BIST 9.956
DOLAR 35,20
EURO 36,71
ALTIN 2.975,37
HABER /  POLİTİKA  /  HDP

Altan Tan'dan bombalar! Tehdit değil ikaz

HDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan internethaber.com'un sorularını yanıtladı.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA

Geçtiğimiz haftasonu İmralı heyetinin ziyaretinin ardından Abdullah Öcalan'ın mesajlarının çözüm sürecini yeniden başlatmasıyla birlikte gündem "taslak metin"e kilitlendi.

Abdullah Öcalan verdiği son mesajla ne demek istedi?

Abdullah Öcalan'ın mesajında çözüm ümidini muhafaza ettiğini söyleyen Altan Tan, Öcalan'ın elinden geldiği kadar müzakere kapısını açık tutacağını söyledi. Tan, mesajın bütün başlıklarıyla değerlendirildiğinde biraz buruk, endişeleri, sıkıntıları olan bir açıklama olduğunu ifade etti.

Hükümetin üzerine düşenleri şimdiye kadar yapması gerektiğinin altını çizen Tan, Abdullah Öcalan'ın verdiği süre içerisinde kısa vadede yapılacak bazı yasal değişikliklerin yapılması gerektiğini belirtti. Hükümetin tutumunun bu yönde olmadığını da söyleyen Altan Tan, hükümetin taslağı kabul ediyor gibi gözükeceğini söyledi.

Başbakan Davutoğlu'nun alây-ı valâ ile Dersime'e gittiğini ama Dersim'in ismini dahi değiştirmekten korktuğunu ifade eden Tan, "çünkü bunu yapmaya yüreği yok" dedi.

Seçim barajının bütün partilerin sorunu olduğunu belirten Altan Tan, seçimlere parti olarak gireceklerini söylerken, "barajları yıkıp geçeceğimizi" söyleyemem dedi ve ekledi: Kürt siyasetinin parlamento dışında kalması Türkiye için kötü olur. AK Parti'nin "biz barajdan korkmuyoruz" açıklamasına da değinen Tan, "doğru söylemiyorlar, korkmuyorlarsa kaldırsınlar o zaman, barajların altında kalasınız inşallah" dedi.

Altan Tan, İnternethaber'den Nesrin Yılmaz'a konuştu:

Öcalan'ın son açıklamasını karamasar bulanlardan mısınız, nasıl değerlendirdiniz bu açıklamayı? 

ÖCALAN ELİNDEN GELDİĞİ KADAR MÜZAKERE KAPISINI AÇIK TUTACAK

Abdullah Öcalan başından beri çözüm ümidini muhafaza ediyor, çünkü, yüzyıl daha savaşılsa bile sonucunda müzakere masası kurulacak ve bugün yaptıklarımız ve yapamadıklarımız ne ise yine oradan başlanacak. Onun için, elinden geldiği kadar bu müzakere kapısını açık tutacak. Dolayısıyla şu an Abdullah Öcalan'ın çözüm iradesi devam ediyor, ancak, sorunsuz, problemsiz, otobanda, düz yolda tam hızla gidiyor diyemeyiz, zaten kendisi de bunu demiyor. Abdullah Öcalan, bu iki yıllık sürecin iyi değerlendirilmediğini söylüyor ve bir özeleştiri veriyor ve yapılması gerekenleri 4 ana başlık altında sıralıyor.

TOPYEKÜN DEĞERLENDİRME YAPILIRSA BURUK, ENDİŞELİ BİR AÇIKLAMA

Topyekün bir değerlendirme yaparsak bundan şu sonuçlar çıkar;

1- Çözüm iradesi hala devam ediyor, süreç devam etmeli.

2-Geçtiğimiz 2 yılı verimli olarak geçirmedik, sıkıntılar, problemler var, hızlı ilerlemiyor, sözler tutulmuyor, çözüm süreci ile ilgili yasalar çıkarılmıyor.

3-Bu sıkıntıları aşmak için bir yol haritası ortaya koyuyor, Bu problemleri nasıl aşabiliriz?

