yazılı açıklamada o açıklamaya hiç değinmedi, nasıl karşılıyorsunuz bu durumu?

"Ben iç trafikten haberdar değilim. Bu konuda bilgim yok ama kamuoyunda ısrarla, özellikle AK Parti'nin bazı kurmaylarınca Abdullah Öcalan'la PKK'nin arasını açma girişimleri var, bu iyi niyetli bir girişim değil. Halbu ki burada, Öcalan'ın ortaya koyduğu o çizgiyi eğer PKK, uyumlu bir şekilde götürebilirse belki çözüm kolaylaşır, bunu anlamaları lazım, anlaşmazlık olursa süreç zarar görür, bu yol yanlış bir yol."

BAŞBAKAN DEMİRELLEŞMEYİ BIRAKSIN ÖZALLAŞMAYA ÇALIŞSIN

Demokratikleşme paketinin açıklanmasının ardından geri çekilme süreci tekrar başlarsa bu ne kadar sürer, sürecin başından beri hep geri çekilme konuşuluyor, geri çekilme çok uzun sürecek bir aşama mı?

"Oyuna niyeti olmayan veya oyun oynamasını bilmeyen gelin, yerim dar dermiş. Başbakanın esas niyeti, doğru düzgün, köklü bir çözüm değil. Başbakan'ın esas niyeti kendini Başkan yapmak, yerel seçimleri atlatmak, Cumhurbaşkanlığı seçimini atlatmak, ondan sonra genel seçimler, sonrası Allah kerim. Başbakanın olaya bakışı böyle. Başbakanın, hakikaten Türkiye'nin geleceğini kurtaracak, gerekirse bu konuda kendini feda edecek bir çizgisi olmadı. Geçmişte de olmadı. Bugün Mısır'da İhvan-ı Müslimine, Mursi'yi destekleyenlere, "meydanlara dökülün, isyan edin, yürüyün, ölün" diyen Başbakan 28 Şubat sürecinde korkudan bir demeç bile veremedi. Bana, Başbakanın askerlere karşı bir demecini çıkarın eğer varsa. Erbakan iktidarı devrilirken ağzını bile açamadı. Başbakanın böyle bir geleneği yok. Ben ülkem için kendimi feda edeyim, yeni bir anayasa getireyim, demokratikleşmeyi sağlayayım, Kemalizmi tasfiye edeyim, gerekirse de dönüp evime gideyim, bakın mezara gideyim demiyorum, dönüp evime gideyim diyecek yüreği yok, malesef yok. Onun için ortaya sürekli gerekçeler koyuyor. Bu tür hesapları en iyi yapan Süleyman Demirel'di, 40 yıl siyasette kaldı ama bakın ne oldu. Onun için Başbakan Süleyman Demirelleşeceğine biraz Turgut Özallaşmaya çalışsa hepimizin yararına olur.

Çözüm sürecinin başından beri iki taraf arasında bir güvensizlik var, bu güvensizlik aşılabilir mi?

"Bu meseleyi PKK ile AKP ve devlet arasına sıkıştırırsanız buradan bir şey çıkmaz. Devletin ve hükumetin yapması gereken şeyler var. Demokratikleşme hiç kimseye rehin tutulamaz. Hükumet, meseleyi sadece PKK ile olan ilişkisine kilitlerse buradan bir şey çıkmaz. Malesef kilitlendi.

CAMİ-CEMEVİ PROJESİ GÜLEN CEMAATİNİN İKTİDARA YANITIDIR

Cami-Cemevi açılımı konusunda düşüncelerinizi almak istiyorum, Alevilerin büyük çoğunluğu bu açılıma asimilasyon gerekçesiyle karşı çıkıyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Cami ve Cemevini yan yana açma projesi Fethullah Gülen Hocanın ve İzzettin Doğan'ın bir projesi olarak çıktı. Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanlığı diyor ki, "Cemevleri İbadethane değil" Bu proje aslında şunu anlatıyor, Cami de Cemevi de ibadethanedir ve bizim için ikisi de aynıdır, benim bu projeden anladığım bu. Bu proje, cemevinin mutlaka caminin yanında olması gerektiğini anlatmıyor, aslında bu proje Gülen Cemaati'nin hükumete ve Diyanet'e bir yanıtıdır. Camiler gibi Cemevlerinin de ibadethane olduğunu anlatmak içindir. İsteyen istediği yerde ibadethane açabilir, yanyana olması konusunda bir mecburiyet yok, ben bu projeyi böyle anladım, ve bu projeyi destekliyorum. Hükumetin Cemevlerini kabul etmediği bir noktada Cami ve Cemevini yanyana yapmak doğrudur. Buna karşı çıkan Alevileri de anlamak da zorlanıyorum.

GEZİ EYLEMLERİNDE YENİ TÜRKİYE İSTEYENLERİN YANINDAYIM

Sonbahar sıcak geçecek açıklamaları var, PKK Gezi'de meydanlarda olmaması konusunda özeleştiri yaptı ve meydanlara ineceğini açıkladı, bu durum ülkede nasıl bir ortam yaratır, ve Gezi Eylemleri'ne nasıl bakıyorsunuz?