Bunları topyekün değerlendirdiğimiz vakit biraz buruk, endişeleri, sıkıntıları olan bir açıklama diyebiliriz.

-Özeleştiri yapmasının nedeni artık son kararını vermiş olması mı, karşı tarafa "son kararım budur" demek mi aslında?

BIRAKIN FAREYİ DAĞ BÖCEK BİLE DOĞURAMADI

Bunu bilmiyorum, çünkü böyle çok açık bir ifadesi yok ama daha önce söylediklerini ve bu söylediklerini üstüste koyarsak, sürecin istenilen seviyede gitmediği ortada. Bir de bütün siyasetçiler bazı dengeler üzerinde siyaset yaparlar. Kandil de, Kürt halkı da, HDP'de "iki yıl geçmesine rağmen hükümet neden atması gereken en basit adımları atmıyor" diye soruyor. Kürtçe Anadilde eğitim, bölgesel yönetim, Kürtçenin ikinci resmi dil olması gibi Anayasal değişiklikler isteyen ciddi mevzuları bir kenara koyalım, mesela seçim barajını neden indirmiyor. Şu an Anayasa Mahkemesi'nin bile bir çalışması var, daha oradan bir kadar çıkmadan feryat figan ediyorlar, barajı indirme teşebbüsünün bile AK Parti'ye yapılacak olan bir darbe girişimi olduğunu söylüyorlar, bir hukuk darbesi diyorlar. Barajın inmesi en basit şey, Avrupa'daki örnekler var, Türkiye'deki bütün muhalefet hazır.

İkincisi köy, kasaba ve şehir isimlerinin iadesi. Koskoca Başbakan alây-ı valâ ile Dersim'e kadar gidiyor bir Tunceli ismini Dersim yapamıyor. Hani, dağ fare doğurdu gibi laflar var ya, bırakınız fareyi bir böcek bile doğuramıyor. Onun ötesinde hasta mahkumlar meselesi var, insanlar ölüyor, bir sürü kanser hastası var, bakıma muhtaç hastalar var, bunlarla ilgili bir rapor ancak öldükten sonra alınıyor. Dolayısıyla çok küçük adımlar var, atılacak bu küçük adımlar büyük adımlar için umut olur.

-Neden atılmıyor bu küçük adımlar, sizin düşünceniz nedir?

DAVUTOĞLU HER ŞEYDEN KORKUYOR

Bence her şeyden korkuyor. Mesele Dersim'e Tunceli adını Mustafa Kemal vermiş, Ahmet Davutoğlu Atatürk'ün yaptığı bir kanunu değiştirmeye cesaret edemiyor, yüreği yok. Çünkü, bu yürek meydanlarda boş hava atmaya benzemiyor, bağırma, çağırma, asma, kesme bunlar boş. Askerden korkuyor, derin devletten korkuyor, en ufak bir adım atamıyor.

Öcalan 4-5 ay gibi bir süre veriyor ve bu süre seçim öncesine denk geliyor? Özellikle seçim öncesine denk getirilmesinin nedeni güvensizlik mi?

2019'A KADAR BAŞKA SEÇİM YOK, YAPMAZSA BEDELİNİ NASIL ÖDEYECEK?

Hepimizde ciddi bir güvensizlik var. AK Parti'nin stratejisi çok açık; önce seçimleri atlatmak. Yerel seçimleri atlattı, Cumhurbaşkanlığı seçimini atlattı ve altını çizerek söylüyorum ki, bu seçimleri Kürt siyasetinin sağladığı istikrar ve güven ortamıyla atlattı, yoksa atlatamazdı. Şimdi de milletvekili seçimlerini atlatmak istiyor, biz de diyoruz ki; tamam bu seçimleri atlat ama demokratikleşme ne zaman? Seçimleri atlattıktan sonra sen hiçbir şey yapmazsan biz ne yapabiliriz? Dolayısıyla seçimlerden önce mutlaka kısa vadede yapılabilecek olanları yapması lazım, orta vadede ve uzun vadede yapılabilecek olanlarla ilgili kamuoyu önünde kendisini bağlayacak ciddi bir taahhütte bulunması lazım, protokoller yapması lazım, İmralı'da yapması lazım, HDP ile yapması lazım, CHP ile yapması lazım.

"Buna benim cesaretim yok, ben bunların hiçbirini diyemem, dersem içimdeki MHP oylarını tekrar MHP'ye kaptırırım" derse o zaman biz niye güvenelim, niye bekleyelim. 2015'ten 2019'a kadar hiç seçim yok, hiçbir şey yapmazsa bunun bedelini nerede ödeyecek.

-Ne olur bu süre içinde üstüne düşenleri yapmazsa?

TEHDİT ETMİYORUZ, İKAZ EDİYORUZ

Çok kötü şeyler olur. Toplum bu kadar gerilimi, sıkışmışlığı, çaresizliği kaldıramaz. Bunu söylediğiniz vakit de "bizi tehdit mi ediyorsunuz" diyorlar, hayır, sizi ikaz ediyoruz, bu tehdit değil. Eğer o 4 yıl içinde bir seçim olsa, seçmen olarak ben tepkimi seçimlerde ortaya koyabilirim, AK Parti'yi sandıkta cezalandırabilirim ama o yoksa 4 sene ne yapacağım, saçımı başımı yolacağım.

-Süreç biter mi o zaman?

Mutlaka süreç bundan etkilenir. Şu anda halkta, bekletilme, oyalanma duygusu var.

4-5 ay içerisinde bu taslağın hayata geçeceğine inanıyor musunuz?

HÜKÜMET TASLAĞI KABUL EDİYOR GİBİ GÖZÜKECEK

Ben hükümette böyle radikal bir irade görmüyorum ama keşke olsa. Bence taslağı kabul ediyor gibi gözükecek. Çok kötümser şeyler de söylemek istemiyorum, bekleyip görelim.

-Çözüm süreci devam ederken KCK'dan çok sert açıklamalar yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

BAŞBAKAN YARDIMCILARININ AĞZINDAN ZEHİR ÇIKIYOR

Ben Kandil, İmralı ve hükümetin neler konuştuğunu bilmiyorum ama çözüm süreci devam ederken, hükümetin de Kandil'in de dilinin bu kadar sert olmasını anlayamıyorum. Kavga ederek, birbirinizi tehdit ederek, posta koyarak bir süreci götüremezsiniz. Eğer, "Biz kamuoyu önünde böyle yapıyoruz ama arkada süreçle ilgili çok iyi şeyler konuşuyoruz" diyorlarsa bunu da bilemem. Ama bir vatandaş olarak bir seçmen olarak olaya baktığım vakit, müzakere ortamında karşlıklı bu kadar sert ifadelere anlam veremiyorum. İki Başbakan Yardımcısı'nın ağzından devamlı zehir çıkıyor ve KCK'nın da misliyle cevap vermesi normal bir şey değil.

-Eğer bu taslak kabul edilir ve 4-5 ay içinde bazı adımlar atılırsa Öcalan'dan bir çağrı bekleniyor, nasıl bir çağrı bekliyorsunuz, bu çağrıdan sonra Türkiye'de neler değişir?

Bu çağrı çok açık. Aslında 2013 Nevruz'unda bu çağrı yapıldı, belki bunun bir tekrarı olacak, belki teyidi olacak. Önemli olan bu çağrılardan ziyade karşılıklı atılacak adımlardır. Bu adımlar atılmadığı müddetçe bu çağrılar havada kalacaktır.

-Geçenlerde Gazi üniversitesi Öğretim Üyesi Hüseyin Yayman bir televizyon proğramında toplumun Öcalan'ın dışarı çıkmasına hazır olduğunu söyledi ve çok tepki aldı, sizce toplum buna hazır mı?