"Ben şahsen Gezi Parkı eylemlerine katılanları genel olarak iki ayrı kategoride gördüm. Bir, yeni bir Türkiye isteyenler. Bunlar, gençler, aydınlar, entelektüeller, liberaller, dindarlar, başörtülüler, başı açıklar, içki içenler, plaja gidenler, camiye gidenler. Bunlar ," kimsenin hayat tarzına devlet karışmasın, herkesin hayat tarzına saygılı olunsun, devlet, zora, şiddet, baskıya başvurmasın" dediler. Ve tüm bunlarla ilgili anayasal düzenlemelerin yapılmasını istediler. İkinci grupta ise, eski Türkiye'ye gitmek isteyenler vardı. Bunlar, Kemalistler, ulusalcılar, faşistler. Bunların niyeti ise, hükumet devrilsin, biz tekrar eski Kemalist, laik, ulus devlet diktatöryasına geri dönmekti. Peki nerede durmak lazım, ben ve benim gibi düşünen herkes, yeni Türkiye isteyenlerle her yerde her ortamda birlikte. Ama eski Türkiye özlemi içinde olanlarla hiçbir yerde yanyana olmak istemiyorum. Biz de bundan sonra, yeni Türkiye'yi isteyen, özgürlükçü, demokrat Türkiye'yi isteyen herkesle bütün demokratik eylemlerde yanyanayız."

TAYYİP ERDOĞAN'IN DERS OLARAK OKUTULMASI LAZIM

Hükumetin dış politikasını nasıl buluyorsunuz?

"Türkiye'nin dış politikadaki "sıfır sorun" politikası, külliyen sorun haline geldi. Herkesle sorunluyuz şu an, hem içeride hem dışarıda. Tamamen yanlış buluyorum bu politikayı. Deveye sormuşlar, "boynun neden eğri?" "Nerem doğru ki" demiş. Irak'a Tarık Haşimi'yi Başbakan yapmak istedi, yüzüne gözüne bulaştırdı, Tarık Haşimi şimdi idamla yargılanıyor, Türkiye'den Bağdat'a gidemiyor. Suriye'de kendine uygun bir iktidar oturtmak istedi, gruplar, örgütler devreye soktu, silah verdi, para verdi, yüzüne gözüne bulaştırdı. Bulgaristan Türklerinin Hak ve Özgürlükler Partisi'ne karşı yeni bir parti kurdurdu, Hak ve Özgürlükler Partisi yüzde 11 oy aldı, hükumetin kurdurduğu parti yüzde 1 buçuk aldı. Mısır'da İhvan-i Müslimine sözde danışmanlık yaptılar allak bullak ettiler."

"Gazze'ye gidiyorum dedi naralar attı, gidemedi. Filistin Kurtuluş Örgütü ile Hamas'ı bile bir çizgiye getiremedi. İşte dış politikası bu. Amerika ile bozuştu, Avrupa ile bozuştu, İsrail'le, İran'la bozuştu. Hem İsrail'le bozuştu, hem de çıktı Lübnan'da İsrail'in en büyük düşmanı Hizbullah'a Hizbuşşeytan dedi, Ortadoğu'da hem İsrail'e hem Hizbullah'a beraber karşı çıkan, ikisine birden düşman olan tek adam. Bunu nasıl becerdi, Siyasal Bilgiler Fakültelerinde ders olarak okutulması lazım. Olimpiyatları bile kaybetti, o kadar yağdı, esti gürledi, olimpiyatları kaybetti."

BAŞBAKAN "BOZUM OLDU"

Suriye helikopterini neden düşürdük, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

"Bizimki bozuldu, halk tabiriyle bozum oldu. Tam savaşa hazırlanmışken, büyük patronlar, ağalar oturdular karar verdiler. Bu da içerinin gazını almak, dışarıya bak ben hır çıkarırım demek için bir adım attı. Kim senden korkar, kim seni ciddiye alır, sen bir kere karizmayı çzidirmişsin, artık bitti."

BAŞBAKAN SÜREKLİ HIR ÇIKARAN BİR ÇOCUK GİBİ

Tüm bu olanlara baktığınızda nasıl bir Türkiye bekliyor bizi, tablonun rengi nasıl?

"Türkiye'nin önünde iki yol var. Birincisi, içerdeki ve dışardaki kavga devam edecek, Tayyip Erdoğan durmadan yüzde 50 oyum var diyor, yüzde 50 oyun varsa her gün diğer yüzde elliyle kavga mı edeceksin, kim böyle bir Türkiye'de yaşamak ister ki. Yaptıkları bu, Kürtle, Aleviyle, laikle kavga et, nereye varacaksın? İkincisi ise, içerdeki barışı sağlayacaksın, dışarısı ile bir düzen kuracaksın, barışacaksın. Başbakanın barışmaya niyeti yok, gittikçe hır çıkaran bir çocuk gibi davranıyor. İçerdeki barış lafla olmaz, yeni bir Anayasa, demokratikleşme, kanunlar, yönetmelikler gerekiyor. Tüm bunları yaptıktan sonra dışarıyla barışmak lazım, en azından kavga etme, bu kadar kavga etme."