BENCE DE TOPLUM ÖCALAN'IN ÇIKMASINA HAZIR

Bence de hazır. Türkiye toplumunun yani çoğunluğu Öcalan'ın dışarı çıkmasına hazır ama bunun bazı şartları var; Türkiye'de kan duracaksa, bu 30 yıllık çatışma bitecekse, Türkler ve Kürtler ortak yeni bir birliktelik inşaa edeceklerse toplum buna hazır ama siyasetçiler buna hazır değil. Çünkü hesaplar, kitaplar, kaybetme korkusu hakim.

-Seçim barajı şu aralar en çok konuşulan konulardan biri, siz seçimlere parti olarak gireceksiniz, baraj düşmediği taktirde barajı aşmama endişeniz var mı, eğer baraj kalkmazsa, barajı aşamazsanız ve parlamento dışında kalırsanız ne olur?

"BARAJLARI YIKAR GEÇERİZ" SÖYLEMİNİ DOĞRU BULMUYORUM

Çok politik bir söylemle, "Hiçbir endişemiz yok, yakarız, yıkarız, barajları aşarız" gibi bir söylemi ben çok doğru bulmuyorum. Türkiye'de yüzde 10 barajı ciddi bir engeldir, bu sadece HDP için değil bütün partiler için ciddi bir engeldir. Yıllarca Refah Partisi bu barajı geçemedi, MHP ( O zamanki Milliyetçi Çalışma Partisi) geçemedi, yine aynı şekilde MÇP ve Refah Partisi 1991 seçimlerinde barajı aşmak için bir seçim ittifakına girdi, yine, o zamanki HEP ile SHP seçim ittifakına girdi. Daha sonraki seçimlerde CHP barajı geçemedi. Barajın sadece HDP'nin sorunu olmadığını söylemek istiyorum, baraj bütün partilerin sorunu.

İSTİKRAR İÇİN ADALET YOK SAYILAMAZ

Eğer temsilde adalet gözetilecekse böyle bir baraj olmaz. "Yönetimde istikrar" diyorlar, istikrar için adalet yok sayılamaz. Üstelik istikrar dediğiniz nedir, eğer hiç kimseyi takmadan tek parti diktatörlüğü ise en büyük iktidarsızlık budur. Toplumu geren, parçalayan, kutuplaştıran, kamplaştıran, birbirine düşman eden anlayış istikrar olamaz. 5-6 veya 7 partili bir parlamento Türkiye'deki bütün bu siyasetin gazını alacaktır, dengeleri yerine oturtacaktır, herkes temsil edilecektir ve hükümetler de daha sağlıklı ve dengeli kurulacaktır. Onun için bu barajın mutlaka inmesi lazım.

-AK Parti barajdan korkmuyoruz diyor ama indirmeye de yanaşmıyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

BARAJLARIN ALTINDA KALASINIZ İNŞALLAH

Çok kestirme cevap versem belki nezaketsizlik olacak, doğru söylemiyorlar desem tam yerini bulmayacak, "yalan söylüyorlar" desem nezaketsizlik olacak... Korkmuyorsan neden indirmiyorsun, doğru söylemiyorlar. Barajların altında kalasınız inşallah demek gerek bunlara...

"Barajları aşarız" diyemiyorsanız HDP "neyine güveniyor" da seçimlere parti olarak giriyor, baraj kalkmazsa parlamento dışında kalırsa ne olur?

KÜRT SİYASETİ PARLAMENTO DIŞINDA KALIRSA TÜRKİYE İÇİN KÖTÜ OLUR

"Doğmamış çocuğa don biçmek" ve "Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir" diye çok meşhur sözler var. Onun için bugünden 6 ay sonraki mevzularla ilgili spekülatif sözler söylemek çok doğru değil. Ama şunu söyleyebilirim; Kürt siyaseti parlamento dışında olursa veya parlamento dışında bırakılırsa Türkiye siyaseti için, toplumsal barış ve uzlaşma için çok kötü olur. Eğer bu devlette hala fındık kadar akıl taşıyan bir irade varsa hiçbir siyasi görüşü parlamento dışında bırakmaz. Parlamento dışında kalan bütün siyasetler demokratik sistem için enfeksiyona sebep olur.